Ölümün insanoğlunun başına gelen iyiliklerin en iyisi olup olmadığını kimse bilmiyor, ama güya başa gelebilecek en büyük kötülük olduğunu sandıklarından ondan korkuyorlar. Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir? Platon
Artık o kadar hiç üzülmek istemiyor, üzülmeye dayanmak istemiyorum, öyle cali sendromu oldumki, en ufak geçmişi düşünmek eziyetli geliyor, aklıma geldiğinde sinirleniyorum sanki kötü büyü etkisinde farkı bir hayattı gibi, kalp, hayal kırıklılığı, utanç, aşağılık kompleksinin biri bin para, duğumun lisesi
Reklam
Abraham Lincoln'un, oğlunun öğretmenine yazdığı mektup…
Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona: Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır. Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum; fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli
Yazıklar Olsun Sizin İnsanlığınıza!
Normalde bu tür bir hareket hiç huyum değildir ama görüntüsü Müslüman olup da, üç beş beğeni uğruna yahudi seviciliği yapan böyle utanç kaynağı insanlar görmekten bıktık usandık artık! Hadi boykot, mezalim, katliam, soykırım falan umurunuzda değil ama bu kadar da umursamaz, şuursuz olmayın! Her gün yüzlerce Gazzeli Müslümanın katledildiği bir
Hayatta göreceğiniz iş ne olursa olsun, erdem olmayınca elde edeceğiniz her şeyin, yapacağınız her işin sonunda utanç ve kötülük vardır. Platon
Travma sonrası psikolojik tepkiler nelerdir? Travmatize olmuş kişiler şok, korku, yas, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik, ümitsizlik, duygusal uyuşukluk gibi duyguları yoğun bir şekilde yaşayabilirler.
Reklam
İnsanlar ileride utanç duyacakları sözler söylüyorlar. Pişman olacakları eylemleri zevkle icra ediyorlar. Ve her şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Şaşkınım Bu hayat bir tarladır, buğday ekip de yonca biçilmez.
Türkçüler günü
Hemen her etnik unsurun yüksek sesle haykırmaya memur gördükleri aidiyetlerini sıra Türk evlatlarına geldiğinde çok görmeleri şaşılacak bir hadise değildir. Nitekim bu topraklarda 1944 Irkçılık- Turancılık Davasıyla "Ben Türk'üm, Türkçüyüm" diyenler sanık sandalyesine oturtulmuş, mahkum edilmiş ve türlü eza ile işkencelere maruz bırakılmışlardır. Bir ülkede hakim ve asli unsurun milli kimliğini akli, zihni ve vicdani muhakeme ile bir fikir ve aksiyon haline getirmesi suç sayılması ne kadar utanç verici ise o utancı en azap verici haliyle gayrımilli idareciler eliyle ülkemize yaşatmışlardır. Bugün gelinen noktada 3 Mayıs 1944'e bir bayram ve şenlik nazarıyla bakmaktan ziyade bu önemli tarihi bir diriliş ve uyanışın miladı olarak görmek gerektiği kanaatindeyim. Bu vesile ile Türkçüler Gününün, Türklüğe ve Türk dünyasına hayırlar getirmesini diliyorum. Başta Nihal Atsız bey olmak üzere davanın bütün sanıklarını rahmetle ve minnetle yad ediyorum.
İnsanın emek vermediği, alın teri dökmediği bir mala erişmek istemesi baştan hatalı, utanç verici bir vaziyet.
Kabullenme..
Hatırlıyorum biz seninle karşılaştığımızda şefkate ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu anlamıştık. Bir anda ve aynı anda. Bizimki ilk görüşte umuttu! Yarayı gösterebilme ve beraber iyileşebilme umudu. Kırık, çıkık, bozuk, çürük demeden hiç dokunulmamış duygularımızı birbirimize açmaya cesaret etmiştik. Göğsümdeki üzüntü, karnındaki utanç, midemdeki korku, boğazındaki öfke çıkmaya yer bulmuştu bir aradayken. Aynı değildik ama birbirimize anlattığımız anıların derinliğinden benzemiştik. Belki tam değildik ama eksikliklerimizden bizi tamamlamıştık. Öyleydik! Ağlarken, gülerken, savaşırken, barışırken çok güzeldik. Hepsini hatırlıyorum. Sonra sen senden, ben benden ve biz bizden uzaklaşmaya başladık. Öyle oluyor. Gün geliyor her çizgisini ezbere bildiğin ellere dokunsan da temas edemiyorsun. Her tonuna aşina olduğun o gülüşlerden eksik bir şey duyuyorsun. Meseleler duyguların üstünü örtüyor, sorumlulukların altında anıların eziliyor. Dilini en iyi bildiğinle anlaşamıyorsun. Çok üzgünüm öyle oluyor gitmeye de kalmaya da yorgun hissediyorsun. Öyle kırdık öyle dağıldık ki sen benim en eski kopuk parçamın yerine yerleştireniydin. Şimdi kırık kalbimin yerini bulamaz oldum. Ben senin yüzünün boşluklarında yara bulup şefkat verirdim şimdi tüm ışıklar açıkken yüzünü bulamaz oldum ve kabulleniyorum. Bitti. Bu halde çıkmaya cesaret edemediğimiz yollarımız açık olsun. Birlikte parçalanmış her şeyimize rağmen canımız sağolsun. Gökhan ÇINAR
Reklam
Bazen ansızın dalgınlaşıp, uzaklara dalıp gittiğimde yüzün gölgelenir, beni benden daha iyi tanıdığın için, hiç sesini çıkarmaz, sadece elimi tutar; yine gitme, buradan başka bir zaman yok, der gibi bana bakar, sanki sürüklenmeye başladığım boşluktan beni geriye, yukarıya, sevgine çıkarmak için çırpınıp dururdun içten içe… Bilirdin savrulma zamanımın geldiğini, ellerinden kayıp gideceğimi… Kurduğumuz onca güzelliği nedeni belirsiz bir şekilde elimin tersiyle itip bilinmeyen bir zamana doğru yolculuğa çıkacağımı hissederdin… Öyle büyük bir çaresizlik duyardın ki böyle zamanlarımda, söyle, senin için ne yapabilirim, seni bu halde görünce kendimi suçlu hissediyorum, bu halinin sorumlusu benmişim gibi düşünüyorum, derdin… Oysa asıl çaresiz olan bendim. Çünkü senin içindeki zaman tutmaya, sarılmaya çalıştığım ne varsa kesip koparıyor ve acı bir hızla yok ediyordu… Zaman bende yara açarak ilerliyordu… Beni ne kadar çok sevsen bile kurtulamıyordum içine düştüğüm o mutlak yalnızlık duygusundan. Bu yalnızlık duygusundan derin bir utanç duymasam kendimi bencilikle suçlardım; ama utanıyordum… Sen her durumda benim yanımda olduğunu hissettirdikçe bu utancım daha da artıyordu… Ama yine de karşı koyamıyordum bu yalnızlık duygusuna… Bu duygunun içinde kendimi nerede yitirdiğimi bulmaya çalışıyor, kendimi yıkarak, savrularak, hatta onu arkamda bırakarak arıyordum… İşte bu duygularla boğuştuğum günler.
"yusuf zindan görmedi, zindan yusuf gördü. yiğide her yer meydan, ümitsize her yer zindandır !..." #utanç
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.