Batının binlerce yıllık tarihi; kitle halinde çarmıha germeler, işkence odalarının icadı, dünya savaşları, soykırım, etnik temizlik gibi günahlarla tıka basa dolu. Tamahkârlık, köle ticaretini yeşertmiş ve yerli halkların boyun eğdirilip acımasızca sömürülmesine yol açmıştır. Eğlenceler, zalimlik karşısında büyülenmişliğin izlerini taşır, gladyatör oyunlarından Hollywood’un modern fantezilerine dek zalimlik, imgelemi zapt eder. O halde ne yapmalı? Sayısız araştırma ekranlarda görülen şiddetle gerçek hayatta şiddete yönelme arasında bağ kuruyor. Yaşadığımız zaman diliminde çocuklarımıza yapabileceğimiz iyiliklerden birisi, onları televizyon veya bilgisayarın değil gerçek hayatın sesiyle buluşturmaktır. Onlarla hayatı gezebilir, insanları ve sokakları tanıyabilirsiniz. Biraz tuhaf görünmek pahasına da olsa şunu öneriyorum: Onlarla akıl hastanelerini, huzurevlerini, yetiştirme yurtlarını, mülksüzlerin yaşadığı sokakları, camileri, havraları ve kiliseleri gezin. Birlikte çarşıları, pazarları, aktarları dolaşın. Gerçek hayatın nasıl bir şey olduğunu ve ıstırabın gerçek bir insana değdiğinde ne yapabileceğini onlara gösterin. Gerçek hayatın nerelerde soluk alıp verdiğini, insanların nelere gülüp nelere üzüldüğünü, gerçek hayatın seslerinin neye benzediğini onlara öğretin.
Bir Portre: Cevher Dudayev Şu anda Çeçenya Devlet Başkanı olan Cevher Dudayev, Çeçen'dir. 1944 yılında doğmuştur. Hava Harp Okulu'ndan mezun olduktan sonra Hava Kuvvetleri Akademisi'ni bitirmiştir. 13 yıl sürgünde bulunmuş, Afganistan savaşlarına katılmıştır. Dudayev 1968'de SBKP üyesi olmuş ve bu üyeliği 1991'e kadar
Reklam
taraf, akit vb
İnsanlar bu algı uzmanlarının eline emanet edilmişti. "Yalan ne kadar büyük olursa o kadar inandırıcıdır," diyen Goebbels yaşasaydı ve bizim aşağılıkları tanısaydı, herhalde, öğrenmem gereken çok şey varmış derdi... Birinci Dünya Savaşı'nda telgraf neyse, İkinci Dünya Savaşı'nda radyo oydu... Günümüzde ise televizyon aynı etkiyi sağlıyordu. "Son dakika" haberleriyle kitleler uyutuldu. O dönemde koca ordu, gömülmüş mühimmat, kuyularda bulunmuş binlerce kemik yalanlarıyla adeta hipnotize edildi. Anamız saydığımız milletimiz de olup bitene sadece baktı. Bir yıldız gibi kayıp giden kendi geleceğiydi. Maalesef bir avuç yurtsever dışında kimse oynanan oyunun farkında değildi. Hâlâ da tam olarak farkında olduğu kanısı taşımıyorum. Bir dönem bu ülkede karanlık birtakım işler çevrilmedi mi? Hukuksuz işler yapılmadı mı? Maalesef hepsi oldu. Bunlarda ülkeyi yöneten siyasilerin hiç mi sorumluluğu yoktu? Neden bu kirli işlerin bütün sorumluluğu ordu üzerinden çözülmeye çalıŞıldı? Bunlar üzerinde ciddi olarak kafa yorulmalıdır. Ama bizim kafa yormaya, sorgulamaya değil; her işin kolayına kaçma alışkanlığımız var. Bu tutum her zaman baskın çıkıyor. Kökünde derin bir cehalet izi taşıyor. Bu cehalet yenilmeden hiçbir şeyi rayına oturtmak mümkün değildir. Amacım halkı suçlamak değil. Ön teker nereden giderse arkadaki de onu takip ediyor.
Seksen üç yaşına varmış bu ak sakallı ihtiyar, başındaki beyaz takke gibi, gözlerine giydiği öfkeli bakışlarını da hiç değiştirmeden, bütün dünyayı "ah gâvurlar, ah dinsizler" diye yargılayan bir Müslümanlık abidesi olarak dolaşan, dinin özeti olan "Allah'tan kork!" emrinin canlı bir örneği gibiydi. "Allah'ı
Sayfa 341 - Doğan KitapKitabı okudu
Yirminci yüzyılın belki de en popüler uğraşı savaş. Aynı yüz­ yılda iki dünya savaşı ve içinde bulunduğumuz sürekli savaş yüzünden herkes silahlara, savaşlara aşina. Çocuklar 10 yaşı­na gelmeden uçak, tank, roket çeşitlerini biliyor. Televizyon ekranlarında çeşitli yerlerdeki savaşları seyrediyoruz her ge­ce. Savaşa ilgi çok, ama artık kimse asker olup da ölmek iste­miyor, o işi profesyonel ordular, çapulcular, milisler ve evle­ri yurtları saldırıya uğrayanlar ya da kadınlarının, çocuklarının ırzına geçilenler yapıyor. Milyonlarca insan için bu gün­lük gerçek, yüz milyonlar için de bir seyir ve hattâ eğlence bi­çimi. Özellikle video oyunları ve VR simülasyonlarıyla uçak­lar, tanklar ve roketlerle her gün savaşıyoruz. Oyunların gide­rek ucuzlamasıyla savaş sıradan bir eğlence biçimi oldu. Eğ­lence şirketi yetkilileri bunu bir anlamda düzeltmek, her ba­bayiğidin harcı olmayan savaşı, gerçek müşterilerinin oluştur­duğu seçkin bir topluluğa sunmak istiyorlar.
Sayfa 149Kitabı okudu
Beklenmedik bir başka tasarım, televizyonun değeri anlaşılamamış ortak mucitlerinden Philo Farnsworth'un füzyon ma- kinesidir. Farnsworth çocukken, bir çiftçinin tarlasını pullukla sıra sıra sürme şeklini düşünerek orijinal televizyon fikrini ortaya attı. On dört yaşında kendi prototipinin ayrıntılı bir taslağını bile çizdi. Farnsworth, bu düşünceleri, hareketli görüntüleri bir ekran üzerine düşürebilecek tamamen elektronik bir cihaza transfer eden ilk kişiydi. Ne yazık ki, bu çığır açıcı buluşundan faydalanamadı ve RC * A ^ 99 ile uzun, karmakarışık patent kavgalarına saplandı kaldı. Hatta verdiği hukuk savaşları onu delirtti ve gönüllü olarak bir akıl hastanesine yattı. Televizyon üzerine yaptığı öncü çalışmalar büyük ölçüde gözden kaçtı.
Sayfa 333 - 334 - PdfKitabı okudu
Reklam
Sıradan kötülük tırmanıyor. Bu ülkede görmeye alışık olmadığımız oranda şiddet ve kötülük görüyoruz. Vandallık, barbarlık ve zalimlik merhametin topraklarını talan ediyor. Artık kendi hikâyelerimiz emzirmiyor bizi, Hollywood hayal endüstrisi beyin hücrelerimizi işgal ediyor. İnsan tabiatının özde merhametle dokunduğunu söyleyen Doğu öğretilerinin
"Yirminci yüzyılın belki de en popüler uğraşı savaş. Aynı yüzyılda iki dünya savaşı ve içinde bulunduğumuz sürekli savaş yüzünden herkes silahlara, savaşlara aşina. Çocuklar 10 yaşına gelmeden uçak, tank, roket çeşitlerini biliyor. Televizyon ekranlarında çeşitli yerlerdeki savaşları seyrediyoruz her gece. Savaşa ilgi çok, ama artık kimse asker olup da ölmek istemiyor .."
Sıradan kötülük tırmanıyor. Bu ülkede görmeye alışık olmadığımız oranda şiddet ve kötülük görüyoruz. Vandallık, barbarlık ve zalimlik merhametin topraklarını talan ediyor. Artık kendi hikâyelerimiz emzirmiyor bizi, Hollywood hayal endüstrisi beyin hücrelerimizi işgal ediyor. İnsan tabiatının özde merhametle dokunduğunu söyleyen Doğu öğretilerinin
Yirminci yüzyılın belki de en popüler uğraşı savaş.Aynı yüzyılda iki dünya savaşı ve içinde bulunduğumuz sürekli savaş yüzünden herkes silahlara ve savaşlara aşina. Çocuklar 10 yaşına gelmeden uçak, tank,roket çeşitlerini biliyorlar. Televizyon ekranlarında çeşitli yerlerdeki savaşları seyrediyoruz her gece. Savaşa ilgi cok ama kimse asker olup ölmek istemiyor, o işi profesyonel ordular ,milisler,çapulcular ve evleri yurtları saldırıya uğrayanlar yapıyor.
Sayfa 150
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.