Hayattaysak, bir ömrümüz ve bu ömrün bir de kalbi varsa eğer elbet bir taş değecek. Taşın bıraktığı izlerin etrafını çevirmek, üzerini örtebilmek mühim olan. Bu ne ile mümkün? Sabrın, aşkın, umudun ve duanın o eşsiz gölgelerine ihtiyacımız var şüphesiz. Bu saydıklarımın gölgesinde hayata karşı bir çember çizebilirsek eğer yürüyüp gitmeyecek belki de hiçbir çatlak. Üzerine resimler yaparak, çizgilerine şarkılar söyleyerek büyüyecek ve güçlenecek çemberimiz.
Elbet bir taş değecek, camınızı çatlatacak!
Yakın bir zamanda arabamın camındaki küçük bir çatlak için sanayiye gittiğimde usta hiç düşünmeden ve benim çok aşina olduğum şu sözlerle: "abi hemen bunu elmasla çizelim çatlak olabildiğince yürümesin" deyip çemberi çiziverdi. Usta sen şimdi nerelere dokundun bir bilsen diyemeden eve geldim. Ecem, arabanın camındaki çatlağı gördü. Ona sebebini ve ustanın dediklerini anlattim. 0 da vitray boya istedi benden. Ustanın çemberi, çatlak çizgisiyle birleşince bir çiçeğin gövdesini andırmış. Onu boyayarak gülen bir papatyaya çevirebileceğini söylediğinde kırgınlıklarımın iyileşebileceğine daha çok inanmıştım. Gülen bir papatya öyle mi? Ne hoş. Araba vizeden geçemez düşüncesiyle ona engel olsam da o papatya o gün bugündür tüm çatlaklarımın üzerini örterek gülüyor yüzümde. Sanki mesele biraz da bu. Hayattaysak, bir ömrümüz ve bu ömrün bir de kalbi varsa eğer elbet bir taş değecek. Taşın bıraktığı izlerin etrafını çevirmek, üzerini örtebilmek mühim olan. Bu ne ile mümkün? Sabrın, aşkın, umudun ve duanın o eşsiz gölgelerine ihtiyacımız var şüphesiz. Bu saydıklarımın gölgesinde hayata karşı bir çember çizebilirsek eğer yürüyüp gitmeyecek belki de hiçbir çatlak. Üzerine resimler yaparak, çizgilerine şarkılar söyleyerek büyüyecek ve güçlenecek çemberimiz. Ben bunlara inanıyorum artık. Hem neden inanmayayım?
Sayfa 21 - Çember/ Yasin Kara
Reklam
Hayattaysak, bir ömrümüz ve bu ömrün bir de kalbi varsa eğer elbet bir taş değecek. Taşın bıraktığı izlerin etrafını çevirmek, üzerine örtebilmek mühim olan. Bu ne ile mümkün? Sabrın, aşkın, umudun ve duanın o eşsiz gölgelerine ihtiyacımız var şüphesiz. Bu saydıklarımın gölgesinde hayata karşı bir çember çizebilirsek eğer yürüyüp gitmeyecek belki de hiçbir çatlak. Üzerine resimler yaparak, çizgilerine şarkılar söyleyerek büyüyecek ve güçlenecek çemberimiz. Ben bunlara inanıyorum artık. Hem neden inanmayayım? Ben değil miydim evimizin merdivenlerinde petibör bisküvilerimi yiyip bitirene kadar çok uzaklara giden babamın geleceğine inanan? Ben değil miydim uzaklara dalıp gittikçe göz çeperleri çember altına alınan?
“Yüreğimde Yare Var” filminin ilk sahnesi filmden çok ayrı yerlere götürdü beni. Uzak yollardan gelen Hakan Balamir kırmızı bir kamyonetle eski İstanbul manzarası eşliğinde şehre giriyor. Film böyle başlıyor. Bir aşk hikâyesi. Ama benim ilgimi çeken tek şey kamyonun camındaki çatlak ve çatlak yürümesin diye çatlağın etrafına elmasla çizilen çember oldu. … Neydi beni o çemberin içine alan? Yolda seyir halindeyken başka bir aracın tekerinden gelen mıcır tanesinin cama isabet etmesiyle oluşması muhtemel bir cam yarası deyip geçmedim. Çocukluğu yara izleriyle dolu birinin yolda, yolculukta ve yolcuda gördüğü benzer izleri mutlaka hikâyesinde bir yer bulur kendine. … Yıllar önceden beri var olan çatlağı çembere alma yöntemi hala geçerliliğini koruyor bilesiniz. … Sanki mesele biraz da bu. Hayattaysak, bir ömrümüz ve bu ömrün bir de kalbi varsa eğer elbet bir taş değecek. Taşın bıraktığı izlerin etrafını çevirmek, üzerini örtebilmek mühim olan. Bu ne ile mümkün? Sabrın, aşkın, umudun ve duanın o eşsiz gölgelerine ihtiyacımız var. Bu saydıklarımın gölgesinde hayata karşı bir çember çizebilirsek eğer yürütüp gitmeyecek belki de hiçbir çatlak. Üzerine resimler yaparak, çizgilerine şarkılar söyleyerek büyüyecek ve güçlenecek çemberimiz. … Ömür dediğimiz şey bir yolculuksa eğer hepimizin bir kırmızı kamyonu var elbet. Hep derler ya “Allah tekerine taş değdirmesin.” diye. Öyle bir şey.
Hayattaysak, bir ömrümüz ve bu ömrün bir de kalbi varsa eğer elbet bir taş değecek.Taşın bıraktığı izlerin etrafını çevirmek, üzerini örtebilmek mühim olan.Bu ne ile mümkün?Sabrın, aşkın, umudun ve duanın o eşsiz gölgelerine ihtiyacımız var şüphesiz.Bu saydıklarımın gölgesinde hayata karşı bir çember çizebilirsek eğer yürüyüp gitmeyecek belki de hiçbir çatlak.Üzerine resimler yaparak, çizgilerine şarkılar söyleyerek büyüyecek güçlenecek çemberimiz.
Bu umudun niçin boş bir hayal olduğunu pekâlâ biliyordum.
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Seher Vakti
Herkes uyurken odasının karanlığında. Yahut bir kandilin gölgesinde yahut bir umudun perdesinde. Aşık dünyayı sığdırır o vakte. Nuru vardır... Nur var; ta gecenin karanlığından, ta seher yeline kadar nur var. Şahitlik eder o nurlu geceye ve der ki; "Rabbim var..."
Sayfa 266 - Hakan Baştürk
88 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.