Türkçülüğe ve Atsız'a karşı olanlar, 1944 Irkçılık-Turancılık Davası'nı da hâlâ unutmamışlardı. Davayı unutturmamaya ve daima taze tutmaya çalışıyorlardı. Daha Atsız'ın öğretmenliğe iade edilmesi ve Orkun'da yazmaya başlaması ile harekete geçilmiş ve yeniden aleyhinde yazılar yazılmaya, davalar açılmaya başlanmıştı. Akşam
Turancılık da, çok defa Türkçülük adı altında, emperyalist entrikalara alet olma kabiliyetini taşıyan bir fikir hareketi olarak, bu bakıma, sömürgeci-kapitalist kuvvetlerin pek işine gelen muhafazakar-dindar-irtica hareketleri gibi menfi karakterleriyle gelişmekten geri kalmamıştır. Son zamanlarda bu hareket, Avrupa'da, faşist diktatörlük rejimlerinin hakimiyetlerini yerleştirme ve demokrasi esaslarına dayanan milli birlikleri bozma metotlarından biri olan ırkçılıkla yeni bir renk ve çeşni almıştır.
II. Cihan Savaşı'ndan sonraki edebiyatımıza toplu bir bakışKitabı okudu
Reklam
Tanzimat Hareketini Tahlil
Osmanlı Devleti'nin yenileşme ihtiyacı vardı. Müesseselerin tazelenmesi gerekliydi. Ancak Tanzimat bir yenileşme değil, kökten değişmeyi getiriyordu. Üstelik de bu değişim devletin dayandığı sisteme uymuyordu. Osmanlı Devleti dinî esaslara dayalıydı. Irk ve soy ayrılığı güdülmezdi. Irk yok, ümmet vardı. Devletin asıl sahibi olarak yalnızca Türkler değil, bütün Müslümanlar görülüyordu. Tanzimat'la bu görüş terk edildi. Bir süre sonra da "Türkçülük" ve "Turancılık" hareketleri başladı. Irklar ayrıldı. Bu da zamanla Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında yüzyıllardır barış içinde yaşanmış olan ırklara "bağımsızlık" fikrini aşıladı. Ve Osmanlı Devleti kısa bir süre sonra parçalanmaya başladı...
Sayfa 414 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Yaşamaya en çok hak kazananlar ölümü göze alanlardır.
Sayfa 144Kitabı okudu
Umut üzerine
Her ideoloji ve her din yarına karşı duyulan bir umuttur. İslam, erkeklerin öldükten sonra 40 huriye duydukları umuttur. Sosyalizm sömürülenlerin yarına duyduğu eşitlikçi yaşama bir umuttur. Kapitalizm işçilerin zengin olma umududur. Turancılık Tirklerin ilkel duygularını tatmin edecel umutlarıdır. İdeoloji ve dinlere duyulan umut arttıkça bağnazlık artar düşünme ve sorgulama yerini tabulara bırakır. İşte umudun en büyük kötülüğü budur. Özgür insan biraz da umutsuz insandır. Nietzsche de umut duymadan yaşayamayanlara zavallılar der. Umut duymadan yaşayanların ise yaşamı ne derecede bir yaşamdır? Bu tartışılır.
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
Reklam
"1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası" adlı tefrika da Orkun'un üçüncü sayısında yayımlanmaya başlamıştır. Tefrika, dava hakkında bire bir tanıklığa dayanan ilk teferruatlı çalışmadır. Derginin 7. sayısının (17 Kasım 1950) son sayfasında tefrikanın “kısım kısım ayrı arkadaşlar” tarafından yazılacağı, girişin Atsız tarafından
Çok daha önemli şahsi dertlerim var ama ülkedeki Türklüğün geldiği noktadan çok rahatsızım. Milliyetçilik, Türkçülük, Turancılık adına ne denirse denilsin, şanlı bir şey olmalı. Hatta ırkçılıkta bile durum çok rahatsız edici (ırkçılığın zaten doğru olmamasının dışında) Nihal Atsız'ın ırkçı olması mesela kötüdür ama eserleri de ortada, Türk dünyası için çabası da. Bugün birileri ırkçılığı bile beceremiyor. Önce ırkçılığı Arap düşmanlığına sonra İslam düşmanlığına çevirdiler. Zamanının gayrimüslim Türkçülerinden birine İslam sorulunca "milletimin dinidir, hürmet ederim" demişti. Irkçılığın bile bi haysiyeti var, olmalı. Etnik kökenden bağımsız olarak Türklük, vatan sevgisidir. Vatan mı o zaman can feda anlayışı binlerce yıldır her Türk devletinin anlayışı oldu. Bugün yine öyle olmalı. Vatana can feda derken, vatana aşk derecesinde bağlılık gösterirken vatan sevgisi imandandır diyeceğiz.
TARİHLER VE OLAYLAR (1950-1960) 02 Nisan 1950: Milliyetçiler Federasyonu kuruluyor. 14 Mayıs 1950: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının sonu. Seçimi Demokrat Parti kazanıyor. 21 Eylül 1950: Atsız, Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin ediliyor. 04 Ekim 1950: Türkçüler Yardımlaşma Derneği'nin kuruluşu. Başkan: Nihâl Atsız. 06
Türkçüler günü
Hemen her etnik unsurun yüksek sesle haykırmaya memur gördükleri aidiyetlerini sıra Türk evlatlarına geldiğinde çok görmeleri şaşılacak bir hadise değildir. Nitekim bu topraklarda 1944 Irkçılık- Turancılık Davasıyla "Ben Türk'üm, Türkçüyüm" diyenler sanık sandalyesine oturtulmuş, mahkum edilmiş ve türlü eza ile işkencelere maruz bırakılmışlardır. Bir ülkede hakim ve asli unsurun milli kimliğini akli, zihni ve vicdani muhakeme ile bir fikir ve aksiyon haline getirmesi suç sayılması ne kadar utanç verici ise o utancı en azap verici haliyle gayrımilli idareciler eliyle ülkemize yaşatmışlardır. Bugün gelinen noktada 3 Mayıs 1944'e bir bayram ve şenlik nazarıyla bakmaktan ziyade bu önemli tarihi bir diriliş ve uyanışın miladı olarak görmek gerektiği kanaatindeyim. Bu vesile ile Türkçüler Gününün, Türklüğe ve Türk dünyasına hayırlar getirmesini diliyorum. Başta Nihal Atsız bey olmak üzere davanın bütün sanıklarını rahmetle ve minnetle yad ediyorum.
Reklam
3 Mayıs 1944
Irkçılık-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız - Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan "Ankara Nümayişi"ni anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar Türkçüler Günü adını almıştır.
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: ( Bu mektup, Hacaloğlu'nun Atsız'ın Mektupları kitabında yoktur.) "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve
Irkçılık-Turancılık Davası ve Dış Politika: Hem sanıklar, hem de birçok araştırıcı, Irkçılık-Turancılık Davası'nı, hükümetin dış politikasıyla ilişkili saymışlardır. Reha Oğuz Türkkan, yabancı araştırıcıların ve basının bu yöndeki görüşlerini aktarır: "Prof. Edward Weisband, 1974'te yayınlanan '2. Dünya Savaşında İnönü'nün
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Kalabalık dinleyici grupları tarafından duruşmaları izlenen, gazetelerde geniş olarak yer alan ve kamuoyunda geniş yankı bulan Öner ve Yücel Davası âdeta Irkçılık-Turancılık Davası'nın rövanşı haline gelmişti...
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.