En çok aklımda kalan .
Nietzsche 45 yaşına geldiğinde, frengi hastalığı iyice ilerler ve beynine ulaşır.1889'da Torino sokaklarında yürürken, köşe başında bir kalabalık görür. Bu kalabalık, aldığı tüm kırbaç darbelerine rağmen hareket etmeyi reddeden bir atı izlemektedir. Nietzsche yavaşça yaklaşır o kalabalığa. Öfkeden kuduran faytoncu, kırbaç darbelerini iyice arttırır ve yaşlı at yorgun düşüp yere çöker. Nietzsche kalabalığın arasından sıyrılır ve faytoncuyu durdurup atın yanına gider. Boynuna sarılır onun, gözlerinin içine, yani aslında bir aynaya bakmaya çalışır. Ve tam ona ağlayarak bir şeyler söylerken, bilincini yitirip bayılır. Nietzsche bu olaydan sonra akıl hastanesine yatırılır, on yıl boyunca bir daha kimseyle konuşmaz ve ölür.
Aytuğ AkdoğanKitabı okudu
128 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Aklı Başında Her İnsan Biraz "Deli"dir
Not: Bu inceleme, bir incelemeden çok daha fazlasıdır. Yazım uzun olduğu için ve anlaşılma kolaylığı sağlamak adına sekiz bölüme ayırdım ve böylece daha ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz yerlere gidip okuyabilirsiniz: – Giriş – Kitapla İlgili Düşüncelerim – Nietzsche'nin Ailesinin Sağlık Geçmişi – Nietzsche'nin Sağlık Geçmişi – Turin
Nietzsche Neden Delirdi?
Nietzsche Neden Delirdi?Ayşe Şirin Çakmakçı · Scala Yayıncılık · 20242 okunma
Reklam
Sağlam yapılı ve gür bıyıklı Nietzsche, birden faytona doğru atılır ve kollarını atın boynuna dolayıp hıçkırarak ağlamaya başlar. “Dışarısı kırbaç sesi, içimde bir torino atı.” Torino Atı (2011) / Bela Tarr
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
NİETZSCHE VE İNSANLIĞIN TEMEL SINAVI Torino'da 1889'da hayatının dönüm noktasına yürüdüğünü bilmeyen Nietzsche, şehri dolaşırken bir faytoncunun atını kırbaçladığını görür. At o kadar yorgundur ki kırbaç darbelerine tepki veremez halde yere çökmüştür. Nietzsche, koşarak atın yanına gider, boynuna sarılır, ağlayarak ata bir şeyler
Nietzsche ağladığında ... Torino'da 1889'da hayatının dönüm noktasına yürüdüğünü bilmeyen Nietzsche, şehri dolaşırken bir faytoncunun atını kırbaçladığını görür. #At o kadar yorgundur ki #kırbaç darbelerine tepki veremez halde yere çökmüştür. Nietzsche, koşarak atın yanına gider, boynuna sarılır, ağlayarak ata bir şeyler söyler,
Reklam
248 syf.
·
Not rated
Siyah İnci
Ilk öncelikle kitabı daha önce hiç duymamıştım, yazarını da hiç bilmiyordum. Roman, her ne kadar çocuklar için olsa da büyüklerin de okuması gereken bir kitap bana göre. Kitabın içeriğine geçecek olursak yazar, atlara olan düşkünlüğünü, sevgisini ve empatisini çok güzel bir şekilde ifade etmiş. Olayları bir hayvanın gözünden görmek, onların neler yaşadıklarını, neler çektiklerini, nasıl hissettiklerini anlamamızı sağlıyor. Sağlamakla da kalmıyor insanların hayvanlara karşı olan zalimliğini, vicdansızlığını gözler önüne seriyor. Her ne kadar konuşmasalar da ya da duygularını ifade edemeseler de onların da biz insanlar gibi bir şeyleri hissettiklerini, sevilip sevilmediklerini anladıklarını tekrardan hatırlamamız gerektiğini vurguluyor. Kitabın ortalarına doğru aklıma Nietzsche'nin İtalya'da bir ata eziyet edildiğini görüp, ata ağlayarak sarılması ve bu olay sonrasında aklî dengesini kaybetmesi geldi.(Bu konunun işlendiği "Torino atı" diye bir film var izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.) İnsanlar olarak gün geçtikçe karşımızdaki her türlü canlıya karşı empati duygumuz köreliyor. Bize gücü yetmeyen her şey üzerinde bir hâkimiyet kuruyoruz. Karşımızdaki insan olsun, hayvan olsun ya da herhangi bir canlı olsun her türlü eziyeti, şiddeti ve zulmü uyguluyoruz. Dilerim ileriki zamanlarda kendimizi bu konuda sorgulayacağımız günler olur. Bu arada okumanızı tavsiye ederim.
Siyah İnci
Siyah İnciAnna Sewell · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20168.7k okunma
Yıl 1866. Suç ve Cezanın ilk yayınlanma tarihi. Romanın ana kahramanı Raskolnikov babasıyla beraber çıktığı meyhaneden eve doğru yürürken gürültülü bir kalabalıkla karşılaşır. Bir at yorgunluktan bitap düşmüş bir halde yerde yatarken ve sahibi tarafından kalkması için şiddetli bir şekilde kırbaçlanırken Raskolnikov bu durum karşısında daha fazla
Bir gün, Nietzsche İtalya'nın Torino şehrinde yürüyüş yaparken gözleri, acı içinde bitkin hâlde olan bir ata takıldı. At, zorla çalıştırılırken kırbaçlanıyor ve çaresiz bir şekilde acı çekiyordu. Nietzsche, bu manzara karşısında derinden etkilendi. Filozof, ata doğru yaklaşıp onu sevgiyle okşadı. Aynı anda, atın yanında bulunan ve atı zorla çalıştırıp, atı kırbaçlayan dört kişiye yönelerek hiddetle bağırdı. Ancak aniden, Nietzsche'nin kendini kaybettiği bir an yaşandı. Gözyaşları icinde ata sarılarak ağlamava başladı. Görgü tanıklarının söylediklerine göre, Nietzsche anlamsız birçok şey söyledi fakat içlerinden bir tek "Anne, ben bir aptalım." cümlesi anlaşıldı. Nietzsche'nin gözyaşları içinde atın boynuna sarılıp ağlaması, onun iç dünyasındaki çöküşün bir yansımasıydı. Bu olayın ardından, filozofun akıl sağlığı giderek kötüleşti ve sonunda tamamen kaybetti. O günden sonra Nietzsche 10 yıl boyunca yani ölümüne kadar eskisi gibi olmadı. "Her kim bir canavarla çarpışmayı göze alırsa, bir canavar olmayı da göze alsın. Çünkü uzun süre karanlığa bakarsanız, karanlık da sizin içinize bakmaya başlar."
Bela Tarr (Torino Atı)
imge ve kavram, gerçekten uygun bir müziğin etkisiyle, yükseltilmiş bir anlamlılık kazanır.
Sayfa 100
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.