Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Canlı, heyecanlı bi zihnin arayışları bazen yaşamsal sınırları aşar; elbette cevap bulamaz, böyle olunca üzülür insan. Hayattan geçici bir memnuniyetsizlik duymaya başlar. Hayatı, sırrı için sorguya çeken ruhun kederidir bu.
Sayfa 620Kitabı okudu
Canlı, heyecanlı bir zihnin arayışları bazen yaşamsal sınırları aşar; elbette cevap bulamaz, böyle olunca üzülür insan. Hayattan geçici bir memnuniyetsizlik duymaya başlar. Hayatı, sırrı için sorguya çeken ruhun kaderidir bu. Belki de yaşadığın şey budur.
Sayfa 620Kitabı okudu
Reklam
"Çağımız gösteri çağı."
Eskiden insanlar sahip olduğu şeyleri göstermekten, anlatmaktan çekinirlermiş, olur da başka birisinin canı çeker de gücü yetmediği için alamaz ve üzülür diye. Arada eskilere gönderme yapınca, düşünüyorum, ne kadar da naif insanlarımız varmış geçmişte. Yaşar Kemal'in Demirciler Çarşısı Cinayeti kitabının başında söylediği gibi, "O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler" sözünü yoğun bir şekilde hissediyor insan bazen. Günümüzde birçok insan yaptıklarını, yediklerini, giydiklerini, ilişkilerini yani neredeyse sahip olduğu her şeyi paylaşıyor. Bir insan, sahip olduğu ya da yaptığı şeyi sosyal medyada paylaşmayınca yapmamış gibi hissediyor artık.
Ama kişisel hüznünün sebeplerini bir kenara bırakmış olmanın hiç yararı yoktur; çünkü bazen insan soyuna duyulan nefret kişiyi sarar; ve sadeliğin ne kadar ender olduğunu ve dürüstlüğün ne kadar bilinmez bir şey olduğunu ve yarar olmadıkça, güvenilirliğin güç bela var olduğunu düşündüğünde, hem böyle başarılı suçlar bütünlüğü ortaya çıkar, hem tutkunun aynı derecede nefret edilen kazançları ve zararları, hem de rezillikle ünlü olacak kadar kendini kendi sınırları içinde tutamayan hırs ortaya çıkar: Ruh karanlığa sürüklenir ve ne ümit beslemesine izin verilen, ne de bir ümide sahip olması yararlı olan erdemler altüst olunca, sanki karanlıklar ortaya çıkar. Buna öyle ikna olmalıyız ki, kalabalığın bütün zaafları bize nefret edilen şeyler olarak değil, ama gülünç şeyler olarak görülsünler ve Demokritos'a Herakleitos'tan daha çok öykünelim. Çünkü sonuncusu halkın karşısına kaç kez çıksa ağlardı, diğeri gülerdi; Herakleitos'a, yaptığımız her şey zavallılık olarak görünürdü, Demokritos'a saçmalık olarak. Öyleyse her şeyi hafifletmek ve ferah bir ruhla bunlara katlanmak gerekir; yaşama kederlenmek yerine, gülmek daha insancıldır. İnsan soyuna, onun için yas tutandan daha çok, ona gülenin layık olduğunu da ekle! Sonuncusu o iyi ümit için bir pay bırakır, diğeri ise düzeltebilmekten ümidini kestiği şeylere aptalca üzülür. Ruhun en ılımlı mizacını lediğinde ve bu kadar büyük bir donatımdan, büyük hiçbir şeyin, korkunç ve de zavallı hiçbir şeyin çıkmadığını sandığında, gözyaşlarını tutamayandan çok, gülüşünü tutamayan, evrensel düşünen kişi daha yüce ruhludur.
Sayfa 45
+Seni mutlu eden bir şey söyle. -Yalnızlık. +Başka bir şey var mı? -Çok şey var aslında. Mesela duvarlar mutlu eder beni. Bazen uyumak mutlu eder, bazen uyanmak. Uyumak bu kadar tatlı ise ölmek tadından yenmez gibi duruyor. +Hiç üzerinde tahtalar ve toprak varken yattın mı? -Yatmadım. +Sence güzel midir ölüm? -Eğer ölen ben olacaksam güzel değildir diyemem ama sevdiğim biri ölecekse işte o güzel değil. Ben ölürüm ölmesine ama arkamda kalanlar üzülür diye korkuyorum. Kimseyi üzmeden ölmenin bir yolu var mı? Kimseyi üzmeden ölmek mi? Sessiz sedasız bir köşede ölmek gibi... Belki hiç sevenin olmasa, dünyanın en nefret edilen adamı olsan, herkese kötülük yapmış olsan ve ölsen. İşte yine de insanlar üzülürler. Sırf onlara ölümü hatırlattığın için üzülürler belki ama üzülürler. Seni son kez yıkayan insan üzülmez belki. O alışmıştır ölü yıkamaya ve sen sadece toprağın bir parçasısındır onun gözünde.
Ve elbet sabah olur, gün yeniden başlar ..
İnsan mutlu olur, üzülür, öfkelenir, bazen yetersiz hisseder, bazen bir günbatımını izlerken dünyanın geçiciliğini düşünür, içini bir hüzün kaplar. Bütün duygular insanlar içindir ve yaşanmalıdır.
Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bazen olur aslında , bir şey yaşarım, bir deneyim ya da bir an... Tuhaftır , çok derinlikli bir yanı vardır ama bir romanın ya da filmin içinde olmadığım için hızla bir olup gidecektir , keşke başkaları da bu görseydi diye üzülür, bir roman kahramanı olmadığıma,sıradan, biyolojik,gerçek bir insan olduğuma hayıflanırım. İşte öyle bir anın içindeydim. Böyle zamanlarda yalnız olduğuna kahrediyor insan... Belki de kimse böyle şeyler hissetmiyordur. Olabilir miydi böyle bir şey: bazı şeyleri sadece ben düşünüyor olabilir miydim? Gençliğinde bununla gurur duyardım, şimdi ise korkuyorum.
Ah, bazen insan bir zamanlar refah içinde yaşayan birini şimdi sefil yoksul görerek üzülür, ve yine de, bir sevginin adeta bezginliğe dönüştüğünü görmek bundan nasıl da kat kat daha üzücüdür!
Sayfa 49
Vazgeçmesini bilmek...
“İyi bir filmin kusurları olması gerekir. Hayat gibi, insanlar gibi” der F. Fellini. Haksız da sayılmaz ama kusur koleksiyonu yaparcasına sürekli yanlış kararlardan kurulu bir hayat da yaşatmamalı insan kendisine. Çünkü insan, sıklıkla yanlışlar yaparak dikkatsizce sigarasından düşen ateşin defalarca farklı yerinden yanışına sebep olduğu bir masa örtüsü misali, ömrünün üzerine düşürdüğü yanlışlardan yakılmış ateşlerle yaşamını delik deşik ettiğini gördükçe üzülür ve yarınlarda yaşayacaklarının dünlerden de kötü olacağını hissetmeye başlayabilir. İşte tam da bu yüzden, bir şeylere başlarken taşıdığımız heyecanları, gerektiği takdirde bir şeylerden vazgeçerken de hissetmeliyiz. Çünkü bazen vazgeçmesini bilmek, hepten tüketerek yok etmek ve bu tükenişin her geçen süre artan kötü etkisiyle tümden yok olmaktan çok daha makbul olabiliyor.
Canlı, heyecanlı bir zihnin arayışları bazen yaşamsal sınırları aşar; elbette cevap bulamaz, böyle olunca üzülür insan. Hayattan geçici bir memnuniyetsizlik duymaya başlar. Hayatı, sırrı için sorguya çeken ruhun kederidir bu.
142 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.