Halide Edip'in Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı bu eser, realist bir tarzda yazılarak Aliye Öğretmen üzerinden Anadolu insanının savaşa bakış açısını yansıtır. Öyle ki genç idealist ve meslek aşkı ile tutuşan Aliye Öğretmen'in gerek yerel mütegallibe gerekse de Yunan komutanları arasında sıkışan bunalımlı hayatı, o dönemin ne denli büyük bir acı ile yoğrulmuş olduğunu gösterir. Bu olumsuz manzaraya
karşın Milli Mücadeleyi destekleyip bu uğurda savaşan insanların mevcut olması, bağımsızlık ugruna savaşın kutsiyetini de gözler önüne serer. Zamanla Aliye Öğretmen ve onun gibi düşünen insanların da bağımsızlık uğruna mücadeleden yana bir tavır alması, romanın seyri içerisinde bağımsızlık ülküsünün yavaş yavaş halka sirayet ettiğini göstermesinin yanında, Kuvay-ı Milliye denilen yerel birliklerin daha da güçlenmesine zemin hazırlar. Nitekim bağımsızlık ülküsü namına yapılan bütün bu mücadeleler, zamanla meyve vermeye baslayarak yurdun Yunan mezaliminden kurtulmasıyla neticelenmiştir.