"Tanrım." diye fısıldadı Luke. "Syd..." Yüzünü avuçları arasına alıp daha fazlası için eğildi. Birbirlerine daha yakın olmak için uzandıklarında Syd- ney'nin sertleşen göğüs uçları Luke'a dokunuyordu. Luke boşta kalan elini onun sırtından aşağı kaydırıp, onu sertliğine doğru bastırdı. Terasa doğru yaklaşan sesler onları birbirinden ayırdı. Zorlukla nefes alarak karanlıkta birbirlerine baktılar, bir zamanlar karşılıklı hissettikleri şeylerin kaybolmadığını, uzun zaman önce paylaştıkları ne varsa uykuya yatıp, tekrar onlara hatırlatmak için fırsat beklediğini keşfetmek ikisini de şaşkına çevirmişti. "Yarın akşam yemeğe bana gelir misin?" diye sordu Luke. Tutkulu öpücüklerin etkisiyle kendinden geçmiş olan Sydney ona bakmaya devam ediyordu. "Hâlâ senin tercihin, Syd." "Ben, şey... bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum." Bir- den, Maddie ve Janey'nin daha önce anlattıklarını hatırladı. Janey, Joe için en doğru olanı yaptığını düşünürken, aslında olabilecek en yanlış kararı vermişti. "Bilmediğin nedir?" diye sordu Luke. "Söyle bana." "Korkuyorum." Luke eskiden kumsalda sevişirlerken yaptığı gibi, onun saçlarını parmaklarına doladı. "Neden korkuyorsun, tatlım?" "Seni tekrar üzmekten. İşçı Bayramı'ndan sonra eve dö- neceğim. Aramızda daha önce olanlardan sonra..."
Sayfa 59
Her gece uyumadan önce kendi kendine şunları tekrarlıyordu: “Her hüc­ re, her sinir, her doku ve her organ şu anda iyi, saf ve mükemmel bir hale geliyor. Bütün vücudum sağlığa ve uyuma kavuşacak şekilde onarılıp canlanıyor.” Bir ay içinde tamamen iyileşmişti. Yapılan testler kanserli hücrelerin artık var olmadığını göstermişti. Ona bu sözleri neden uyumadan önce tekrarladığım sordum. “Bi­ linçaltının kinetik hareketi, belirli bir yöne doğru yol almaya başladıktan sonra uyku sırasında da dolaşmaya devam eder. Bu nedenle uykuya dalmadan önce bilinçaltına üzerinde çalışacağı yararlı bir şey sunmak çok önemlidir.” dedi.
Reklam
Kuşkusuz ,geceleri ettiğim dualar, günü doğru dürüst bitirmemi sağlayan ve beni koruyan dinsel törenlerdi. Geceye ve uykuya rahat geçişimi sağlıyorlardı ama ertesi sabah yeniden ,beni bekleyen bir tehlikeyle burun buruna geliyordum. Benliğim parçalanmış gibi geliyordu .Bundan korkuyordum.İç dünyamın güvenliği tehdit altındaydı.
Sayfa 39
Melankoli tarafından kemirilen bir vandal gibi, bensiz ben, hedefsiz yol alıyorum, bilmem hangi köşeye doğru... Terk edilmiş bir tanrı, kendisi de tanrıtanımaz olan bir tanrı keşfetmek ve onun son şüphelerinin ve son mucizelerinin gölgesinde uykuya dalmak için.
Yeni Bir Annelik Makamı Daha
Oğlum uykuya daldıktan, nefesi derinleştikten, tatlı karnı ağır ağır bir şişip bir indikten sonra, kolumu üzerinden usulca sıyırıp doğruldum, kalktım. Gıcırdamasın diye usta bir kıvraklıkla çabucak açtım kapıyı, dilini yavaşça yerine oturttum çıktıktan sonra. Salonun solda kalan duvarına yaslanmış yeşil çantanın içinde, ertesi günkü ders programına göre akşamdan hazırlanmış defterler, özenle yapılmış ödevler… Yemek masanın altında silgi tozları, kırılmış uçlar, yere düşüp içi dağılmış bir kalemtraş… Sandalyede kareli bir defterin yırtılmış sağ üst köşesi, belki sol alt. Ev yine, insanın saklandığını sandığı her şeyle hınca hınç dolu. Bir çanta bir sırta nasıl bu kadar yakışır, yavrum koca oğlan oldu. Çeke çeke sürüyerek bir umudun zeminine muhakkak oturttuğumuz ne kadar kadar beyhude çaba varsa, bir sigara yakıp uzun uzun düşünmek için mutfağa doğru yürüdüm. Annelik bunun içindir, unutmamalı, belki tek başına kadınlık bunun için. Usul adımlarla vardığım mutfak kapısının eşiğinde, antre duvarına kısmen boyasa da öteye güç getiremeyen zayıf bir ışık… Altında, çoktan uyudugunu sandığım ANNEM… Kalbini yanımızdan usulca sıyırıp kalkmış meğer, öylece oturup her şeyi başa sarıyor. Ses etmeden bakarken bir süre, beni de bir ANNEnin doğurduğunu hatırladım. Döndüm, sıramı bugün ona verdim. Bir eve iki ANNE fazla geliyor, bunu en iyi ben bilirim.
Sayfa 48 - KüsüratKitabı okuyor
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Reklam
Anadolu’nun bu son ağıtçısı her seferinde ölünün kapıdaki ayakkabılarına bakarak iç geçirdi, rahmetlinin henüz yorgan döşek gezen kokusunu içine çekti, mevtanın elbiselerini kucaklayıp bir yakınından hikayesini dinledi. Ölenin kim olduğunu, neler yaşadığını, hangi zorluklarla büyüdüğünü, neden öldüğünü, hangi muradını tamamlamadığını, içinde hangi
Ahlâk bozucu bir sinizmin etkilerinden ürkerek ve yanlış düşünceyle bütün suçu Avrupa medeniyetine yükleyerek "anayurt"a sığınırlar; tıpkı hayaletlerden korkan çocukların ana kucağına atıldığı gibi, toprak ananın kuru göğsünde rahat rahat uykuya dalmak; hatta korktuklarını bir daha görmemek için ömürlerinin sonuna kadar hep böyle kalmak isterler. Ben, kendi adıma bu iyi kalpli, istidatlı gence en iyi dileklerimi sunarım. Dilerim genç ruhunun halkçı ilke lere doğru götürüşü, zamanla, çoğunda olduğu gibi manevi yönden karamsar bir mistiklik, vatandaşlığı bakımından da manasız bir şovenlik halini almaz; çünkü bunların ikisi de millet için Avrupa kültürünü yalan yanlış anlayarak bu kül türe boşu boşuna sahip olmuş büyük kardeşin içini kemiren kötülüklerden çok daha feci sonuçlar doğurabilir.
Sayfa 929 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Tabi uyku önemli
Yaptığı gezintilerden birinde bulduğu ve ondan ne umduğunu hem bilerek hem de bilmeyerek yerden aldığı bir teneke kutu kapağı vardı. Kapağın kenarları pürtüklü ve keskindi. Deborah metal parçasını alıp kolunun üst kısmına sürttü ve kanın altı ya da yedi çizgi halinde, kapakla birlikte dirseğine doğru inişini seyretti. Hiç acı duymamıştı, etinin direnmesinin verdiği tatsız bir duygu vardı yalnızca. Teneke parçası dikkat ve özenle, ilk çizikleri izleyerek yeniden yukarıdan aşağıya indi. Deborah kapağı, kolunun iç kısmı kanlı bir et yığınına dönüşünceye değin, her seferinde daha derine batırmaya çalışarak on ya da on bir kez koluna sürttü. Sonra uykuya daldı.
İçinde kitaplarım vardı çünkü, kimselere göstermediğim, herkesten köşe bucak sakladığım şiirlerim vardı ve annemin babamın uykuya gömüldüğü, kardeşimin kolunu bacağını dağıtarak ölü gibi kalakaldığı ve evdeki sessizliğin kalemimin cızırtısına doğru eğilip eğilip duvarlarda yankılandığı saatlerle doluydu o şiirler; kendimi kalem ucuyla deşmelerimle, kendimi gizli gizli kanatmalarımla, ruhumun çıplaklığı ve çıplaklığımın yorgan altlarında küflenen acemiliğiyle doluydu. Ayrıca, o şiirlerde ben, birkaç yıldır içimde yaşadığını hissettiğim oldukça sinsi ve silik bir hayvanın varlığını da seziyordum.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.