Beden seni cehenneme de götürebilir, cennete de. O sadece bir araç. Kendisi tarafsız: sen ne zaman gitmek istersen o hazır. The body can take you to hell or to heaven. It's just a tool. He is neutral: whenever you want to go, it is ready.
Atsız'ın 1952 yılında yaptığı bir iş daha vardı. Eşi Bedriye Atsız'ın da yazarı bulunduğu tarih ders kitaplarının yazımında ona yardım etmek. İnkılâp Kitabevi, yayımlamak istediği lise tarih kitapları için Bedriye Atsız ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Hilmi Oran ile anlaşmıştı. "Zaman sınırlıydı ve kitapların 1952-1953 eğitim
Reklam
Güvensizliklerinin ruhuna hayat veren şeyin öııiine geçmesine izin verme. Aksi takdirde, hu dünyada kendini asla bir bütün hissedemeden yürürsün... ve yaşamak bu değildir.”
Sayfa 541Kitabı okudu
Umutsuzluk içinde, dağarcığınıızı karıştırıp her şeyi ortaya dökersiniz ve işte adamınız orada bir köşede, bütün serin kanlılığıyla düşüncelere dalmış, başınıza açtığı felaketten habersiz, öylece duruyordur. İşte o an, gözetmen sürenizin dolduğunu söyler. Yoğun bir nefretle ortaya döktüğününüz bütün çöpü tekmeler, evinizin yolunu tutarsınız.
Sayfa 101 - Bilge Kültür SanatKitabı okuyor
İnsanları sevmek, hayatı sevmek ne iyi şey...
Bir tek insan bütün insanları nasıl sevebilir ki? İki türlü: Biri; çok büyük bir adam olarak. Böylesi ne iyi! Fakat kim bilir bu işin ne eziyetleri vardır. Ne işkencelerle büyük adam olunabilir. Bir de avantürye olarak insanları sevmek vardır. Bu daha çok insanları değil, hayatı sevmek demektir. Avantürye ile büyük adam arasındaki fark da birinin insanlar, diğerinin hayat üzerindeki fazla bilgi ve sevgileridir. Don Kişot'la Cervantes arasındaki farkı anlıyorum.
Sayfa 61 - Gündüz, (35), 15 Şubat 1939
"... sadece bunun gerçek olduğuna inanıyorum. Hepsi bundan ibaret. 'Her şey birer birer geçip gidiyor.' Bu yıl yirmi yedime gireceğim. Saçlarımdaki beyazlar arttı diye, birçok insan kırkımı geçtiğimi sanıyor."
Reklam
Bu alem yalan dolanla ayakta duran ikiyüzlülük dünyasıdır. Hayat, sahte şaşaalarından sıyrılsa lezzetsiz kalır, söner. Aldanmayınca kimsede yaşama arzusu ve cesareti kalmaz. Hakikati bilmek kalbe ferahlık değil, kasvet ve ümitsizlik verir.
Hafızanıza en çok ihtiyaç duyduğunuz anda, tüm becerilerinizin kanatlanıp uçması son derece yorucu ve usandırıcıdır.
Sayfa 101 - Bilge Kültür SanatKitabı okuyor
Aklımın krallığına ait o bölgeye girdiğim an kendimi züccaciye dükkanına girmiş fil gibi hissediyorum. Binlerce tuhaf bilgi kırıntısı, dolu gibi kafama yağıyor ve onlardan kaçmaya çalışınca da, canavarlar, üniversite cinleri peşimden koşuyor.
Sayfa 100 - Bilge Kültür SanatKitabı okuyor
Uzun süren bu birkaç dakika boyunca ikisinin de üstüne boğucu bir sessizlik çöktü sonra kadın alçak sesse neredeyse ses çıkarmadan sordu o zaman benimle ilgili ne düşünmüştünüz erkek şaşkınlıkla bakışlarını ona çevirdi bunu size açıkça söyleyebilirim yarın tekrar yeni hayatıma dönüyorum size öfkelenmedim karmaşık ve düşmanca karar anları yaşamadım çünkü hayat daha o zamandan aşkın renkleriyle beni anlayışın yumuşak sıcaklığına dönüştürmüştü.
Reklam
Neticede siyah adam, bir kabuk, bir insan silueti hâline geldi; bozguna uğramış, kendi sefaletinde boğulan biri; bir köle, zulmün boyunduruğunu koyunsu bir ürkeklikle taşıyan bir öküz. İşte bizim, mevcut durumu değiştirmek için tasarlarımış herhangi bir programa başlamadan evvel kabul etmemiz gereken ilk -ve görüldüğü üzere acı gerçek budur. Değişim için tek aracınızın, şahsiyetini kaybetmiş bu insanlar olduğunu idrak ettiğinizde, hakikati görmek daha zorunlu hâle gelir. Öyleyse atılacak ilk adım, siyah adamı kendine getirmektir, boş kabuğunun içine hayat pompalamaktır, ona öz- saygı ve onur aşılamaktır, suistimal edilmesine ve doğduğu ülkede kötülüğün hüküm sürmesine izin verdiği için kendi- sinin de bu suça ortak olduğunu hatırlatmaktır. Bir tür içe- bakma süreci derken kastettiğim şey budur. "Siyah Bilinci"nin tarımı budur.
Farkli turler
Farkli turlerden agaclar bile, aralarindaki farklara ragmen, birbirleriyle dayanisma gosterirler, ki bunu pek cok insan icin soylemek zordur.
Ah! Ruhumuzun hayaletlerine ve canavarlarına kulak asmadan gerçek fenalıklarla yetinseydik, hayat ne kadar güzel,sefaletimiz de katlanır olurdu.
Ebû Hüreyre diyor ki: "Rasûlullah (sav) şöyle buyurdular: 'Doğrusu bir kul ölür ve insanlar onun hakkında övgüde bulunurlar, iyiliklerini sayıp dökerler. Oysa ki ölen kişinin durumu Yüce Allah'ın bilgisi dahilinde farklıdır. Yüce Allah, meleklerine: 'Ben sizi de bu ölen adına şâhidlikte bulunan kullarıma şâhid tutuyorum ve ben onların şâhidliklerini kulum hakkında kabul ettim. Bu kulum hakkında bildiklerimi de bu sebeple bağışladım.' der."
"Hayat neyse odur. Değeri neyse odur! Hayat da beceriksizlikler ve sakarlıklarıyla yapabileceğini yapar. Hayattan da çok fazla şey istememek, beklememek gerekir."
Sayfa 105
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.