küçüklerin gözünden büyükler için yazılmış bir kitap ismi de zaten küçük prens
kitapta kendi gezegenin dışında yolculuğa çıkan küçük bir prensin karşılaştığı olaylar ve gene onun bakışıyla okuru yönlendirmeye çalışılması anlatılır(insan biraz da küçüklerin gözüyle bakmalı hayata)
küçük prensin karşısına birçok şey çıkar mesela çölde bir yılanla
Bu notu kitaba tam da bitirdiğim gün eklemişim, izninizle şimdi size sunuyorum:
Son ana kadar büyük bir gerilimle okunan, fakat asla sonu gelmeyen her okumaya başladığımda tekrar heyecanlandığım enteresan roman! Yazarın tarzını çok çok beğendim. Daha romanın ilk başlarında nasıl bu düşünceleri bu kadar net aktarabilmiş, insanın kafasından geçen her düşünceye nasıl değinmiş diyerek büyük bir hayretle başladığım roman. Sonu beni yıkıp geçse de iyi ki okumuşum diyor ve Virginia Woolf'u en içten hislerimle kucaklıyorum, özellikle de saygılarımla...
Hatırlamıyorum. Beynim bomboş. Ama okudum biliyorum. Demek ki pek de beğenmemişim. Niye bilmiyorum? Yazar içime işlemedi sanırım. Hepsi bu! Bazen yalnızca yazarlarla farklı yollarda yürüyüp farklı seçimler yapıyoruz...
"Yalnızlık sözcüğünü anmadan okura yalnızlığını duyurmuştu.Okuyan,düşünen,soru soran tüm kadınlar bu ülkede yalnızdı. Bu nedenle sürekli benzerlerini aramıştı."
" Aradığı sadece sevecenlikti.Kimselerin anlayamadığı bir incelikli. Yalnız ben değil,yaşıtım bir sürü kadın sevecenlik susuzluğu çekiyor. Saygı tam karşılamıyor bu susuzluğu,dışarıdan bir tavır çünkü.Sevgi de her türlü kaçamağa imkan verecek kadar kaypak."
Ailede hiçbirimizin sinirleri sağlam sayılmaz. Hani Marquez'in "yüzyıllık yalnızlığa hüküm giymiş" diye nitelediği ailelerden bizimki. Olağan duygulara yer yok. Hep büyük suçlamalar, büyük aldanmalar, büyük bağışlamalar sözkonusu.
Derken evden ayrılma, yolculuğa çıkma telaşı bastırdı. Bir eteğin kopmuş bir düğmesi, ütülenmemiş bir bluz, yanıma en az kaç kalem eşya alabilirim sorusu. Ertelendiği, sürüncemede bıraktığı işleri ancak yolculuğa çıkarken kavrayabiliyor insan.
İyi ki oğlumun yükseköğrenim görmesi çok önemli değil benim için. Televizyon onarımcısı, bakır ustası, basımevinde dizgici olabilir. Yeter ki, meslek hırsı, yaşama sevincini altetmesin.
Ramazan da Eylül'e rastladı bu yıl; boğazıma bir düğüm oturdu. Günün akışı değişecek artık sokaklarda. Kimi içkiciler, karaciğer dinlendirme amacıyla içmeyecekler. Kadınlar, incelme kaygısıyla oruç tutacaklar. Fırınların önünde pide kuyrukları uzadıkça uzayacak. Herkes iftarı düşleyecek boyuna. Elinde çatal, önünde zeytin, kulağı tetikte. Her gün yediğinin üç katını bir öğünde mideye indirecek. Orucun amacını anlayamadım gitti. Dünya nimetlerinin tadını anlayın mı dernek, dünya nimetlerini hırsla kapışın mı?
Ankara’da tanışan ikilinin şiir üzerine başlayan ilişkisi aşka doğru sürüklendi. 7 yıldır şiir yazmayan Turgut’a, Tomris esin perisi oldu. Turgut Uyar’ın ise onun için yazdıkları ilginçtir. En meşhuru da, o zamanlar daktiloyla çoğaltılan, dönemin şiir matinelerinde elden ele dolaşan bir şiirdir. Bozuk Saat isimli şiir ise şöyleydi;
“Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu “O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Ölen ister namuslu biri, ister çıkarcının teki, ister yaşarken varlığıyla herkesi bezdirmiş bir ukala olsun, sözler değişmez. En büyük sahtekarlığımızdır: ölünün arkasından iyi konuşulur. İyilik, cesetler arasında eşit olarak dağıtılır.
Pazar sabahları, hele hava güneşliyse, anlatılmaz bir dinginlikle başlar. Özellikle kentin kargaşasından uzak kırlık bölgelerde. Sokaklar sessizdir, gündelik gürültüler geç saatlere kadar erişmez.
Neden sonra, öğleye doğru, Pazarın o büyük kıstırılmışlık duygusu bastırır, çevremizdeki ılık koza yavaş yavaş dar gelmeye başlar. Üstelik dışardan çığırtkan bir kalabalık, kapımıza yüklenmektedir sanki.
Bu yüzden Pazarları, gazetelerin sürümü artar; her eve, ekler, mizah dergileri alınır fazladan. Her çaba, o ilk tekbaşınalığı uzatabilmek içindir.