Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Harbiye'nin kuruluşu çağdaşlaşma tarihinin belki en önemli olayı oldu diyebiliriz. Bundan sonraki dönemin bellibaşlı olayları, bu kurumun eğitiminin sağladığı askerî ve düşünsel etkiler, bu kurumun siyasal gücü elinde tutanlara karşı tutumu, mezunlarının askerî, siyasal ve kültürel hayatta aldıkları yerler göz önünde tutulmadan anlaşılmaz. Kul sisteminin yok oluşu ile eski Osmanlı geleneğinden kopuşun yerine, II. Mahmut'un kurucusu olduğu yeni Osmanlı devletinin toplumla devlet arasındaki ilk bağlantısını kuran kurum olduğu gibi, bu bağlantının sarsıldığı zamanlarda oynadığı rol ulusal birliğin gelişimine, ileride göreceğimiz aşamalarda da hizmet ettiği gibi sözünü ettiğimiz Osmanlı devletine ve onun sembolü olan Osmanlı padişahlığına bağlılığını da en sonunda bu okulun yetiştirdiği Mustafa Kemal ile koparmıştır. Harbiye ve ordu, siyasal olayların inip çıkmaları içinde aldığı rollerle geçen aşamalardan sonra, Türk ulusal birliği ve bağımsızlığı lehine bu bağı ilk koparan kuruluş olmuştur.
E yanii bi zahmet Amerikalı Dr. DeKay ..
Avrupa'da çok korkulan bu hastalığa yakalananları (kolera) bazen bulundukları evin kapı ve pencerelerini örerek ölmeye bıraktıkları halde, Türkiye'de böyle yapılmadığını, sirke vesair maddelerle tedavi etmeye çalışmalarını daha insanca bir çaba olarak takdir eder.
Reklam
Cahil insanlar devletin ve yurtseverliğin ne olduğunu da bilmezler.
Yüz kişinin göreceği işi bir kişiye yaptıran nice araçlar hep bilimler sayesinde meydana gelmiştir. Halkı cahil olan ülkelerde kazanç ve kar sağlanmaz pratik olarak meydana getirdikleri sanayi ilerlemez.
Cahillik halk yığınlarına aşmış, ulemayı ve devlet adamlarını da içine almıştı. Halk yığınları gibi bunlarda ne İslam "ilimini" ne de modern fenleri biliyorlardı. Ulemânın bilgi kaynaklarından biri olan akıl ile öteki bilgi kaynağı olan nakil arasında artık bir fark kalmamıştı. Ezbercilik yüzünden ikisi de tarihsel anlamları bilinmeden tekrarlanan "gelenek bilgileri" olmuştu.
II. Mahmud'un Ulema İle Arasının Mesafe Koyması
"Örneğin düşünülen vergiler, medrese softaların askere alınmas, din kurumunun iznini almadan haciz ve müsaderelere girişilmesi, vakıf işlerini ele alması, Frenk adetlerine karşı aşırı ilgi göstermesi gibi konularda şeyhülislamın verdiği bir muhtırayı yırtarak bu gibi işlerin yalnız hükümdar yetkilerine ait olduğu belirtmiştir.
Yanii çok trajikomik bir ölüm olmuş.
Yeniçeri ocağı kaldırılınca Bektaşi tarikatı yasaklanır. Dönemin en büyük kurbanı Şanizade Ataullah olur. O da felsefi düşüncelerinden ötürü Bektaşilikle suçlanıp sürülmüş, ancak sonradan affına dair hüküm gelince idam hükmünün geldiğini sanarak kalp krizinden ölmüştür.
Reklam
Devlet işleri bir saatin çarkları gibi birbirine bağlıdır.
Eşkıyalık, derebeylik ve Hıristiyan reaya arasında huzursuzluk Nizam-ı Cedit döneminde yaygın bir hale geldi. Eşkıyalıkla derebeylik bir madalyonun iki yüzü gibidir. Halkın eşkıyalığa zorlanmadığı yerlerde derebeylik tutunamaz. Büyük ölçüde eşkıya toplayamayan güçlüler ayan, derebeyi olamamışlardır. Eşkıyalık ise halkın fakirleşmesinin ve hükümet adamlarının sömürüsüne karşı gelmenin sonucudur.
Bir nevi çürüme..
Diğer mevkiler gibi ulemâ mansıpları da satın alınır (rüşvetle elde edilir), alanlar başkentte ya da başka şehirlerde otururlar, kadılık bölgelerine naip gönderirlerdi. Bunlar, Cevdet Paşa'nın deyimiyle, "ulemâ kisvesine girmiş avam"dan başka bir şey değildi. Şeriat hukukunu bilmedikleri gibi halkın şikâyetlerinde onları haksız çıkarırlar, bir yandan kendileri de halkı soyarlardı.
Fal baktırarak olmayacağını acaba bu sanıyı yitirince mi anladı?
Onca masrafa mal olan modern ordusunu kullanma şansını bile denemeden, despotik devletler tarihinde her hükümdarın her zaman başına geldiği gibi, tek başına canını kurtarabileceğini sandı ama bu sanı da uzun sürmedi.
Reklam
Napolyon Mısır'a çıkar çıkmaz Arapça olarak yayımladığı bildiride Müslümanların ve halifenin dostu olarak geldiğini, bir amacının Mısır halkını Memlüklülerin zulmünden kurtarmak, öteki amacının Hindistan'ı İslamlık düşmanı olan İngilizlerin elinden kurtarmak olduğunu iddia ediyordu. Allah'a ve Kur'an'a büyük saygısının olduğunu, halkın dinine, ibadetine karışmamaları için askerlerine emir verdiğini temin ediyordu.
Yeniçeriler; şeriatçi hocaların değil Bektaşî babalarının etkilerindeydiler
Devletin bunlarda korkması silahlı güç olmalarından değil, bunalım zamanlarında halk ayaklanmalarını genişletecek bir kanal hizmeti gören siyasal bir güç durumuna gelmiş olmalarıdır.
İdareci seçmek için ne de mantıklı yollar!
III. Selim babası gibi rüyalara, müneccimlere, üfürükçülere inanıyordu. Bir defasında istihareye yatarak, bir defasında kur'a çekerek sadrazam tayin etmişti..
Geleneksel Osmanlı sisteminde din ve devlet nasıl ikiz ise, ordu ile devlet de ikizdi. Bugünkü anlamda asker ve ordu kavramı yoktu. Askerlik ocağı, devletin yönetici tabakasının yetiştirileceği bir folluktu. Bunlar kullardan ya da kölelerden devşirilir, fakat eğitimi sadece profesyonel askerlik eğitimi değil, seçkin tabaka kadrosu eğitimi olmalıdır. Savaş ve savaş sanayiine ayrılanlar kul, yönetici tabakaya yükselenler padişaha kul, reâyâya hâkimdir.
Derebeylik;
reâyâ ve esnafın üretim güçleriyle ekonomiye hükmetmek zorunda olan devlet arasına giren güçtür.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.