Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sonra hep mutsuz, hep karanlık, hep yalnız oldum ben Fezai abi. Kimseyi gerçekten sevmedim, kimseden gerçekten nefret etmedim, yaptığım hiçbir şeyin gerçekten bir anlam taşıdığına inanmadım. Ve Tanrı'yla da bir daha hiç konuşmadım. Böylece zaman içinde birbirimizi unuttuk.
"Çünkü bir zamanlar cennet vardı, anlıyor musun? Ve duyabiliyorduk-cennetin şarkıları gözlerimizin önündeydi. Ama günah işledik ve Tanrı müziği bizden aldı, bir zamanlar onu duyduğumuzu bile unuttuk, ama bazen, bir şiir ya da şarkı- bize günah işlemeden önce hayatın nasıl olduğunu anımsatıyor."
Reklam
Şimdi bir derin mavide akşam oluyor Gök mavi deniz mavi Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana Ne opera aryaları Ne beşinci senfonisi Beethoven'ın Bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta Gün ışığı arkamızda kaldı bak Tanyerinde unuttuk gözlerimizi Gel artık Hayata yeniden başlayalım Gel artık Bu mavilerde kimseler görmez bizi
Sayfa 18 - Kader Kapıyı Çalıyor / (Andante)Kitabı okuyor
He­pimiz, insanlığın yüksek seviyelerini arzulayan bizler,bir şeyi unuttuk: Zamanı!
Sosyal Medya Yüzünden Konuşma Yetimizi Kaybettik
Günümüzde insanlar sosyal medya yüzünden artık konuşma yetilerini kaybetmeye başladılar. Sanalda çok aktif, whatsapp'tan teks tabanlı konuşunca zamanla konuşma yetmizi kaybetmeye başladık. Düşünün, whatsapp'a sesli ve görüntülü konuşma geldi ama biz hâlâ yazıyoruz. Neden? Teks (yazı) tabanlı yazmaya alıştık, bu tasnif ve data takip açısından daha kolaydı, konuşmayı unuttuk, konuşma yetmizi kaybettik. Günlük yaşamda konuşurken karşımızdakinden gözlerimizi kaçırıyoruz, heyecanlanıyoruz, ne diyeceğimizi unutuyoruz, kelimeler arka arkaya gelmiyor, konuşma süremiz yavaşladı, hızlı konuşamıyoruz artık. Bunun sonucunda da bu sosyal fobiye dönüşüyor, yazmayı tercih ediyoruz.
Sayfa 31 - Motto yayınları, Said ErcanKitabı okuyor
102 syf.
8/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
Biz de aslında 'hayvan çiftliği'nde gibi değil miyiz?
George Orwell'in distopyalarına bayılıyorum. Bir çiftlikte insan yönetimine isyan eden hayvanların, daha iyi bir yaşam yaşayacaklarını sanmasını anlatıyor bu kitap. İnsan belasından kurtulduktan sonra bütün hayvanlar eşittir mantığında kurallar konuluyor. Başta verilen sözleri, kuralları unutuyor tabi hepsi; sanki başından beri her şey öyleymiş, asla değişmemiş sadece kendi kendilerinin öyle düşündüğünü sanmış hayvanlar, yavaş yavaş yönetimin -tabi ortada yönetim olduğunu bile bilmiyorlar- onlara dayattığı şeylerin, onlar için ne kadar problem olduğunu fark edemiyorlar. Hayvan sonuçta ne kadar aklı erebilir, ne kadar düşünebilir değil mi? Evet öyle fakat biz insanlar da bu problemleri yaşamıyor muyuz? Yönetimin nasıl biz fark etmeden zehirleyebileceğinin farkında değil miyiz? Yavaş yavaş kurulan düzenden bizim de haberimiz yok. Geçmişte yaşanan çoğu şeyi unuttuk öyle değil mi? Kesinlikle farkındalığı yaşatan bir kitap. Ayrıca George Orwell'in 'yoldaş' kelimesini iki distopyasında da kullanması çok hoşuma gitti.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Anonim Yayıncılık · 2021245,5bin okunma
Reklam
“Unuttuk. Plevne’yi, Çanakkale’de niçin savaştığımızı, İstiklal Harbini, koca bir devlet sahibi olduğumuzu, her şeyi, her şeyi unuttuk.”
Sayfa 36
O kadar darbe yedik ki acıyı da unuttuk
288 syf.
9/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Hyunam-dong kitabevi incelemesi
Kitabı bir gün de bitirdim. Benim için su gibi akıp giden, zihnimi dinginleştiren ve kalbime sıcaklık yayan bir kitaptı. Kitabı okuduğum da kendimi hayatın kargaşasından, bütün stresinden uzak bir şekilde hissettim. Kitapta geçen birçok söz kalbime işledi çünkü o sözler hayata karşı sergilememiz gereken tutumdu. Zamanla beraber memnuniyetsiz, hırslı, başarı avcısı biri haline gelerek kendi benliğimizden uzaklaştık. Toplumun bize dayattıklarını hayallerimiz ile karıştırdık ve asıl gerçek olan kendi hayallerimizi, yazarın da dediği gibi kendi kalbimizden, benliğimizden doğan şeyleri unuttuk. Bizi biz yapan da bunlar değil miydi zaten? Bunları Unuttuğumuz da o gülümseyen ruhlar, solmaya başladı. Kalbimizin sesine, onun konuştuğu dile sağır olduk ve başka bir dil konuşmaya başladık. 19 yaşındayım. Kalbimin sesini duymak istiyorum ve bunun için çabalıyorum. Buhranlar yaşadığım bir dönemden geçtim ve bu çok uzun sürdü. Özüme uyanıp kendimi kucaklamak istiyorum. Böylece hayatı kucaklayabilirim. Sadece Hafif esintili eriyen giden bir bahar günü değil, her zaman kendi hyunamdong kitabevimde özümle yaşayacağım. Kitap sayesinde bunları daha erken fark ettim. Bu yüzden kitabı okumanızı birçok açıdan tavsiye ederim. Okuyacağanıza pişman olamayacağınız bir kitap. Ben artık başucu kitabımı buldum 🩷. Umarım sizde bulursunuz.
Hyunam-Dong Kitabevi
Hyunam-Dong KitabeviHwang Bo-reum · Athica Yayınları · 2024192 okunma
Reklam
Öyle bir sahne ki bu: Anladık, sevdik ve unuttuk her şeyi..
Sanki bütün insanlık unutmuştu onu, herkesten özür bekler gibi bir hali vardı, 'biz yaşadık lakin kusura bakma seni unuttuk' demelerini bekliyordu ama yok, sonu sessizlik... Kimsenin acıya tahammülü yoktu, gözlerden yaşamamışlığın, mahcubiyetin hüznü okunmuyordu.
Kendini yeniden sevmek veya sevmeyi öğrenmek- Alice in the Cities 1974- Şans ver!
Bugün uzun zamandır yapmadığım "şans ver" başlıklı yazılarıma bir yenisini daha ekleyeceğim. 1974 Yapımı siyah beyaz ve Alman sineması eseri olan Alice in the Cities (Alice in den Städten) filmini izledim ve film beni gerçekten çok etkiledi. Filmin içeriğini çok kaba hatlar ile anlatacağım ve daha sonra neden etkilendiğimi aktarmaya
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.