Köylüler, İşçiler ve İmalatçılar ... Snelman, bütün köylülerin, işçilerin, imalatçıların ve bütün halk kesimlerinin her yönden aydınlanmasını, öğrenim ve eğitimini hayatının en önemli görevi saymış; bir zamanlar Pierre d’Amiyen’ in Haçlı Seferleri’ni kışkırttığı gibi, o da Finlandiya’da eğitim seferberliğinin öncüsü olmuştur. Snelman
Leyla ile Mecnun
Bir gün bizim Mecnun yine sarhoş yine divane bir vaziyette 'Leyla Leyla' diye feryat edip gezerken, Leyla onun feryadını duydu, kalbi mahzun oldu ve 'gideyim şu miskine kendimi bir göstereyim. O benim için gece gündüz niyaz eder' dedi. Mecnun'un bulunduğu yere gitti ve karşısında durdu. Ama nafile Mecnun hâlâ 'Leyla... Leyla... ' diye feryat ediyor, ağlıyordu. Kimseyi görecek, işitecek bir halde değildi velhasıl. İnleyerek, sızlayarak şehirden çıktı, sahraya düştü. Güneşe karşı bir yerde oturdu ve Leyla'sını anmaya devam etti. Merak ve hayretler içerisinde Leyla peşinden gitti, oturduğu yere vardı, dört tarafını dolanarak ona kendini gösterdi. Mecnun oralı olmadı. Leyla'ya iltifat bile etmedi. 'Leyla, Leyla' diyerek kendinden geçti, bayıldı. Fakat yattığı yerde bile bütün vücudundan Leyla adı işitiliyordu. Neyse uzatmayayım, Leyla bundan bir şey anlayamadı. Bekledi. Mecnun kendine gelip gitti ve Mecnun'un önünde durdu, gölgesi Mecnun'un üzerine vurdu. Mecnun başını kaldırarak uzun uzun Leyla'nın yüzüne baktı 'kimsin, ne istiyorsun? diye sordu. Leyla da ona 'aşk elinden halin nicedir? diye soruyla karşılık verdi. Sonra da ekledi 'beni tanımadın mı? Leyla Leyla diye istediğin ve inlediğin işte benim! Nasıl tanıyamazsın? Mecnun hiç yüzüne bakmadan 'var git işine, âlem bana hep Leyla oldu. Gönlüme hep Leyla doldu. Eğer sen gerçekten Leyla isen, ya bu bendeki Leyla kimdir? diye sorup durdu. Mesele bu değil mi? Sen gerçek Leyla isen bu bendeki Leyla kimdir?..
Reklam
Beyaz Mantolu Adam
Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu. Dileniyordu. Caminin önündeydi. Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filân hepsi tamamdı. Özellikle avlusu: dilenenler için en önemli yer. Bir kenarda duruyordu. Hiçbir hüner göstermediği için ya da acındırıcı bir garipliği olmadığı için
Sayfa 13 - Sinan Yayınları 1973 - İletişim Yayınları Bütün Eserleri 4 İstanbul 1987 2.BaskıKitabı okuyacak
Say bir karış, say bir adım Geçti gitti, anlamadım...
Fewkoombey
(...) Öğleden sonra, bir koltuk meyhanesinin önünde, birkaç gün önce gördüğü dilencilerden biriyle tanıştı. Bugün daha dostçaydı. Genç bir adamdı bu; hiç de kötü görünmüyordu. Fewkoombey’yi kolundan çekti, birlikte yürüdüler. “Seni pis köpek seni,” diye başladı söze ama dostça ve sakin konuşuyordu: “Numaranı göster!” “Ne numarası?” diye
Sayfa 7 - İletişim Yayınevi - ÇEVİREN: Sevgi Soysal - DreigroschenromanKitabı okuyacak
Gılgamış destanında Nuh tufanı
Gılgamış, sana gizli bir şey açayım. Tanrıların gizini söyleyeyim: Şurippak, senin bildiğin bir kent, Fırat’ın kıyısındadır. Bu kent çok eskiden varken, tanrılar bu kentin yanındaydılar. Tanrıların aklına bir tufan yapmak geldi. Bunların babaları soylu Anu, hükümdarları yiğit Enlil, büyük vezirleri Ninurta, su yolcuları Ennagi ve Bilge Ea
Reklam
435 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.