Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Zeka bir insanın sahip olabileceği en büyük lütuflardan biri... Ama ne yazık ki, bilgi arayışı sevgi arayışını kapı dışarı ediyor. Bu da benim son zamanlarda keşfettiğim şeylerden biri. Size şunu hipotez olarak sunuyorum: Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben-merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin, sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum.
Koridor Yayıncılık
Kendini imha edecek ileti
sadece bi dışavurum olsun. son zamanlarda giderek iyileşiyorum ama hâlâ bazı düşünceler var beynimi kemiren. annemle aramız çok iyi şu sıralar. tek problem hayatımdakileri ve evlilik ile ilgili düşüncelerimi sürekli sormaya başlaması. sonra kardeşim tam olarak ergenliğin doruğunda kendi halinde isyanlarda. onunla zaman geçirmek ve onun yanında olmak istiyorum ama bazen enerjimin kalmadığını hissediyorum. yazmak istediğim çok şey var. aklıma gelen gece aydınlanmalarını kağıda veya notlarıma geçiremeden uyuyakalıyorum. ilaçlar yüzünden. şimdi mutluyum ama duygularım alınmış gibi. sanırım en güzel yanı kitap okumaya devam ediyor olmam.
Reklam
Hislerimizi neden bastırırız?
Bazen hislerimizin bize getirilerine karşı sorumluluk almak istemeyebiliriz. Örneğin birine karşı kırgınlık hissedebiliriz ancak yüzleşmek istemek bu var olan soruna karşı bir şeyleri de devamında getirebilir. Örneğin kırgın olduğumuz kişi ile konuşmamız gerekebilir ya da bu mesele üzerine durmakla beraber gelen ruhsal sıkıntıyı üstlenmek gerekebilir. Fakat bunlara yer açmak sorumluluk gerektirir. Bunu yapmak istemeyebiliriz. Diğer bir sebep ise yaşadığımız, gördüğümüz, şahit olduğumuz ve kötü olarak algıladığımız dış dünya olaylarına nazaran kendi duygularımızı yaşama, kendimize temas etme konusunda duygularımızın varlığına o değeri vermek istemeyebiliriz. Örneğin " Şöyle şöyle kötü olaylar yaşanıyor. Benim üzüldüğüm şeye bak" gibi... Bir diğer sebep duygularımızı yaşayabileceğimiz ortam, kişi veya durumların olmadığı ya da olmadığını düşündüğümüz şartlarda var oluyorsak genelde erteleme veya maskeleme eğiliminde olabiliriz. Örneğin kendimizi rahatça açabileceğimiz aile bireylerimizin ya da arkadaşlarımızın olmadığını hissetmek, kişilere ve ortamlara dair aidiyet hissetmemek. Son olarak doğru duyguya temas edememe, doğru duyguyu fark edememe ve sürekli döngüye girip durma. Örneğin yas yaşamamız gerektiği bir dönemde öfke duygusunu ortaya çıkarmak ve olası olumsuz tepkiler nedeniyle öfkeyi bastırmaya çalıştıkça yeniden öfkenin çıkması ve bunun döngüye girmesi sonucunda asıl duguyu fark edememek ya da yüzleşmek istememek. Daha da çoğaltılabilir :))
517 syf.
10/10 puan verdi
·
108 günde okudu
Martin sen naaaaptın?!
Kitap incelemeyi pek becermem, birisi de bunu okuyacağını da sanmam ama bitirdikten sonra düşündüklerimi yinede yazasım var İlk olarak bu kitaba şöyle başladım; bir okur demişki Martin Eden, Dorian Gray den daha iyimiş. İkna olmak istedim ama yinede favorim Dorian Gray. Bir ressam Dorian Gray sever, bir yazar yada kitapsever Martin Edeni sever diye düşünüyorum İkisini de sevdim sonuçta. Martin sıfırdan başlayarak yazarlığa adım attı. Çok sevdiği Ruth için. Peki Ruthun bu süreçteki davranışı var ya… bişey demiyorum :) Herşeye rağmen Martin hiç değişmedi ve bu özellik, gerçek bir sanatçı ruhunun göstergesidir. Nolursa olsun bir sanatçı/yazar eski günlerini hiç unutmamalı ve hiç kibirli olmamalı. Öyle bir yansıma olma ihtimali olsa bile, kendini bilmeli. Martin hep hislerine güvenen birisiydi, aklı aşırı çalışkan. Gayreti takdiri şayan ama nereye kadar takdiri şayan? Mutlaka bu kitabı okurken bir kaç şarkı çalsın. Öyle yaptım ve artık o şarkılar Martin Edeni hatırlatacak Misal Evgeny Grinko Serenade Son bölümde Quartet No. 3 çalsın :))
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,6bin okunma
264 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Mai ve siyah yorumu
Direk başlıyorum öncelikle her şey Ahmet cemille bağlantılı (normal olarak) Ahmet Cemilin hissettikleri hissettirdikleri duyguların bizden olduğunu düşünüyorum Ahmet Cemilin birçok hayali vardı ve bunlar birer birer yıkılıyor aslında burda hayallerle gerçeklik arasında bir denge kurmamizdan bahsettiğini düşünüyorum diğer yandan okadar ince düşünceli , merhametli olmasına rağmen cok iyi abilik yaptığını düşünmüyorum ikbali evlenme olayında annesinin kızını hemen verme isteği hoşuma gitmedi görücü geldi napalm beğendiler tarzinda bir şey demişti eminim ki annesi kızına çok bagliymistir ama sanırım o donemdenmidir nedir hemen verme isteğinde gibiydi evlendiklerinde ikbalin bir sorun olduğunda sürekli hiç demesine çok sinir oldum illaki bir çözüm olur derdini söylemeyen derman bulamaz kitapta kadına az değer veriliyordu şiddet görüyorlar aldatiliyorlar gibi ve de bunu tam taninlandiramadim ama mesela raci eşini aldatıyor ama kadın o hasta olduğunda bile ona son parasını bile vermeye razıydı yani burda kadınları nasıl göstermek istediler anlayamadım ama dikkatimi çekti daha sonra Hüseyin Nazmiye arkadaşlıkları bence çok güzeldi her haliyle sonlarda Ahmet cemilin lamiaya içten içten sinirlenmesini doğru bulmuyorum kız ona hicbizamn seviyorum demedi o kendi dünyasında ona aşıktı yine bütün bu olaylar üst üste gelince siir kitabini şaheseri ni yakmasını hiç doğru bulmuyorum ve bunu bir intihar olarak düşünüyorum (yaptigini) kitabin adida Mai yani hayallerinin siyah da sonunun anlamı şekline geliyor diye düşündüm
Mai ve Siyah
Mai ve Siyah
Halid Ziya Uşaklıgil
Halid Ziya Uşaklıgil
Mai ve Siyah
Mai ve SiyahHalid Ziya Uşaklıgil · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202126,8bin okunma
236 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
(arkakapakyazısı) “Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı hiç görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç, çok geçmeden yerini hayal kırıklığı ve kaosa bırakır. Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Ölüm Bir Varmış Bir YokmuşJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202011,9bin okunma
Reklam
Ben devlet denen ahlak dışı kavramı ölçmekte kullanabileceğim hiçbir ahlaki standart bulamıyorum. Onu ancak, toplumun her üyesinden zorla sızdırdığı zamanla, düşünceyle, parayla, çabayla ve itaatle ölçebiliriz. Devletin değeri ve uygarlık düzeyi, bu sızdırmalarla ters orantılıdır. Bir insanı, kendi seçtiği koşullar dışında hiçbir koşullar demeti altında çalışmaya zorlayacak yasa olamaz. Tıpkı işverenin de o koşulları kabul etmeye zorlanamayacağı gibi. Aynı ya da ayrı görüşte olma özgürlüğü, bizim türümüzde bir toplumun temelini oluşturur ve greve gitme özgürlüğü de onun bir parçasıdır. Bunu özellikle Hell's Kitchen'dan çıkma o zarif itoğluna hatırlatma olarak söylüyorum. Son zamanlarda epey gürültü koparan, bize bu grevin yasa ve düzene karşı olduğu masalını yutturmaya çalışan o benzersiz piçe.
Plato Film YayınlarıKitabı okuyor
384 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Genel itibarıyla distopik romanlarda karakterler direkt olarak böyle bir dünyanın içinde var olurlar. Fakat bu romanda karakterler distopik bir dünyaya doğmayıp, halihazırda tanıdığımız, bildiğimiz dünyadan distopik evrene bir geçiş aşamasında yer alıyorlar. Bilindiği üzere iyi ya da kötü olsun her işin her zaman en baskıcı, en zorlayıcı kısmı
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın ÖyküsüMargaret Atwood · Doğan Kitap · 201911,1bin okunma
Son dönemde kendini iyi hissettiği de yoktu zaten, iyileşmenin hayalini bile geçiremiyordu aklından. Sakin anlarında onu sürekli takip eden. engelleyen ve kararsızlığa sürükleyen bir şey oluyordu; huzur verici bir sakinleştiricinin bile görevini tam olarak yerine getirebildiği söylenemezdi..
Sayfa 23 - Sonsuz KitapKitabı okudu
Kelime Oyunu
Müminun suresi 14 ayeti Diyanet eski çevirisi şöyle: "Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık: Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ne uludur." Diyanet vakfı ve diyanetin yeni çevirisi: "Sonra bu az suyu bir ALAKA haline getirdik. Alakayı da MUDGA yaptık. Bu mudgayı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir." Buradaki "Alaka" kelimesi hangi tefsirciye giderseniz gidin "kan pıhtısı" olarak görürsünüz. Doğrusu da pıhtılaşmış kandır. Çocuk ana rahminde hiç bir gelişim evresinde kan pıhtısı halinde olmaz. Bu gerçeği bildikleri için alaka kelimesini son zamanlarda bir kısmı Türkçeye çevirmemekte alaka olarak bırakmaktadır. Bir kısmı da embriyo ya da döllenmiş yumurta olarak çevirmektedir.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.