Türk toplumunda zenginlerin, özellikle yetimleri, fakat yetim olmayan yoksul çocukları da evlat edinip yetiştirmeleri saygıyla karşılanan bir davranıştır. Mustafa Kemal daha önce bir erkek çocuğu evlat edinmişti, ama evin içindeki varlığı bile göze çarpmıyordu. Oysa boşanmış bir erkeğin genç kızları evlat edinmesinin dedikodulara yol açması
Sayfa 508Kitabı okudu
Mustafa Kemal meclisi açarken yaptığı konuşmada özel olarak şapkadan söz etmedi ama 25 Kasım’da çıkan yasada tanım biraz daha genişletilmişti, “Türk halkının genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın sürdürülmesini hükümet yasaklar.” Sakallı Nurettin Paşa, bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu ileri sürünce, milletvekilleri onu halk
Sayfa 504Kitabı okudu
Reklam
226 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Hanımın Çiftliği üçlemesinin son kitabı Kaçak, ikinci kitabın bittiği yerden başlaması ile devam niteliği taşıyor. Lakin çiftlik ve Güllü ile ilgili yeni bir bilgi vermiyor. Yazar, kahramanlarımızın akibetini okuyucunun hayal gücüne bırakıyor. Üçüncü kitap tam da ismine uygun bir firariyi anlatıyor. Çocukluğumda Hülya Koçyiğit’in oynadığı bir filmini hayal meyal hatırlıyorum. Kadının sadece cinsel bir eğlence unsuru olarak görüldüğü, 13-14 yaşındaki kızların evlendirildiği, cinsiyet eşitsizliğinin hüküm sürdüğü 1951-1952’lerin Çukurovasında, yeni parti yönetimi ve onun banka kredileri ile zengin ettiği, sonradan görme, beton evlerinde buzdolabı, çamaşır makinesi olan yeni zengin sınıf ortaya çıkmıştır. Köyler evrilerek kasabalara dönüşürken köyden kente göçün önü de açılıyor. Marshall yardımları ile yurda resmen yağan Amerikan tarım makineleri yeni tarım devriminin habercisi olarak kitapta boy gösteriyor. Genç Cumhuriyetin hedefleyip gerçekleştiremediği toprak reformu, problemlerin kaynağı olarak dikkatli okurlara göz kırpıyor. Muzaffer Beyi öldüren ve Çiftliğin yanmasına vesile olan Habip, olaylardan sonra bölgeden yaralı bir şekilde kaçıyor. 7 yıldır kocası yanında olmayan Hacer ve 6 yaşındaki oğlu Hüseyin ile yolları kesişiyor. Türk toplumunda eşi uzakta bir kadın olarak yaşamanın zorlukları heleki o yıllarda kitabın ana temasını oluşturuyor. Bol bol diyalog var. Sürükleyicilik açısından 2. kitapla yarışır nitelikte. Bir solukta okudum. Bir çok filme ve kitaba esin kaynağı olduğunu fark ettim. Sonunun daha belirgin olmasını isterdim. Ben sevdim. Okumayı düşünenlere tavsiye ederim :))
Kaçak / Hanımın Çiftliği 3
Kaçak / Hanımın Çiftliği 3Orhan Kemal · Everest Yayınları · 2019521 okunma
Görüldüğü üzere Kaşgarlı bir yandan siyasetin Türkler lehine değişeceğini ifade ederken diğer yandan Türkçenin bilinmesinin insanlar için zaruri bir ihtiyaç olacağına dikkat çekmiştir. Bundan gayesi Arapçanın ve doğal olarak Arap hâkimiyetinin yakın zamanda sona ereceğine vurgu yapmaktır. Kaşgarlı Mahmud'un çağında Türk coğrafyasının en batı ucunda Peçenekler bulunuyordu. Bunlar Karadeniz'in kuzeyinden Tuna boylarına inmişler ve nihayet Bizans ile mücadelelere başlamışlardı. Kaşgarlı onları Bizans (Rum/Roma) sınırında saymakla beraber hemen peşlerinden Tuna'yı geçmiş olan Uzlardan bahsetmemiştir. Muhtemelen onlara dair bilgileri sınırlıdır. Bunun yerine Kıpçakları kaydetmiştir ki gerçekten Peçeneklerin Karadeniz'in kuzeyinde bıraktığı boşluğu doldurmuşlardı. Kıpçakların (Kumanlar) önemli bir kısmı da Macaristan içlerine kadar sokulmuşlar ve burayı yurt tutmuşlardı. Anlaşıldığına göre onlara dair bilgiler Kaşgarlı Mahmud'a kadar ulaşmamıştı. Kıpçakların doğusunda ise Oğuzlar bulunuyordu.
Kaşgarlı Mahmud, Türklerin siyasi bakımdan güçlenmesini ilahi kudret e bağlıyordu. Bu konuyu eserin önsözünde şöyle dile getirmişti: Yüce tanrı Türk burçlarında doğdurdu devlet güneşini. Onların ülkeleri etrafında döndürdü göklerin çemberini ve onlara ad verdi Türk diye ülkelerin idaresini verdi mülk diye zamanın hakanları yaptı, onların ellerine verildi günümüzdeki insanların yuları. Onları görevlendirdi halk üzere onları kuvvetlendirdi hak üzere aziz kıldı onlara yanaşanları ve idareleri altında çalışanları onlar sayesinde muratlarına erdiler ve ayak takımının şerrinden emin oldular. Aklı olan herkes onlara ka- tılmalı ve onların oklarından korunmalı. En iyi yol onların dilini konuşmaktır. Duyurabilmek için onlar ve meylettirebilmek için gönüllerini. Takımından ayrılıp Türklere sığındığı zaman bir düşman güven verilip onlara kurtarıldığı zaman korkularından; başkaları da sığınır onunla beraber ve üzerinden kalkmış olur tüm zarar.
Çin kaynakları yönetici sınıfa mensup olan kadınlar hakkında bilgi vermektedir. 585 ve 726 yıllarında Çin elçilerinin kabulünde Göktürk hatunlarının hazır bulunmaları, kendilerine ait saraylarının oluşu, devlet meclislerine katılmaları, hatunların; devlet idaresinde söz sahibi olduklarını ve devletin geleceğine yön verdiklerini göstermektedir.
Reklam
Gerek destani mahiyetteki eserlerde gerekse Türklere dair kaynaklarda kendi çocuklarını köleleştiren bir toplum yapısından söz edilmemektedir.
Kafesoğlu'nun tespitlerine göre kang (baba) ve ök/ög (ana) kelimeleri 9. Yüzyıldan itibaren ata ve ana kelimelerine dönüşmüştü. Ana ve ata ailenin oluşumunun çekirdeğini oluşturuyordu. Bu tıpkı bir ateşin yanması için gerekli olan malzemenin bir araya gelmesi gibi telakki ediliyordu. Böylece aslında ailenin kurulmasıyla birlikte hanede ocak yanmaya başlıyordu
Atatürk, ancak dini yasalarla aradaki ilişkiyi kopardıktan sonra, kadın ve erkek eşitliğini yasalaştırabildi. Başkentin gün görmüş Osmanlı toplumunda Türk kadınları oldukça geniş bir özgürlük kazanmışlardı. Büyük Savaş sırasında Jöntürk Hükümetinin, başka çaresi kalmadığı için kadınları da çalıştırmaya başlaması, kadın özgürlüğünü ilerletmişti. Ama İslamiyet Medeni Kanuna hükmettikçe, tam eşitlik olanaksızdı ve kadın özgürlüğünde herhangi bir ilerlemeye karşı çıkılabilir ve tam tersine çevrilebilirdi. Türk kadınları elde ettikleri hakları Atatürk'e borçludur.
408 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Soyadınız neydi bayım…
Alman edebiyatı yolculuğum hız kesmeden sürüyor. Bu sefer ki durağım
Effi Briest
Effi Briest
. Ne zaman Türk edebiyatından nadide bir eser okusam edebiyatın bile vatanında yeşereni güzel diye bir yorum yaparım. Aynı şeyi Alman edebiyatı için de düşündüğümü fark ettim. Çünkü mekanlar çok tanıdık, adı geçen şehirler, parklar caddeler hep gördüğüm yerler ve bu
Effi Briest
Effi BriestTheodor Fontane · Alfa Yayıncılık · 2018106 okunma
273 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.