Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kübra

Kur'an-ı Kerim, hem iman-hukuk birlikteliğine hem de peş peşe gelen hükümler arasında münasebete riayet eder. Bu yüzden "Açlık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin." ayeti ile "Haksız yere cana kıymayın." ayetleri arasına, "Zinaya yaklaşmayınız." talimatını koymuştur. Neden Allah Teâlâ, "Çocuklarınızı öldürmeyin." ve "Cana kıymayın." talimatları arasına, "Zinaya yaklaşmayınız." buyruğunu koymuştur? İslâm'ın beşeri hukuk sistemleriyle ayrıldığı temel hususlardan biri olan bu tanzim, aslında şunu da söylemektedir: "Bir şehvet giderme vasıtası olan zina, insanları ve hatta milletleri yok eden bir felakettir. O kadar büyük bir felakettir ki kaç felaket şekli varsa zina hepsine taliptir. Bu yüzden insanı yaratan ve onu korumanın usûl ve esaslarını tayin eden Allah Teâlâ, "Zina etmeyiniz" yerine; "Zinaya yaklaşmayınız" buyurmuştur. Çünkü zina, hem ferdi hem de içtimaî anlamda bir katliamdır. Zina, ferdi anlamda bir katliamdır, çünkü gayri meşru yoldan kazanılan çocuklar ya kürtajla hakikaten ya da doğduktan sonra hükmen öldürülür. Cami önüne ya da izbe bir yere bırakılan her çocuk hükmen ölüdür. Onlar, varken yokluğa mahkum edilen; İnsan yığınları içerisindeki kayıp zavallılardır. Bu yüzden fıkıh dilinde onlara "Lakît/buluntu" denir. Yani bir eşya gibi kaybedildikten sonra bulunan varlıklardır onlar. Lakît büyür, toplum içine karışır fakat zina mahsulü olması onu hükmen ölü olmaya mecbur eder. Horlanır, hakir görülür. Yaşayan ölü olmaktan, varken yok gibi muamele görmekten kurtulamaz.
Sayfa 194 - Hüküm Kitap
Reklam
Malcolm X, okuduğu herhangi bir ilginç kitap vesilesiyle içindeki kitap sevgisini açığa vuruverirdi hemen. "İnsanlar tek kitabın bile bir insanın hayatını değiştirmeye yetebileceğini bir türlü anlamıyorlar."
Sayfa 21 - İnsan yayınevi
Hapishanede fırsat bulup kitaplar hakkında konuşurken de şunları söylemişti bana: "Okurken ne yaptığımın tam farkında değildim, ama içten içe kitapları bir tür zihin vitamini olarak görüyordum ve ondan seviyordum." Ve başka bir zaman da şunları demişti: "Bugünün hızlı dünyasında tefekküre ya da derin düşünceye yer yok. Bir mahkûmun iyiye kullanabileceği bol vakti oluyor. Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir. İnsan teşvik edilirse hapishanede hayatını değiştirebilir."
Sayfa 20 - İnsan yayınevi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Olabildiğince sert görünüşlü, olabildiğince huysuz ve sürekli somurtan bir kadın düşününüz; işte böyle bir kadına, her gün karşısına dikilerek gözlerinin ta içine baka baka 'Sizi çok güzel buluyorum' deyiniz ve sonra bakınız neler oluyor. Kadın ilk gün sizi şiddetle azarlayabilir, ve ikinci gün de azarlayabilir; ama siz yılmayınız, devam ediniz, bir süre sonra bir de bakacaksınız ki bir gün daha sizi görür görmez gülümsemeye başlayacaktır."
Sayfa 17 - İnsan yayınevi
"Beyaz derili ikide bir de siyah derili'ye 'Bak senin için neler neler yapmaktayım!" demeye pek meraklıdır. Hayır! Bizim için neler yaptığına değil, bize neler yaptığına bak sen!"
Sayfa 16 - İnsan yayınevi
Reklam
Kusur düşüncelerdedir:)
Olayları bu şekilde değerlendirmek gerçek dışıdır; çünkü hayat çok seyrek olarak "ya öyle ya da böyle❞dir. Örneğin, hiç kimse bütünüyle zeki ya da tamamen aptal değildir. Aynı şekilde, hiç kimse her şeyiyle çekici ya da tamamıyla çirkin değildir. Oturduğunuz odanın yerlerine bakın şimdi. Mükemmel temizlikte mi? Her noktasında kir ve tozlar mı birikmiş? Ya da kısmen mi temiz? Bu evrende "mutlak" yoktur. Eğer ya şansınızı "mutlak"lık sınırlarına doğru zorlarsanız, sürekli bunalımda hissedersiniz; çünkü, algılarınız gerçeklerle örtüşmez. Kendinizi sonsuza kadar övgü almamaya mahkum edersiniz; çünkü, yaptığınız hiç bir şey abartılmış beklentilerinizi karşılayamaz.
Sayfa 55 - Psikonet
Depresyon hiç de duygusal bir rahatsızlık değildir! Sahip olduğunuz her kötü his, çarpıtılmış olumsuz düşüncelerinizin bir sonucudur, tıpkı soğuk algınlığında burnunuzun akması gibi. Depresif belirtilerinizin ortaya çıkmasında ve sürmesinde, mantık dışı kötümser tutumlarınız başrolü oynar.
Sayfa 51
"İçinizden bir adam düşünün, ıssız bir çölde devesinin üzerinde yolculuk yapıyor. Yiyecek ve içeceği de devesinin sırtındadır ve onu bulmaktan umudunu keser. Bu umutsuzluk içinde bir ağacın gölgesinde yatar. Adam bu durumdayken bir de bakar ki devesi yanı başında dikilivermiştir. Derhal devesinin yularından tutar ve sevincinden ne söyleyeceğini şaşırarak: -Allah'ım; sen benim kulumsun, ben de senin Rabb'inim!' deyiverir. İşte (Rabbimiz) kulunun tevbe etmesi karşısında bu adamınkinden daha büyük bir sevinç duyar."
Sayfa 28
Yönelişimiz
Müminlerin emiri Ömer b. Hattab (ra)'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ben Peygamber (sav)'i şöyle buyururken işittim: "Yapılan tüm işler niyetlere göre değer bulur. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan da ancak odur. Her kimin hicreti (yönelişi) Allah'a (c) ve Resûlü'ne ise, gerçekten de Allah'a (c) ve O'nun Resulü'ne yönelmiş olur (ahirette hesabı ona göre yapılır). Kavuşacağı bir dünyalık veya evleneceği bir kadın için hicret eden kimseye de ancak bu niyetinin karşılığı vardır. İnsan neye yönelirse onun peşinden koşar."
Sayfa 21
En büyük yatırımı giysilere değil, kendinize yapın!
Reklam
Sadece gündelik hayatlarımızın değil, dünyanın gidişatı da gösteriyor ki sorgulamadan kabul ettiğimiz doğrular, belki de sandığımız kadar doğru değil..
Bir yerde Allah bizzat kendisi Hz. Peygambere sorulan soruya cevap veriyor: وإذا سألك عبادي عني فإني قريب أجيب دعوة الداع إذا دعان فليستجيبوا لي وليؤمنوا بي لعلهم يولدون "Kullarım sana benden soruyorlar. Ben onlara çok yakınım." Bu ayette "Deki..." ifadesi yok. Yani Allah, kendisine yapılacak duada hiçbir aracı kabul etmiyor. Doğrudan benden isteyin, aracılara gerek yok. Ne Peygamber ne birtakım salih zatlar ne de hocalar aracı olsun.
Sayfa 20
Duanın Yasası Neydi?
Harpten bir önceki geceydi. Peygamber Efendimiz, kendisi için yapılan gölgelikte idi. Bütün gecesini Kadir-i Zülcelâle ibadetle geçirmişti. Arkasından Rabb-i Rahimine ellerine açarak kâinatı ağlatacak kadar hazin, arz ve semaya gözyaşı döktürecek kadar tesirli şu duâsını yaptı: "Allah'ım! Bize güç ve kuvvet ver. Kureyşliler savaş
Sayfa 15
1000 kişiye karşı 300 kişi..
Mekkeli müşrikler 1000 kişilik bir orduyla Bedir'e geliyorlar, 700 develeri vardı. Yaklaşık 100 de atları var ve müşriklerin tamamı teçhizatlı. Müslümanlarda ise yaklaşık 60 kişinin zırhı vardı. Geri kalan mücahitlerin ise zırhları da yoktu. Müslümanlar, zırhsız bir şekilde savaşa katılıyordu. Ne demektir bu? Bunun anlamı, ölümüne savaşa gidiyorlar ve Allah'ın davası için hayatlarını ortaya koymuşlar, demektir. Zırhsız savaşa katılmak demek Allah için ölüme gitmek demektir. Bu fedakârlıklarından dolayı Allah, Bedir ashabının günahlarını bağışlamıştır. Bedir ashabının, sahabe arasında çok özel bir yeri vardır. Neden? Çünkü ölümü göze ala ala, korkudan ölüm baygınlığı geçirmeden cihad meydanına çıkmışlardır. Münafıklar, savaş emrini, kıtal emrini duyunca ölüm baygınlığı geçiriyorlardı. Halbuki daha önce bazıları bir savaş olsa da cihada katılsak, diyorlardı. Ama savaş emredilince ölüm baygınlığı geçirdiler. Gözleri dönmeye başladı. Ama Mü'minler, yiğitler, adam gibi adamlar, mücahitler ölümü göze alarak Bedir'e gittiler. Allah da onlara Bedir'de yardımlarını ve zaferi gönderdi.
Sayfa 13
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.