Harika bir roman. Çoğu evi bos olan bir yerde, yeni gelen konuğuyla (okurla) fasulye ayıklarken hayat hikayesini anlatan bir adamın romanı. Savaş yıllarında geçen çocukluğunu ve ardından gelen yokluk zamanlarındaki okul yıllarını, saksafonla tanışmasını, evliliğini, inanılmaz güzel bir kurguyla anlatıyor. Ki bu basit ancak etkileyici anlatıma bayıldım. Kimi yerde saksafonunu, kimi yerde domuzunu, kibrit kutularını, tesadüfleri, trenleri, oyunları ve """tabiki""" şapkaları başrol yapıyor. Hem felsefik hem akıcı bir kitap okumak isteyenler için birebir. Yazarın artık satışta olmayan 'taş taş üstüne' adlı romaninin da yeniden çıkması dileğiyle...