_Mantık, mutlak varlığın bilimidir. Varlık, sonsuzluğun tedirginliği dürtülen mutlak tinin kendini evrene açmasıdır. Mantık bilimi, kosmos’un nedeni olan mutlak tini ortaya koymaya çalışır. Mutlak tin, Tanrı’dır, İdea’dır.(Kendinde varlık). Özne ile nesnenin, ideal ile gerçekliğin, sonlu beden ile sonsuz ruhun birliğidir idea. Mantık bilimi mutlak
Kar kuyusundan dondurma
Büyükçamlıca tepesinin eteğinde bir kar kuyusu vardı. Ağzının genişliği en az yirmi beş otuz metre olan ve aşağıya doğru huni gibi daralan kuyuya, döne döne kazılmış daracık bir toprak merdivenle inilirdi. Gene en az sekiz on metre genişliğinde olan kuyunun dibi, çok kalın bir saman tabakası ile örtülü idi. Karcı, bu saman örtüsünün bir ucundan küçük bir delik açar ve tazyik ile buzlaştırılmış kardan istenilen miktarda tartarak müşterisine verirdi. Kuyunun en altında ise, eriyen kar sularının akması için bir ızgara bulunurdu ki bunu biz göremez- dik. Zira kuyudaki kar bütün bir yaz mevsimi devam eder, herhalde kışın dağdan kar toplayıp indirme zamânı bu ızgarayı görmek mümkün olurdu. Karcı, istenilen malı hazırlayıncaya kadar biz de samanların üstünde dolaşır, sonra da toprak merdivenden yukarı çıkar ve dondurma kutusunun başına geçerdik. Ama soğuk suyu, soğuk meşrûbatı¹ ve bilhassa dondurmayı çok seven babam, bu işi pek herkese bırakmazdı. Sahlep ile kaynamış süt, mâdenî dondurma kutusunun içine konur ve kutu da küçük tahta fıçısının içine takılır, kaya tuzu ile kar da kutu ile fıçı arasındaki boşluğa yerleştirilip sıkıştırılınca, işte o zaman kutuyu karın içinde çevirecek kolun döndürül- mesi işi başlardı. Adeta herkes, yarışla bu çevirme işi- ne iştirak etmek ister ve sütün donması sabırsızlıkla beklenir, nihayet kıvamın geldiğini bilen büyükler kutuyu açınca, bu defa da sıra, dondurmanın taksimi
Sayfa 104
Reklam
İbni Abbas (ra) hazretleri söyle der; "Kur'an'ın bildirdiklerine "şeriat," sünnetin bildirdiklerine ise "minhâc" denir." "Minhâc" kelimesi Arapçada açık yol, rota" demektir. Görüldüğü gibi her iki kavram da birbiriyle sıkı sıkıya ilişkilidir. Yol olmadan rota, rota olmadan yol olmaz. Yol, "sırât-ı mustakîm"dir, Şeriattir. Rota o yol ile çakışıyorsa "Allah'ın nimetlendirdikleri" kervanına bizi eriştirir. Ancak rotasını bilen bir kişi yoldan sapmaz, saptığında da hemen bunu farkedip yola geri döner. İşte aynen böyle, geniş caddede, yani şeriatte yürürken bize yön, rota çizen minhâcdır, yani Hazreti Rasül'ün (sav) sünnetidir. Demek ki Sünnet rotasına sahip olmayan kişi hak yolda yürüyemez, her an sapabilir.
Bir düşün: İnsana onlarca, yüzlerce yıl merhamet, sağduyu ve mantık öğretip, onu bilinçlendirdim diyemezsin, her şeyin bir bedeli var. En önemlisi de bilinç. İnsanlar acımasızlaşabilir, hassasiyetlerini yitirebilir, kan, gözyaşı ve acı görmeye alışabilirler, tıpkı kasaplar, ya da bazı doktorlar ya da askerler gibi; ama hakikati bir kere öğrendikten sonra ondan vazgeçmek nasıl mümkün olabilir? Benim fikrime göre bu imkansız. Çocukluktan beri bana hayvanlara eziyet etmememi, merhametli olmamı öğrettiler; okuduğum bütün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor. Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere, acılara ve kana alışmaya başlıyorum; gündelik hayatta da daha duyarsız, daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum, ama savaş gerçeğinin kendisine alışamıyorum, esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor. Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit derecede mutsuz. Delilik değil de nedir bu?
Akıl diyor ki: 1) Görünümünü ortaya çıkaran maddenin bütün biçimleriyle uzam sonsuzdur ve başka türlü düşünülmesi olanaksızdı. 2) Zaman bir an olsun durmadan sürüp giden sonsuz bir harekettir ve başka türlü düşünülmesi olanaksızdır. 3) Nedenler ile sonuçlar arasındaki bağın başlangıcı yoktur, sonu da olamaz! Bilinç diyor ki: 1) Ben tek başınayım ve yalnız ben varım; böyle olunca uzamı ben belirtiyorum. 2) Akıp giden zamanı, içinde yaşadığımı kavradığım şimdiki zamanın hareketsiz bir anıyla ölçen benim; böyle olunca ben zamanın dışındayım. 3) Ben 'neden'lerin dışındayım, çünkü kendi yaşamımın her olayının bir nedeni olduğunu duyumsuyorum. Akıl, zorunluluğun yasalarını belirtir. Bilinçse özgürlüğün özünü ortaya koyar. Hiçbir sınırı olmayan zorunluluksa, üç boyutuyla insan aklıdır. Özgürlük incelenen şeydir. Zorunluluk inceleyendir. Özgürlük içeriktir. Zorunluluk biçimdir. Ancak içerik ve biçim ilişkileri içinde bulunan iki bilgi kaynağını birbirinden ayıracaktır ki birbirini iten ve kavranılması olanaksız saltık bir özgürlük ve saltık bir zorunluluk kavramı elde edilir. İnsan yaşamının apaçık bir görünümü ancak bunları birleştirince ortaya çıkar. İçerik ile biçim gibi birleşerek birbirini belirleyen kavramlar olmadan yaşam anlaşılamaz.
Efsane 2: Çocuk Kasıtlı Olarak Yetişkinin Sinirlerini Bozmaya Çalışıyor "Yemin ediyorum işi gücü benim tepemi attırmaya çalış­ mak" diyordu bir baba, on yaşındaki oğlu için. Birçok ebeveyn, bu tür nedenleri çocuklarının üzücü davranışları için ikna edi￾ci bir açıklama olarak görür. Görünüşe bakılırsa, bu varmak için gayet makul
Reklam
1.000 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.