Müziğe duyduğum sevgi—ömür boyu en büyük sevgim oldu ve öyle de kaldı.
SEL Yayınları 2.BaskıKitabı okudu
Mesela borderline kişilik bir kadın tanıştığı akşam güzel bakıyor diye antisosyal bir adamın evine gidiyor. Çok iyi bir insan çok güzel bakıyor diyor. Etrafta bir sürü eroin paketi var ama sadece bu kadar değil çekmecede silah var ama tamamen kendini korumak için, 3 yıl ceza almış satıcılıktan ama hakkını yemişler. Bir de yaralaması var adamın
Reklam
Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrıyı hiç anlamıyorum. - Tanrı mı efendim? Hangi Tanrı? - O ne demek öyle Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki? - Bilmiyorum efendim. Sizce kaç tane var? - Elbette bir tane var Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan. - Adalet mi efendim? Hangi adalet? - Yeryüzündeki ve öteki dünyadaki adalet elbette
-Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrıyı hiç anlamıyorum. -Tanrı mi efendim? Hangi Tanrı? -O ne demek öyle Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki? -Bilmiyorum efendim. Sizce kaç tane var? -Elbette bir tane var Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan. - Adalet mi efendim? Hangi adalet? - Yeryüzündeki ve öteki dünyadaki adalet elbette
Bombacı Mehmed Çavuş(Uzun Ama Okunmaya Değer.)
Bir insan ne kadar cesur olabilirse, o kadar cesur... Ne kadar kahraman olabilirse, o kadar kahraman... Ne kadar fedakâr olabilirse, o kadar fedakâr... Ve bir insan ne kadar vatansever olabilirse, Bombacı Mehmed Çavuş o kadar vatansever. Çanakkale'de sadece zaman değil, mesafeler kısalmıştır artık... Siperler arasındaki mesafe yer yer on-on beş
Sayfa 122Kitabı okudu
Mustafa Kemal (yarbay) işte o meşhur sözü ;
«- Size ben, taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum; biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir…» *** Mustafa Kemal o dakikaları hatıratında ancak birkaç söz, fakat derin bir duygululukla belirtir: «- Düşününüz, işte bu bir andı…» Evet karar anı gelmiştir. Karaya çıkan düşman, 8 taburdan faz-lardır. Arkadan 57. Alay yetişir. Gerçi Mustafa Kemal'in kuvveti düşmana bakarak zayıftır. Ama derhal süngü taktırır. Hücum emrini verir. Sabah saat 10.00. Çanakkale'de artık süngüler konuşmaya başlamıştır. Ve bu konuşma, sonuna kadar devam edecektir. İşte Mustafa Kemal'in bu kararını verdiği ve süngü hücumunu başlattığı yere, simdi «Kemal Yeri» denilir. Ve orada mütevazi bir mermer sütun üzerinde bu sözler yazılıdır. Sağdan soldan diğer kuvvetler de yetişir. Mustafa Kemal, Conkbayırı'ndan harekâtı idareye başlar. Bu harekâtı anlatırken onun sözleri şunlardır: «- Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı… Zaten bu, verilmiş bir emirdir: «- Size ben, taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum; biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir…» Öyle de oldu. 57. Alaya gelince? Ondan bu kubbede bâki kalan, bir son «Allah, Allah!» sedasıdır. Çünkü bu muharebede, 57. Alay, tamamen eridi…
Sayfa 235Kitabı okudu
Reklam
Askerlere sordum ;
Bizim dinimiz nedir ? Biz hangi dindeniz ? Hep birden: Elhamdü-l-illåh Müslümanız, diye cevap vereceklerini sanıyordum Fakat öyle olmadı. Cevaplar karıştı. Kimisi "Imamı âzam dinindeniz" dedi. Kimisi "Hazreti Ali dinindeniz" dedi. Kimisi de hiçbir din tayin edemedi. Arada: İslâmız, diyenler de çıktı ama; Peygamberiniz kimdir? deyince, onlar da puslayı şaşırdılar. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi: Peygamberimiz Enver Paşa'dır! dedi. İçlerinden peygamberin adını duymuş olan birkaçına da: Peygamberimiz sağ mı? Ölü mü? deyince iş gene çatallaştı. Herkes aklına gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafını tuttu. Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu, yahut bir tarafin daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydı ğı görülüyordu. Peygamberimiz sağdır diyenlere: O halde peygamberimiz hangi şehirde oturur, diye sordum. Cevaplar tekrar karıştı. Onu Istanbul'da, Şam'da yahut Mekke'de yaşatanlar oldu. Hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu. Peygamber ölmüştür diyenlere de: Peygamberimiz ne kadar zaman evvel öldü? denildiği zaman bu sefer onlar şaşırdılar. Yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişigüzel cevaplar verenler oluyordu. Fakat çoğu, vakit tayin edemiyordu. Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmeyince de, din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen hiç kimse çıkmadı. Ezan dinlemişlerdi. Fakat ezan okumayı bilen yoktu. Namaz kılan bir iki kişi çıktı. Fakat onların da hiçbiri, namaz surelerini yanlışsız okuyamadı. Daha garibi, niçin namaz kıldıklarını bir türlü anlatamadılar.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.