Büyük biyoloji bilgini Joseph Needham 1969’da diyordu ki: “ Sırf Avrupalı bir bakış açısıyla bakıldığı sürece, dünya meselelerinin asla ve
kat’a çözülemeyeceğini düşünmemiz için hayli sebep var.”
Bugün İslam’a neler borçlu olduğumuzu bilmek, kesinlikle tarihçinin uzmanlık alanı, meraklının hobisi veya hayalperestin zevki meselesi değil, aksine mutlu bir geleceğin kurulması için çırpınan, çabalayan ve fikirler üreten herkesin görevidir.
Değişmez olanla sürekli değişenler, sonsuz olanla geçici olanlar, bir olanla çokluk, her yerde olanla kısıtlı olanlar çözümleme sayesinde ayırt edilir.
Selam sana ey elest miracının turacı! Sen elest tacını belâ başında görmüş olansın! Mademki aşkın elest’ini ruhunda duymuşsun, beğenin belâ’sından uzaklaş! Çünkü nefsin belâ’sı(evet’i), bir belâ (felâket) girdabıdır.
Yanlışa düşme! O, O’nun var olduğunu biliyor, madem her şey O, yanlışa nasıl düşünülür? Yanlışa düşmek, şaşı bakanların işidir. O bakış, Allah’ın bütün kâinata her an müdahalede bulunduğumu inkâr eden kâfir düşünürlerin bakışıdır.
…Kur’ân, kendi öz benliğine yabancılaşmamış insanlar yetiştirmeye yönelik reçeteler sunmuştur. Asr suresi(103) buna en iyi örnektir;
-İman
-Salih amel
-Hakkı tavsiye
-Sabrı tavsiye