Korku ve gerilim dendiğinde ilk akla gelen türdür Gotik. Gotik denince benim için akan sular durur. Bu tarzda çok kitap yazıldı, filmlere konu oldu. Özellikle film bittikten sonra etkisinden çıkamayıp gaipten gelen sesler duymaya başlar, yatağın altından tıkırtılar gelir, sanki arkanızda bir hayalet varmış gibi nefesini ensemizde hissederiz. Fakat
Melekler içinde en az filozof olanının başkaldırması üzerine bir yargıya varırken, bunun içine sempati, şaşkınlık ve ayıplama duygularının karışmaması güçtür, Evreni adaletsizlik yönetir. Orada inşa edilen her şey, çözülen her şey, pis bir kırılganlığın izini taşır; sanki madde, yokluğun bağrındaki bir skandalın meyvasıymış gibi... Her varlık bir başka varlığın can çekişmesiyle beslenir; anlar, zamanın kansızlığı üzerine vampir gibi üşüşürler dünya, gözyaşlarının biriktiği bir yerdir... Bu mezbahada kollanın kavuşturup durmak ya da kılıç çekmek eşit derecede beyhude hareketlerdir. Hiçbir harika zincirinden boşanma hareketi mekânı sarsamaz, ruhları da asilleştiremez... Zaferler ve yenilgiler, adı kader olan bilinmez bir yasaya göre birbirini izlerler; kader, felsefî olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki ya da herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz, maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür... Kader mağluplar terminolojisinin gözde sözcüğü... Devasızlığa bir isim kadrosu bulmaya meraklıyızdır ve isimler icat ederek, felâketlerimizin üzerinde asılı aydınlıklarda bir hafifleme ararız. Kelimeler merhametlidirler: Narin gerçeklikleri bizi kandırır ve teselli eder...
" Ama kız ele falan geçirilmedi. " dedim bağırarak.
"O zaman vampirdir. " diye karşılık verdi o da.
" Vampir de değil! "
" Kurt adam olsun onlar da popüler! "
" KURT ADAM DEĞİL. "
" SENİ SEVİYORUM! " diye bağırıp kapıyı kapadı.
Darmadağın yaşıyorum. Aşklarım da, kinlerim de darmadağın. Darmadağın ve paramparça. Etimin gücünü kaybettim. Kalçalarıma uzanan elleri, dudaklarıma geçirilen vampir dişlerini, ucuz bira satan sözde rock barlardaki iğrenç kimlik bunalımlarını, alkolik komünistleri, beş para etmeyen ibneleri, sayıları aniden artan eblek lezbiyenleri, temelsiz gelişen ve yalnızca batıya yaslanan altkültürü artık unutmak istiyorum. Çok özür dilerim ekselansları, ama bu akşam beni fakmanızı rica ediyorum. Ya da kendimi size vurdurtacağım. Yerçekiminden değil, toprağa basma tutkusundan söz ediyorum. Mamafih, hiçbir şeyin önemi kalmadı.
Romanya halk efsanelerinin pek çoğunda Drakula, bir vatansever ve anavatanını Osmanlı Türk akınlarından korumak için çarpışırken hayatını kaybeden bir kahraman olarak anlatılır.
Yunanlıların Hıristiyanlığa geçişi ile birlikte, şeytanların ve yeni ölmüş insanların genellikle aynı şey olduğu konusunda kültürel olarak bir şüphecilik baş göstermiştir. Modern terimlerle anlatırsak, yeniden hayata dönen ölülere hayalet denir, Eski Yunanistan'da ise bunlar Vrykolakas olarak bilinirler.
Yunanistan Yarımadası'nın farklı bölgelerinde bu terimin pek çok farklı yazılış ve söyleyiş biçimlerinin olmasına rağmen, genel olarak Vrykolakas adlı yaratıkların yaşayan ölüler arasındaki en kötü şeytanlar olduklarına ve yaşamakta olanlara eziyet etmek amacıyla hayata geri döndüklerine inanılmaktadır.
İnsanin yaptığı tüm gaddarliklar arasında kotuluk mitolojisine, cehennem tasavvuruna en cok Holokost yaklaşır. Şeytani kötülük insanlik tarihinde var olduysa kesinlikle burada var olmuştur. Kuşkusuz burada her sey siyah ve beyazdır. Kötülük Miti Phillip Cole.
Kötülük denilince akla ilk basta şeytan, grotesk yaratıklar insani ürküten