ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
450 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 14 days
Dominion İncelemesi
Açık konuşmak gerekirse bu sene içinde okumayı planladığı kitaplar arasında
Dominion
Dominion
en çok merak ettiğim olanıydı. Zira kitabın konusu benim en çok merak ettiğim konuydu: Hristiyanlık Dünya’ya nasıl hâkim oldu? büyük bir hevesle okumaya başladım ancak sonuç bir hayal kırıklığı oldu. Kronik Kitap özellikle tarih alanında çok iyi kitaplar basan
Dominion
DominionTom Holland · Kronik Kitap · 202321 okunma
Reklam
Reha Oğuz'un Kemâlistliği.
"Sonra, Kemalizmin Tarih ve Dil inkılaplarında mündemiç olan .. Türk ırkının eşsiz üstünlüğü.. felsefesi kalbi mi fethetmişti. Bunu, biyolojiye, prehistuara ve daha birçok ilimiere dayanır bir Tarih felsefesi halinde işlernek en büyük ihtirasımdı." (Sahife: 411) (Kemalizmi Turancı ve Irkçı gibi gösteriyor) Bunlar, yıllarca, Atatürk
“Selçuklu döneminden devşirilen milliyetçi devlet felsefesi, şartlar itibariyle köklü bir manevrayla İslam ile yer değiştiriyor ve milliyetçilik “devlet ricalinin tozlu rafları”ndan 19. Yüzyıl ortalarına dek indirilmiyordu. İşte tüm bu örnekler, kimi Türk kuramcılarının neden Türk milliyetçiliğini; siyasal olarak filizlendirmeye başladığı tarih dilimine bakarak, Fransız İhtilali’ne dayalı bir bağlamda ele aldıklarını gösteren nedenleri oluşturmaktadır.”
Sayfa 17
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Bir Çılgın Türk MÜBARİZ!
"İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için. Ve kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için."
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Herkesin bir hayat felsefesi vardır. Kimisi gezip eğlenmek, kimisi evlenip çoluk çocuğa karışmak, kimisi hayallerinden, sevdiklerinden vazgeçip gençliğini hiçe sayarak; vatanı, milleti, devleti, bayrağı
Mübariz
MübarizYurtseven Şen · Zengin Yayıncılık · 20187 okunma
(...)Atatürk'ün Nutuk adlı önemli eserinin incelenmesi göstermektedir, O, karşısında bulduğu büyüklü küçüklü problemlere bir doğa bilimcisinin yaklaşma tarzıyla yaklaşmış, önce problemi tanımaya ve tanımlamaya çalışmış, sonra onu çözmek için o ana kadar yapılan teklifleri eleştirel bir gözle elden geçirmiş, bu bilgi üzerine kendisi bir çözüm önermiş, bu öneriyi tatbik sahasına koymuş, dolayısıyla sınamış, bu tatbikattan elde edilen veriler çözüm önerisiyle çelişiyorsa, o çözümü hızla ve kesinlikle terk ederek yeni bir çözüm önerisi geliştirmiş ve bu sefer onu denemeye başlamıştır. Bu, bilimden de, günlük hayattan da, bildiğimiz deneme-yanılma yöntemidir ve 20. yüzyılda modern bilim felsefesi ve bilim tarihi, bilimin bundan başka herhangi bir metodunun bugüne kadar olmadığını ve bundan sonra olabilmesi için de şimdilik görünürde hiçbir işaret bulunmadığını göstermiştir.
Reklam
206 syf.
·
Not rated
·
Read in 26 hours
Dile kültür açısından bakacak olursak ortaya çıkan genel görünüş şudur: Dil, kültürü hem kurar hem geliştirir: genellikle toplumsallaşmayı da toplumsallaşmayla birlikte tarihsel sürekliliği de sağlamakla insan varlığını eksiksizce olanaklı kılar dil. Ortak bir dil konuşanlara özgü bir topluluğun üyesi olan insan, belli bir kültürün de üyesi durumundadır." (S: 19) Başlarken
Kültür Kuramı
Kültür Kuramı
Kültür alanlarının dil, eğitim, ahlak, tarih felsefesi... gibi en önemlilerine ilişkin bu yazılardan: "Dil, Kültür ve Eğitim", "Türk Dilinin Felfesi", "Marcel'de Ben-Sen Bağı" ve "Ahlakın Bilimce Temellendirilmesi Sorunu", yıllar önce yurtdışına yayımlanmıştı. Hala koruduğu önemi, geliştirdiği yanıt denemeleri kadar, sorduğu soruların da özgünlüğünde yatan bu kitabı,
Nermi Uygur
Nermi Uygur
'un kaleminden "Dil gelişiminin gerekli kıldığı dokunuşlar": çok ufak bir-iki sözcük ve yazım "yenileme"si dışında, "el değmeden" sunuyor, okura.. Keyıfle okuyun
Kültür Kuramı
Kültür Kuramı
Kültür Kuramı
Kültür KuramıNermi Uygur · Yapı Kredi Yayınları · 201825 okunma
Eleştirel Akılcılık
Mustafa Kemal'in kafasında yalnız askerlik bilimi değil, tüm yaşam problem teşhisi ve problem çözümü halkalarından oluşan sürekli bir zincirdi. Bu zinciri herhangi bir yerde kesmeyi öngören her türlü doktrin O'nun düşüncesine tamamen yabancıydı. Cumhuriyet Halk Partisini kastederek: "Paşam, bu partinin doktrini yok" diyen Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na "Elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz" diye karşılık vermemiş miydi. Mustafa Kemal, modern fen bilimlerinin genel bilim anlayışına ve felsefesine büyük ölçüde yirminci yüzyılda açık olarak soktuğu varsayım üretme—varsayımı gözlemle sınama—sınav ışığında eski varsayımı yanlışlayarak terketme ve yeni varsayım üretme—yeni varsayımı gözlemle sınama yöntemini hem kuramsal düşünceleriyle, hem de bizzat icraatıyla sosyal bilimlere taşımıştı. Bu yüzden, modern fen bilimi öncesi "son gerçeğin" bulunabileceğini ve bulunduğunun farkına varılabileceğini zanneden tüm dogmatik görüşlere -ki bunlara her türlü dinsel inançla beraber marksizm ve nasyonal sosyalizm gibi yirminci yüzyılda çok etkili olmuş, hatta denebilir ki bu yüzyıla damgasını vurmuş, doktrinler de dahildir- sırtını çevirmişti. O'nun görüşünün adını burada artık koymak istiyorum. Atatürk'ün bilim —hattâ yaşam— felsefesi, Albert Einstein'den (1879-1955) Jacques Monod'ya (1910- 1976) kadar uzanan yüzyılımızın bir sıra büyük fen bilimcisinin kendilerine yakıştırdıkları ve bütün zamanların en büyük bilim felsefecisi diye bilinen Sir Karl R. Popper'in (1902-1994) tanımladığı şekliyle eleştirel akılcılıktı.
Sayfa 13 - GirişKitabı okudu
Özellikle vurgulanması gereken nokta şudur ki Gök Türk Devleti'ni diğer kabilevî devletlerden ayıran en önemli özellik kamu hukukunun olmasıdır. Öte taraftan, Gök Türk ilinde vatan anlayışının bir devlet felsefesi hâlinde geliştiğini görmekteyiz. Devlet, hükümdar yani kağandan önce gelmektedir. Bu sebepten bütün Gök Türk Yazıtları'nda il (devlet) sözü kağandan önce zikredilmiştir. Devletin yıkılması ise Gök Türkler için en büyük felaket olarak acı bir şekilde telakki ediliyordu. Devlet Tanrı tarafından verilir, kağanın ve milletin durumu Tanrı tarafından yaşanır ve tayin edilirdi: "İl berigme tengri (il veren Tanrı)". Kötü kağanlar ile yolundan çıkmış Türk milletini Tanrı cezalandırır ve devleti elinden alırdı.
Sayfa 72 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Esasında, bugün dahi meydanlarda Türk-İslam felsefesiyle yoğrulmuş beyinleri olan yöneticilerimiz, meydanlarda 16 devlet kurmuş olmanın gururunu dile getirdiklerini zannederler. Bir defa bu devletlerin önemli bir kısmının Türk milliyetçiliğinden uzak, İslam felsefesi hakim olarak kurulduğu için, desise, kin, kan ile er ya da geç yıkıldığını; en kötüsüde bugüne (Bugünkü Türklere) ve uygarlığa bıraktıkları herhangi bir şey olmadığını dile getirmekten kaçınırlar.
Sayfa 252Kitabı okudu
508 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.