Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hamza

Hamza
@tessgerritsenindamadi
Sabitlenmiş gönderi
İnsan insanın zehrini alır. Anlat, zehir içinde kalmasın
Sayfa 291 - Remzi KitapeviKitabı okudu
Reklam
481 syf.
·
Puan vermedi
Serenad
SerenadZülfü Livaneli
9/10 · 136bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Herkes yaşam koşullarının ağırlığından, karşılaştığı zorluklardan ve hayatın düzensizliğinden bahsedip dert yanıyor fakat hayatı düzene sokmak ve daha yaşanılır kılmak adına kimsenin bir şeyler yaptığı yok. Sanki bizler, hepimiz hayatın dışında bulunan seyircileriz, her birimizi sınırsız yetkilerle donatılmış hâkimler olarak görevlendirmişler. Herkes büyük işler, büyük şahsiyetler, büyük sevinçler talep ederken kendisini ve çevresindeki hayatı alışılmış bayağılığın, aptallığın ve hiçliğin hiç olmazsa bir milim üzerine çıkararak yükseltmek çok az kişiyi düşündürüyor. İnsanlar borçlarını ödemekten ne pahasına olursa olsun kaçan kötü niyetli borçluya benziyor.
Sayfa 202 - KoridorKitabı okudu
Daha önce halkların tarihine dair kaynakları okudum, sonra sizlere ve birçok diğer bilim insanına sorular yönelttim, kendim uzun düşüncelere daldım. Bu düşüncelerin ardından dünyadaki birçok toplumun yamyamlık durumundan henüz kurtulmadıkları, sadece insan yeme yöntemlerinin farklılaştığı sonucuna vardım. Diğer halkları ve hanedanları istila eden fatihlerden neden saygıyla bahsedildiğini anlayamıyorum. Büyük İskenderler, Hanniballar, Scipionlar, Sezarlar, Büyük Karllar, Napolyonlar, Moltkeler, Bismarklar ve onlara benzeyen binlerce şahsiyet tarihte ne gibi izler bırakmışlar, şimdi ne yapıyorlar? Başkalarına ait toprakları işgal ederek bütün zenginliklerine el koyuyorlar fakat bu toprakları işlemiyorlar. Milyonlarca kişiyi yeni tebaaları olarak hükümleri altına almalarına rağmen bu insanları kendi hayatlarının ve devletin akıllı, soylu kurucuları olarak yetiştirmek akıllarından bile geçmiyor. Çok büyük devletler ortaya çıkmakta fakat halkları fakirlik ve açlıkla boğuşmaktadır. Milyonlarca insan cehaletin pençesinde, zekâ ve maneviyat olarak geri kalmış durumdadır. Her tarafta ayyaşlık, hırsızlık, kaba ahlaksızlık, iğrenç küfürler, fakirlik ve karşılıklı kin duygusu kol geziyor. Ama herkes çok sakin. Tesadüfen, veraset yoluyla veya okul diploması sayesinde bu kokuşmuş bataklıktan kurtularak temiz, rahat ve kuru bir yere tırmanmayı başaran şanslı kimseler kendi halklarını ve milyonlarca insanı karanlıktan çıkarmak için parmaklarını bile kıpırdatmıyorlar. Bu şahıslar ayrıca, nüfusu ayyaş, cahil ve aç kitlelerden oluşan büyük devletlerin, sulu çamurdan zemin üzerinde yükselen taş kulelerden farksız olduğunu düşünmek bile istemiyorlar.
Sayfa 164 - KoridorKitabı okudu
Reklam
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hâkim olan ruh hâlidir. Halkın sahip olduğu değerler nelerdir? Zekâsı, iradesi ve vicdanı gelişmekte midir yoksa zehirli otlar sarmış gibi çürüyerek yok mu olmaktadır? Veya zavallı, utanç verici bir mevcudiyet için mi sarf edilmektedir? Burada hepimizin hayatı ve çalışmaları sorgulanmaktadır aslında. Kendi ülkemizde ne işle meşgulüz, halkımızın kaderinde nasıl bir rol üstleniyoruz?
Sayfa 61 - KoridorKitabı okudu
Devlet yapısının eskimiş ve çürümeye başlamış temelleri, geçmiş dönemlerde etkili olan yönetim şekilleri bugün anlamını yitirmiş ve işleyemez hale gelmiştir. Bilge bir atasözü "Yeni dönem beraberinde yeni şarkılar getirir" demektedir. Değişen ve yenilenen nesiller yeni anlayışlar, gayeler ve taleplerle gelmektedir. Bu yeni nesil insanlara geçerliliğini çoktan kaybetmiş yönetim şekilleri zorla dayatılamaz; yeni nesillerin hayatının temelini mantıklı, adil ve sağlam bir devlet yönetimi esasına göre şekillendirmek gerekmektedir.
Sayfa 55 - KoridorKitabı okudu
Cinsel sevginin ben için taşıdığı önem ne kadar büyür, bu sevgi zamanla ne kadar güçlü bir tutkunluğu içerecek duruma gelirse, onu iki kişiyle sınırlandırma -una cum uno- zorunluğu da o kadar güçlenir. Zaten cinsel birleşmenin doğasında da bu zorunluğu gösteren bir durum vardır. Çok-evliliğe (poligami) yönelik eğilimler ise, ilgili gelişim sonucu cinsel objenin değiştirilmesiyle kendilerine bir doyum sağlamaya itilmiştir. Cinsel doyum sağlama amacıyla birbirini gereksinen iki kişi, cinsel birleşme için yalnızlığı arar, dolayısıyla bu davranışlan sürü içgüdüsüne ve kitle duygusuna karşı bir protesto niteliği taşır. Birbirlerine tutkunlukları ölçüsünde birbirlerine yeterlikleri eksiksiz bir düzeye ulaşmıştır. Aralarındaki ilişkide kitlenin etkisinin yadsınışı utanç duygusu kılığında kendini açığa vurmuş, seçilen cinsel objeyi kitlesel bağlanımdan kaynaklanacak herhangi bir kısıtlamaya karşı korumak için, son derece şiddetli kıskançlık duyguları savaşa sokulmuştur. Erotik ilişkideki sevecen, yani kişisel etken cinsel etken karşısında büsbütün geri plana itildiği zaman, bir çiftin başka çiftler önünde cinsel birleşimi ya da sefahat âlemlerinde (orgie) görüldüğü gibi bir toplulukta birden çok çiftin cinsel birleşme eylemini gerçekleştirmesi mümkün olmaktadır. Bu ise, cinsel ilişkilerde tutkunluğun henüz rol oynamadığı, cinsel objelerin birbirlerine henüz eşdeğer görüldüğü, örneğin Tutkunluk, bir kadınla bir başkası arasındaki farkı yakışık almayacak gibi abartmaktır, diyen Bernard Shaw'un sevimsiz sözüne uygun davranıldığı eski duruma bir dönüştür.
Sayfa 102 - CemKitabı okudu
Aşkın nesnesinin bir bene hapsolmuş, önümüze uzanabilecek bir insan olduğunu sanırız. Heyhat! O insanın işgal ettiği ve edeceği tüm uzay ve zaman noktalarındaki uzantısıdır aşk. Onun belli bir uzamla, belli bir zaman dilimiyle temas noktasına hâkim değilsek kendisine de hâkim değiliz demektir. Nitekim erişemeyiz tüm o noktalara. Bize tarif edilseler oralara dek uzanabilirdik belki. Ancak el yordamıyla arar, bulamayız. Güvensizlik, kıskançlık, zulüm de bundan kaynaklanır. Saçma sapan izler peşinde değerli zamanlar yitirirken hiç farkına varmadan gerçeği ıskalarız.
Sayfa 47 - CanKitabı okudu
Kıskançlık bir türlü kovulamayan, türlü türlü biçimlerde hortlayan bir iblistir ayrıca. Tüm o duyguların kökünü kazımayı, sevdiğimiz kişiyi sonsuza dek yanımızda tutmayı başarsak bile Kötülük Cini farklı ve çok daha acıklı bir şekle bürünerek sadakati ancak zor gücüyle elde etmiş olmanın umutsuzluğuna, sevilmemiş olmanın umutsuzluğuna dönüşecektir.
Sayfa 51 - CanKitabı okudu
137 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.