Yani arada, bir tabilik münasebeti yok, belki bir paralellik vardır. Onları tercüme, kendi tezini müdafaada kullanılan çalışmalardan ve yeni nesli yetiştirme vasıtalarından ibaretti ve çağdaş İslâm düşüncesiyle yerli İslâm düşüncesi arasında bir köprü kurmak içindi. Yoksa, gerek Muhammed Abduh'un esas tezinin, gerek İkbal'in tezinin esas köklerinin, Akif'in şiir ve düşüncelerinde hemen hemen izini bile bulmak mümkün olmaz. Aradaki benzerlikler, 20. yüzyıl başlangıcındaki İslâm düşüncesinin ortak tarafları ve genel çizgileridir. Aralarındaki en büyük farksa, Akif'in İslâm ruhunu canlandırmak istemesine karşılık Mısır bilginlerinin İslâmın genel sistemine yeni bir yorum getirmeye çalışmalarıdır.
Türkçe bütün Türklüğün malıdır
ATALARIMIZ, "Bir belâ bin nasihat değer..." demişler. Son uğradığımız felaketler de bizi uyandırdı. Türkler milliyetlerini idrake başladılar. Bu millî idraki görmeyen, inkâr eden mutaassıplara lâf anlatmaya kalkmak boştur. - İstanbul Türk değildir. Türklük cereyanı sunî ve yalandır, diyenlere, iki üç sene içinde pek çok değişen Payitahtımızın sokaklarını göstermeli. Ne kadar Turan lokantaları, Yeni Turan biçki yurtları, Kızılelma bakkal mağazaları görecekler... Yeni doğan çocukların adları hep Türkçe isimler... "Boy scout'u bile "izcilik" kelimesiyle tercüme ettiler. Bu millî uyanıklıktan vatan muhabbeti, vatan muhabbetinden de lisan muhabbeti doğuyor. Milliyetimiz nasıl Türklük, vatanımız nasıl Türkiye ise lisanımız da Türkçedir. TÜRKÇE BİZİM MANEVÎ ve MUKADDES VATANIMIZDIR. Bu manevî vatanın istiklâli, kuvveti resmî ve millî vatanımızın istiklâlinden daha mühimdir. Çünkü vatanını kaybeden bir millet eğer lisanına ve edebiyatına hakim kalırsa mahvolmaz, yaşar ve yine bir gün gelir siyasî istiklâlini kazanır, düşmanlarından intikam alır. Fakat bir millet lisanını bozar, kaybederse hatta siyasî hâkimiyeti baki kalsa bile tarihten silinir. Esirleri onu yutar.(Türk Sözü, 14 Mayıs 1914, S.4, s.25-27)
Sayfa 333 - Türk Dil Kurumu Yayınları
Reklam
İslamcı aşırılığın nedenlerinden biri, dilde bir kargaşanın doğu­şuyla kendini gösterir: dil, halk için özellikle yoğun tarihsel bir deneyimi - yalnızca dünyanın bilimsel ve sınai dönüşümünün değil, bu şiddetli dönüşüm gücü ile öteki olma arzusu arasındaki bağdaşmanın da söz konusu olduğu modern dönemin deneyimini- tercüme etmeyi başaramaz. Oysa "İslamcı" aşırıcılık, öteki olma arzusunun tersine dönmüş imgesinden başka bir şey olmayan bir itki tarafından harekete geçirilir: Kierkegaard'ın deyişiyle, 'Kendi olma isteğindeki ümitsizlik.' Ama kendi midir? Onun kimliği kökeniyle tanımlanır ve köken, ayırt edici çizgiler dördülüne bağlıdır: Bir din (İslam), bir dil (Arapça), bir metin (Kuran) ve bunlara çoğu zaman eklenen - herhangi bir yerdeki - millilik. Öteki olma arzusundan, kendi olma ümitsizliğine; çağımız bu yönde ağır basmaktadır ve bu durumun bizi mahkum ettiği çatışmanın her bir terimi ise imkansızı temsil etmektedir.
Sayfa 23 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
342 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Minhâcü'l-Âbidin tercüme eseri olan kitabımız müslümanların izlemesi gereken yol, ibadet,ahlak,davranış,hâl her türlü konuda nasıl yol izleyeceğimizi anlatan,aydınlatan;okuduktan sonra ki hâlimiz ile önceki hâlimiz aynı kalmayıp amele de geçirilmesi de mühim...
Abidler Yolu
Abidler Yoluİmam Gazali · Çelik Yayınları · 20191,833 okunma
8 Mart Kadınlar Günü ve bir parça edebiyat.
Eger an Tōrk-i Şîrâzî bedest âred dil-i mâ râ Behâl-i Hindûyeş bahşem Semerkand u Buhârâ. Hafıza atfedilen bu şiirin Türkçesi şöyle tercüme edilebilinir: Eğer o Şirazlı Türk gönlümün isteğini kabul ederse/ Onun tek kara benine Semerkantı ve Buharayı bağışlarım". İtiraz edip hayır oradaki Tōrk (Türk) bir etnisite değil, güzel kelimesinin
Ebû Hüreyre (R.A) rivâyet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Üç kişinin duâsı reddolunmaz: İftar edene kadar oruçlunun duâsı, âdil devlet başkanının duâsı ve mazlûmun duâsı. ( Tirmizî, Daavât 129,nr.3598)
Sayfa 602Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.