Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zuhruf Sûresi Ayet 36-39 tefsiri
36. Kim Rahman'ın zikrini görmezden gelirse yani Rahman'ın zikrine karşı kör olursa Biz ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık bu onun dünya hayatında ayrılmaz arkadaşıdır. Bu arkadaşı ona azgınlığı süsleyip durur. 37. Muhakkak bunlar yani şeytanlar onları yoldan yani hidayet yolundan alıkoyarlar ve onlar yani Ademoğulları kendilerinin hidayette olduklarını sanırlar. 38. Nihayet o yani Ademoğlu ve onun arkadaşı ahirette Bize geldiğinde her ikisi de bir zincire vurulmuş oldukları halde Ademoğlu arkadaşı şeytana diyecek ki "Keşke benimle senin aranda iki doğu kadar yani yazın senenin en uzun gününün doğuş yeri ile kışın senenin en kısa gününün doğuş yeri kadar uzaklık olsaydı." O ne kötü bir arkadaştır yani cehennem de onunla birlikte aynı zincirde ona ne kötü bir arkadaş olacaktır. 39. Bugün ahirette özür beyan etmek size asla fayda vermeyecektir. Çünkü siz zulmettiniz yani dünyada iken şirk koştunuz. Elbette siz şeytanlardan olan ve sizinle birlikte zincire vurulmuş bulunan arkadaşlarınız ile azapta ortaksınız.
Sayfa 612 - İşaret Yayınları 3. CiltKitabı okudu
Dünya maddesinin son imkanlarını da kullanarak devrelerini bitirmiş, geçen dünya devri insanları, varlıklarının daha ileri inkişaf hamlelerine imkan vermeyecek hale gelmiş olan dünya maddelerinden üstün sonuçlar beklemenin adeta mermerden yağ çıkarmaya çalışmak demek olduğunu bir türlü düşünmek istemediler ve bütün çabalamalarına rağmen aradıkları mutluluğu maddelerde bulamadılar, ileri hamle ihtiyaçlarını giderici, kendilerini ferahlatıcı hiçbir sonuca ulaşamadılar. Bu hâl onları büsbütün şaşırttı, çözülmez teşevvüşlere düşürdü, huysuzlaştırdı ve madde içindeki durumlarını soysuzlaştırdı. Öz varlıklarının, mahiyetini bilmedikleri, bulamadıkları ihtiyaçlarını gidermek gayretiyle ve istediğiyle, insanlar yanlış bir yola saptılar, dünya maddeleri içine saplandılar. Bu halin sonucu olarak kendilerinde ortaya çıkan manasız bir gurur, sonuçsuz iddiakarlıklar, her girişimin sonuçsuz kalması şeklinde tecelli eden başarısızlıklar, kendilerinde şaşkınlıklar, hayal kırıklıkları yarattı ve kendilerini bizzat kendileri için dahi anlaşılmaz bir muamma hâline koydu. O zaman insanlar, ne yapacaklarını idrak etmeksizin, boş yere oraya buraya saldıran, huzursuz varlıklar haline girdiler.
Reklam
Çeşitli toplumları incelemek, bize dünya üzerinde yaşa- yan halklar arasındaki farklılıkları gösterir. Kendi misa- firperverliğimizin ve giyinme biçimimizin ya da statü sembollerimizin diğerlerininkinden daha iyi olduğunu düşünmemeliyiz. Bu tür adetlerde farklılıklar olması beklenir bir şeydir ve hiçbir grup bir diğerini bu tür şey- lerden ötürü yargılamamalıdır. Ama ya çocukları taciz etmek, ırza geçmek, cinayet ve soykırım gibi diğer ko- nular? Ahlaki kuralların farklı olmasının bu davranışların doğru ya da yanlış olmasını kanıtlayabileceği sonucuna varabilir miyiz? Toplumsal görecelik, ahlak kuralları için bilimsel bakış açısını temel aldığını iddia eder. Ama başından itibaren şu sorunla karşılaşır: Mantık yürütürken hangi adımla olandan olması gerekene kayabiliriz? Bir toplu- mun çocuk öldürmeyi nüfus planlaması yöntemi olarak gördüğünü düşünelim; bunun doğru bir şey olup olma- dığından nasıl emin olabiliriz? Yani, bu eylemin doğru olup olmadığını nereden biliyoruz? Toplumsal uygula- malara bakarak bunların doğru olup olmadıkları sorusuna bir cevap bulabilmemiz asla mümkün değildir. Bizler yalnızca uygulamaların nelerden ibaret olduğunu göz- lemliyoruz.
Sayfa 25 - Haberci yayıneviKitabı okuyor
Kötü biten bir aşk sonrasından Ahrazlaşırsın, gölgelenir nesneler Her telaş ıssızlık taşır biraz Kabahatli bir çocuk gibi çıkarsın Sokağa, ki sokak puslu, alıngan Kalbinden daha tenhadır dünya Tenhadır sığındığın bütün kıyılar
Sayfa 73 - PDFKitabı okuyor
Ve sen güzelleşirsen dünya da güzelleşir
Sayfa 159 - Destek Yayınları
Ay, Dünya'ya aşıktır etrafında divane olur döner. Ve Ay, Dünya'ya sadece tek yüzünü gösterir.. Dünya, Güneş'e vurgun bir megalomandır: Hem onun hem kendinin etrafında döner durur..
Reklam
Dünya ne kadar huzursuz ve istikrarsız olursa olsun ,yine de neşenin ve iyiliğin yeri vardır.....
208 syf.
8/10 puan verdi
Klasik aşk hikayeleri okurum yanı sıra bu kitabın sonrasında ağır bir kitaba dünya klasiğine başlarım diye düşünerek başladım okumaya. Lakin umduğum gibi olmadı. Yazarın deprem bölgesinde gördükleri, yaşadıkları olayları okurken çoğu kez gözümden yaşlar aktı. Yeri geldi insanlığımızdan yeri geldi kendimden utandım. Son olarak yine yazarın sözüyle incelemeyi bitirmek istiyorum. “Unutmak ve unutulmak kaderimiz. Maalesef böyle bir toplumuz biz. Çok çabuk unutuluyoruz. Bugün unutanlar yarın unutulanlar tarafında yer alabiliyor. Yeterince ders alamadığımızdan mı, yoksa aldığımız dersi bile unutabildiğimizden mi bilmiyorum ama bunun sebepleri üzerine araştırma yapılması gerekir diye düşünüyorum. Beslenme alışkanlıklarımızla bağlantılı olabilir. Fakat şuna eminim ki büyük İstanbul depremi olduğunda bize ilk koşup gelenler, daha önce depremi yaşamış insanlar olacak. -Kahraman Tazeoğlu “
Enkaz
EnkazKahraman Tazeoğlu · Yediveren Yayınları · 202361 okunma
Yak ve söndür, Sonra döndür aynı kimyayı bekle.. Bu Dünya'nın bütün fizik kurallarına iltimaslı bir bekleyiş.
Ermeni komitecileri ilimiz Karataş ilçesi ile İskenderun Kısık Boğazı arasındaki sahilde mevzilenmiş bulunan Türk askerlerinin yerlerini ve krokilerini bildiren planı İngiliz zırhlısına teslim etmek üzere sahile giderlerken Türk askerleri tarafından yakalanmışlardı. Ayrıca Topal Agop adlı bir Ermeni, Gavur Dağlarında etrafına topladığı 60-70 kişi ile trenleri soymuş, trende bulunan hava değişikliği için memleketlerine giden erlerimizi şehit etmişti. Kendileri için okul yaptırarak, Ermeni Eytam Mektebine müdür yaptığı Vahakyan'ın Cemal Paşa'yı ihbar etmesi ve yaptığı nankörlükler başka milletlerde kolayca rastlanan örneklerden değildir. Ermeniler Birinci Dünya Harbi'nden çok önceki yıllarda ve sonraki mütareke zamanında yapmış oldukları kötülükler ve hıyanetleri bildikleri için Adana Mütarekesi ile affa uğradıkları hâlde yaptıkları kötülüklerin cezasız kalmayacağını bildiklerinden kaçarak gittiler. Türkiye'de ithalat ve ihracat ile sanayii ellerinde bulunduran Ermeniler Taşnak, Hınçak komiteleri ile işbirliği yaparak Türk Milletine yapmadıkları eziyet ve işkence bırakmadılar. Harpten sonraki yıllarda Pozantı Hükümeti Müdafaa-i Hukuk Reisi Suphi Paşa başkanlığında bir heyet teşekkül ettirilerek Ermenilere gitmemelerini ve affa uğradıklarını bildirdikleri hâlde, yaptıklarından korkan ve utanan Ermeniler şehri terk ettiler ve Mersin'den gemilerle uzaklaştılar. Oysa daha önceki yıllarda Türk Milleti, Ermeni-Türk diye ayrım yapmamış, Ermenilerden nazırlık (bakanlık) görevlerine getirilenler bile olmuştu.
Sayfa 93 - 1920 Öncesine Ait Hâtıralar; İngiliz Casusu Ermeni Vahakyan’ın Velinimeti Cemal Paşa’ya İhaneti ve Suç Aleti Telsizle Yakalanması, EkKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.