ÖYLE BİR YOLA GİRDİK Kİ ARTIK BİZİ DURDURAMAZSINIZ! Yalan, haksızlık ve çaresizlikten ibaret, derme çatma yasalarınızla, hapislere doldurup, tank ve panzerlerinizle üzerimize yürüyerek, boydan boya kurşuna dizseniz de kitlelerimizi, biz yolumuzu bulduk, geleceğimizi gördük ve şimdi, okun yaydan fırladığı noktadayız. Yürüyoruz… Bizi
Civanmert (1 Hikaye)
Ormanda yürüyordum. Yüksek çam ağaçlarının yeşilinin tüm tonları ile renk cümbüşüne bezendiği, gökyüzünün masmavi berraklığı ile güneşin billur ışığının birlikte bu doğayı daha da güzelleştirme konusunda adeta yarışıyorlarmışçasına hareket ettikleri bir günde, patika yolda yürüyordum. Geçmişte yaşadıklarımı düşünüyordum. Hafızamın bir
Reklam
Bende bir hastalık var. Bir film mi izliyorum, hemen senaristi kim ona bakarım. Ya da bir şarkı mı dinliyorum hemen bestekarına, güftekarına bakarım. Hastalık işte. Sebeb-i hikmeti bu olsa gerek tanırdım Ali Tekintüre'yi de. Bir on dakika evvel öğrendim ki o da ayrılmış bu dünyadan. Adıyaman-Besnili. Evrensel gazetesi, helal olsun, 2 yıl önce
Yalnızlık
Tanıdık yüzlerin olmadığı bir şehirde, küçük evimde sabahlarken yalnızlığıma şükrederdim. Ne güzel pencereydi o öyle, dağlara bakardı, umut olurdu geceye. Boş sokak, arada sarhoşların kavgası, köpeklerin havlaması, o sokak lambasında öpüşen sevgililer, hepsi de kendilerine sandı hatırası… Kızardım, ayağımı yere vurmakla bitiremezdim ya bizim komşuların arabeske sevdası bile ne iyiymiş. Üzülürdüm ya üç beş arkadaş kırılırdı; kapıları kapatırdım işte, pencerelerde az daha kalayım diye. Sonra kendime sual ederdim, insan bu kadar yalnız kalmalı mı? Sorularımın aksine, cevaplarım hep yarım ve az. Bu da senin sevdan derdim kendime, sigaradan bir derin çekerken. Şimdi yıllar sonra, aynı soruya başka cevaplar buldum zihnimde. Meğer yalnız kaldığı, insanın içiymiş. Kalabalığından yorulduğum bu şehirde, tanıdık yüzleri görmek, duymak sesleri, selamlamak herkesi dahilmiş. Sarılmak sevgiliye, dizimde çocukların başını okşamak, dostun kahvesini buyur etmek, derdini dinlemek mutsuzun, rastlamak eski arkadaşlara ve kendini büyüttüğünü sandığın bu mahallede dahilmiş o yalnızlığıma. O pencere, gecenin sabahı yakaladığı saatler yalnızlığım değilmiş; hiç anlamamışım. Şarkılar,şiirler, kitaplar, boş kağıtlar, kalemler imiş benim çoğul yanım.Şimdi anladım; insan nerde olsa, kime gitse bitmezmiş yalnızlığı. Kabul ettim bende, yalnızlık benim içimdeymiş.
… Tertemizdi sanki dünya Gözlerimi açtığım anda Hiç düşünmeden inandım Masal tadında yarınlara … Son bir umut verse biri Ve güzel olacak bir gün her şey dese Ben inanırım belki de bu yalana Ben de alışırım gözlerimi kapamaya Hep yalan söylenmiş hep yalan Ayrılanlar hiç kavuşmadı, dinlediğim masallar hiç gerçek olmadı Kimse sandığım kadar masum kalmadı, savaş durmadı ölüm azalmadı
Kalmadı umut Ben oldum virane Ruhum sürgün yemiş çöllere Mutluluktan men edilmiş Mutsuzluk bir pranga Tutsak olmuş kalmışım Kendimden geçmiş bedenim Sıkışıp kalmışım zindanlara
Mehmet Öztürk
Mehmet Öztürk
Reklam
1,000 öğeden 271 ile 280 arasındakiler gösteriliyor.