Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kabe'nin aslında Suudi Arabistan'da değil de, Petra'da olabileceği ihtimali hiç aklınıza geldi mi? Bir düşünün bakalım; Allah onu sırlayarak, içinde içki alemlerinden tut, her türlü pislik ve fuhşiyatın yapıldığı yüzlerce katlı gökdelen ve lüks otellerin arasında kaybolmaktan ve bu kadar necis ve pis ayakların altında ezilmekten gizlemiş olmasın? Bunun bir de YouTube'da bir buçuk saatlik bir belgeseli var. Oradan bir bakın bakalım, bundan 1200 ila1400 yıl önceki yüzlerce camilerin temeli ve mihrapları Mekke'ye mi bakıyor yoksa Petra'ya mı? Bir de şunlara da dikkat edin, hadislerde geçen yaşanmışlıklarda bahsi geçen coğrafya tariflerin hiçbirinde ne Mekke'nin ne de Kabe'nin bulunduğu coğrafya ile örtüşmüyor. Ama petra'da bu durumlar birebir kusursuz örtüşüyor. Kur'an'ın hiçbir yerinde Kabe'nin bulunduğu yerin ismi Mekke olarak geçmez. Bekke geçer, Petra'nın eski ismi ne biliyor musunuz? Bekke! Ben burada sadece birkaç örnek verdim, ama o kadar ince ayrıntılar var ki ağzınız açık kalacak. Hemen linç etmenize gerek yok. Ben "İlle bu böyledir" demiyorum. Ama şüphe ve araştırma Allah'ın ve onun peygamberinin özellikle emrettiklerindendir. Ayrıca salak yerine konmaya da hiç gerek yok.
NUREDDİN ZENGÎ’NİN ÂLİMLERE HÜRMETİ
Nureddin Mahmud Zengî (rah.) (vefatı 1174), adaleti ve dindarlığı ile meşhur İslâm hükümdarlarındandır. Tasavvuf ehli zâtlara ve âlimlere, son derece hürmet eder, onlara tevâzu ile davranırdı. Meclisine o büyük zâtlardan biri gelse, ilk gördüğü anda ayağa kalkar, kucaklar ve bizzât yer gösterir, onlara hayli ihsanlarda bulunurdu. Bu sebeple uzak
Reklam
Hepi topu yalan
Hepimiz boş boşuna kendimizi ve etrafımızdaki herkesi herseyi kandirmaya çalışarak , güya yaşam mücadelesi veriyoruz bilmem ne Kimse alınmasın üstüne alınsa kimse kalmayacak üzgünüm bunun için .. benim derdin kendimle maruz kaldığım haksızlıkla alakalı - bu hayatta sen kalk sev hiçbir nedenin yok iken hiçbir ihtiyacın yok iken onu onun için sev
BÖYLE DİYORyasamaktansa şerefsizce diyor öleydim da iyiydi birdefa gelecez bu dünyaya ve hak olan ölüm diyor buradada herkes okuyor harbiden şeref amca Türkün 1idir ŞerefimizTürklüğümüz elhamdülillah devletimiz halkımızdır her zaman ve her yerde destanlar yazıp uluönderimizin övgüsüne mazhar olmak nedir diye yazdım öyle bir daldımm kii Sallallahü aleyhi vessellemHayyy... Ey Şanlı millet Allahualem den iyi bildiğini sananların hz. ömer adaleti her yıkımda savaşta afatta yaşanılanları görmeyen kaldımı gözyaşımı tutardım ama ben ne mümkün be unutulan bizden değildir bu vatan topragımızı bu örümceklesmiş kendileriyle çelişen herşeyi ama herşeyi israfla mundar ediyorlar mal varlıkları herkesin ortada ejdadın hakkını bunlara yedirmeye genç ilimli bireyler olarak bir düşünün İstanbulu Fetih üstümüze farz değilmi yeni dünya düzeni Filistin dümdüz oldu badem gözlü oldu şerefsizim yediremiyorum kim kime paralel geçmiş meclisten de ne yasalar geçmiiiş hala geçirmeye yeltenenlerin pişkinlikleri baş kaldıran nice şehitlerimizin intikamını Rabbim tez zamanda adlırsın be artık diyom heryanımızdan sarılmıscasına hisseden yokmu bize Millet farkını Almayı hakkını vermeyi nasip etsin inşaAllah inanmışlarla olur o ölümsüzlüğüne şehadetine yokmu böyle bir kitap dersiniz.. yetmedimi uykuya devammı
Zembilfîroş hikayesi!
Zembîlfiroş’ta ki aşk, karşılıksız bir aşktır. Ölümü çare gören aşkın hikayesidir. Efsanenin Mezopotamyanın tarih ve kültür bakımından oldukça zengin ve bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış, Mervanilerin başkenti Farqîn’de geçtiği yaygın olarak söylenir. Yörede hüküm süren bir kralın çok yakışıklı oğluymuş. Görenin bir daha dönüp baktığı,
"Ben sadece sizin benden istediğiniz şeyi yapıyorum, saplantınızın üstüne gitmenin başka bir yolu bu. Acınızın bu kısmı gizlenmiş bir hınçtan kaynaklanıyor. Sizi tutan bir şey var, bir korku, bir zaaf, öfkenizi ifade etmenizi engelliyor. Bunun yerine yufka yürekliliğinizden gurur duyuyorsunuz. Zorunlulukla yaptığınız şeyleri erdeme dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Duygularınızı derinlere gömüyor ve sonra da hınç hissedemediğiniz için kendinizi azizlere benzetiyorsunuz. Anlayışla yaklaşan doktor rolünü unutuyorsunuz, siz o rolün kendisi oluyorsunuz, kendinizi öfkelenemeyecek kadar iyi birisi gibi görüyorsunuz. Josef, küçük bir intikam iyi bir şeydir. Bastırılmış hinç insanı hasta eder!"
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche Ağladığında
Reklam
Bazı insanlar da Ay gibidir, hep bana görünmek istediği taraflarını gösterir, geri kalan taraflarını gizleyebildiğince gizler benden. Ve ben zannederim ki herşey gördüğümden ibaret! Oysa o kadar içten yanılırım ki, Herşeyi görebildiğimden ibaret sanarım bu yüzden. "Görünüşler aldatır" Platon'un Mağarası gibi.. Algıların o mağaranın zincirleridir. Zincileri kıran özgürleşir, Kıramayansa o algıların kölesidir..
Senin duygusal bir adam oldugunu unutmuşum, bayım. Geçen yazdıklarım için özür dilerim. Nasıl ağır şeyler söylemişim. Öncelikle seni sevgisizlikle suçlamışım. Hayatında anne ve babasından bile sevgi görmemiş bir adamsın demişim.Bunun üzere de sen bu yüzden sevmeyi bilemezsini eklemişim. Hayır, seni kırdığımı düşünmüyorum. Senin ruhunda küçük bir yarayı açtığımı düşünüyorum. Sarı laleler için teşekkürler. Ama ben lale sevmem. Nerden geldi ki aklına sarı laleler almak bana? Alma bir daha istemem. Bazı kavgalar bir çiçekle kapanmayacak kadar derindir. Neyse bu aralar çok içme bayım. Kışı da güzel karşıla. Elveda..
"İş, nasıl oluyorsa bizlerin hain oluşuna geliyordu... yaftası olan ve arkasında kalabalıklar tutan bu insanların söylediklerinin tutarlılığı, muhatapları tarafından, doğru yanlış muhakemesi yapmaksızın kabul ediliyordu. Öyle ya, içten içe ben de kabul ediyordum, tabii ki bu yalanı değil; ilerisini, getirisini. Mademki bunları düşünüyorsunuz, o zaman emeğimi sizin için sunmayacağım, beni hiçbir göreve çağırmayacaksınız, bir hainin sizin değerlerinizi benimsemesini bekleyemezsiniz; sevmem için zor kullanmayacak ve hiçbir baskıda bulunmayacaksınız... İşte olay şimdi daha da alevleniyordu, bu ham kütükler; hiçbir zaman için bir adım sonrasını düşünmemişlerdi, aptallıklarından değildi; ne istediklerini, kendileri bile bilmiyordu! Kör oldukları içindi tümü... kördüler fakat bu noksanlık, yine de zorbalıklarını engellemiyordu. Dünyanın hangi köşesinde benim gibi biri katledilecek olsa onore oluyorlardı; neden ve niçin suallerini kendilerine soramıyorlardı... bu insanlara, öğretilmiş birkaç gerçek söz konusuydu; "değerleri yok etme ve kendi değersizlikleri içerisinde ele geçirilmeye müsait olmak" vücudun kangreni, bütünüyle bundan ibaretti. Yorulmadılar, sarf etmediler; salt kusursuz bir aptaldı bütün hepsi." M.A
Rüyalarımda... Aylar sonunda evime, sokağıma, şehrime, ülkeme kavuşmuştum. Hiçbir fark, hiçbir ilerleme hissetmedim. Her şey aynıydı ve bu aynılık, insanın içini yakıcı bir girdabı da yanında barındırıyordu. Sokaklar adice yüzüme gülümsüyor, insanların soluk hali içimi derin bir bilinmezlikle dolduruyor ve şehrin bunaltıcı yalnızlığı, beni buralardan sürmek istiyordu! Çünkü, bir tek ben aynı değildim, zindan beni olgunlaştırmıştı. Yapayalnızdım artık sokaklarda, diğer insanlar gibi değildim; onlar beni istemiyordu, ben de onları. Fakat, hiçbirimiz yüzümüze haykıracak kadar cesaretli değildi!
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.