Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Konuşulması gereken konuşulmayanlara bir ileti
Bu sıralar sosyal medyada gündemde karşıma çıkıp duran "erkeğin parasını yemek, erkeği parası için sevmek" konusu var. Parasını yemek diyip farklılaştırılan şey ayrı bir şeydir, parası için sevmek ise apayrı bir şeydir. Ekonomik olarak para kazanmıyor olan ev hanımlarının çalışmadığını düşünmek büyük ahmaklıktır. İlk başta annenizi düşünün, çalışmıyor olabilir mi? Aslında her sorunda olduğu gibi burada da cevabı izmlerde aramak yerine İslamda ararsak çözüme kavuşturabiliriz. Feminizm adı altında dayatılan kendi ayakları üzerinde duran illaki de illa ki çalışan kadın safsatasıyla özellikle toplumun yapı taşı olan yuvayı ve ayakları altında cennet olan anneliği basitleştirme aldı başını gidiyor. Nasıl ki bir kadın eğitiminde, kariyerinde ilerlemeyi tercih edip güzel başarılar elde ettiğinde alkışlanmalıysa, evlenip çocuk sahibi olduğunda da alkışlanabilir. İnsanlar sürekli birbirini "en büyük başarın evlenmek mi gahsjjakjs" diyip küçümsüyorlar. Biz niye evinde eşiyle huzurlu olan insanları görünce dahi eleştiri adı altında hakaret ediyoruz. Çalışırken mutlu olan kadını seviyoruz da evinde mutlu olan kadını mı sevmiyoruz? Ben şahsi olarak en doğrusunun kariyer yapana da evlilik yapana da saygı duymak olduğunu düşünüyorum. İkisini birlikte yapanlara daha da büyük saygı duyulmalı çünkü ikisi de başlı başına büyük işler. Bir de üniversite okumayanın eziklenmesi mevzusu var ama oraya hiç girmeyeceğim şuan..
Başka şeyler de lazım onur,ahlak,omurga...
Yal­nızca para, güç ya da mantık insanları etkilemeye yetse,tefeciler,komiserler ve üniversite profesörleri en sevilen insanlar olurdu.
Sayfa 124
Reklam
Üniversite tahsilinin aslında tek amacı, öğrenciye bir meslek öğretmek değil (onu çırak mektepleri de yapar), düşünmeyi ve tartışmayı, eleştirmeyi bilen ve yeni gerçekleri bulmayı beceren bir birey haline getirmektir. Üniversiteye meslek öğrenmek için gelinmez. Üniversiteye yeni bilgi üretmeyi öğrenmek ve yeni bilgiyi araştırmalarla üretmek için gelinir.
·
Puan vermedi
Bağımsızlık mücadelesi denince akla; savaş meydanları gelir… Gerçekten de hemen hemen her milletin tarihinde kanla yazılmış bağımsızlık destanlar vardır… Polonyalılar bütün milli değerleri ile birlikte yok olma tehlikesini bir değil birkaç defa atlattılar… Onların ülkelerine ayak basan her sömürgeci tabiyatın gereği olarak doğrudan bu hedefe kilitlenmişti. Polonyalılar ise kendilerini tarih sahnesinden bütünüyle silmeyi azmetmiş düşmanlarını pes peşe tarihe gömmüş bir ulus olarak bugün hala ayakta… “Uçan Üniversite” de böyle bir destanın kısa bir öyküsüdür…
Uçan Üniversite
Uçan ÜniversiteÜmit Şimşek · Akıl Fikir Yayınları · 2018216 okunma
Yahudi Akademisyen ve Düşünür Stephen Kapos: ▪"Holokost'tan kurtulan biri olarak Amerikalı cesur öğrencilerin başlattığı onurlu Filistin mücadelesini destekliyorum." ▪"Direnişiniz dünyada ki son öğrenciye ulaşana dek durmayın." ▪"ABD'deki üniversite kampüslerinde yaşananlar korkunç." ▪"İsrail hükümetinin Gazzelilere yaptıklarını meşrulaştırmak için Holokost anısını kullanması Holokost anısına tam bir hakarettir."
Bugün üniversite öğrencilerine ebeveyn olma bilinci ile ilgili dersler verilmeli. Bu kişiler sadece birer anne baba olmakla kalmayacak, ileride büyükanne ve dede olacak. Bu bilincin altyapısı da şimdiden oluşturulmalı.
Reklam
Galiba üniversite bunun içindi, hep tanıdığın insanlardan uzaklaşmak için.
Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı "ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olan cahil halktır, en tehlikeli olanlar üniversite okuyanlardır, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor" dedi, bu herifi YÖK'e yönetici yaptılar.
Sayfa 49 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okuyor
Allah'ın sözü olan Kur'an'ı Kerim'in Ahzap ve Nur surelerinde çok açık bir şekilde belirtildiği halde üniversite kapılarında zulmettiğiniz bu kızların çilesi vicdanınızı sızlatmıyor mu?
“Merhaba, ben Necla, Necla Gümüş. Yirmi yedi yaşındayım. Eskişehir Tepebaşında oturuyorum. Uluslararası ilişkiler ve sosyoloji bölümü mezunuyum.” Sunucu araya girip “Yani iki tane üniversite bitirdin öyle mi?” “Evet ve en az bir üniversite bitiren talip istiyorum.” “Üniversite okumamış ama kendini geliştirmiş bir talip olsa yine de kabul etmeyecek misin?” “Ben birinin kendini öyle yetiştirebileceğine inanmıyorum. Eğitim yalnızca üniversiteden alınır.” “Anlıyorum, devam edebilirsin.” “E-ticaret ile ilgileniyorum. Hobilerim arasında kitap okumak, gezmek bir de yemek yemek var.” Elini ağzına götürüp hafifçe güldükten sonra, “Adayların en az bir seksen beş boyunda, boylarına uygun kiloda olmalarını, en az on bin TL gelirleri, evleri ve arabaları olmasını istiyorum ve son olarak en az bir üniversite. Üniversite çok önemli.”
Sayfa 95 - Velespit YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Büyük tarihçimiz İlber Ortaylı bir keresinde ne demişti? “Her şehre bir üniversite açmak ahlaksızlıktır.” Şimdi bu sözün ne kadar doğru olduğunu anlıyor musunuz?
Sayfa 89 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Osmanlı Devleti'nin bu müsamahalı tutumunun sonucu olarak da imparatorluğun son yüzyılına gelinceye kadar Müslümanlar ve gayri müslimler daima bir barış ve güvenlik içinde yaşamışlardır. Bu sayede Ortodoks Rumlar ve Gregoryan Ermeniler İstanbul'da bulunan patrikleri tarafından bir hiyerarşik sistem içinde yönetilmişler, kendi kiliseleri, okulları, yetimhaneleri, mahkemeleri olmuş, buralarda dillerini ve dinlerini muhafaza ederek geliştirmişler ve kültür faaliyetlerini yürütebilecek vakıflar kurmuşlardır. Askere de alınmadıkları için ticaret, sanayi ve zenaat ile meşgûl olan gayri müslimler çok kısa sürede refah ve zenginliğe kavuşmuşlardır. Özellikle Ermeniler sanatkârlıkları ile Osmanlı İmparatorluğu'nda her yerde çok iyi bir muamele ve büyük hoşgörü görmüşlerdir. Ermenilere "milleti sadıka" denilmiş; onlara hep güvenilmiş, daha sonraları saraya, askeriyeye alınmış ve çok önemli mevkiler ve görevler verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda çok sayıda Ermeni paşası, bakanı, milletvekili, büyük elçisi, konsolosu, üniversite hocası, yüksek rütbeli devlet memuru olmuştur.
Sayfa 1 - Türk-Ermeni İlişkileri, Tehcir Olayı ve Sözde “Soykırım”Kitabı okudu
·
Puan vermedi
YEDİ KİLİSE Merhaba dostlar, bugün sizlere daha önce #zirvelerinötesinde ve #tinselkopuş kitaplarını keyifle okuduğum @selamicinarci dan #yedikilise kitabıyla geldim. Adelya, sonunda istediği üniversite olan İletişim Fakültesi'ni kazanıyor ama tercihler de en son sıraya yazdığı Van şehri geliyor. Bu durumda Adelya, gidip gitmemekte çok
Yedi Kilise
Yedi KiliseSelami Çınarcı · Kitap Müptelası Yayınları · 202335 okunma
bu hikaye otizmli üniversite hocamı hatırlattı !
Duyuları olan ama duyguları olmayan bir adam , kimseye dokunamıyor , aşk ve nefret duyamıyor , egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanıyor ...
Sayfa 86 - doğan kitapKitabı okuyor
322 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
" ... ve bir anda tek başıma kaldım. Herkes kolay olana inanmaya o kadar meyilliydi ve sanki o kadar hevesliydi ki bir anda her şey bırakılarak buna inanıldı. Düşünmeye bile yeltenmediler. Neden yalan olsundu değil mi? Ve bir anda yapayalnız kaldım... Hiç kimseye güvenilmez ve hiç kimseye böyle düşündüğümü söyleyemezdim çünkü beni de
Mutluluk Ustasının Çırağı
Mutluluk Ustasının ÇırağıHakan Kantarçeken · Klaros Yayınları · 20244 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.