Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
withanur
withanur
@withanur
Eğitimci
83 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Eveeeett. Kitabı yeni bitirdim ve sıcağı sıcağına yazmak istedim. Bu kitapla okurken ziyadesiyle keyif aldığım bir yolculuğa çıktım. Kitabın sayfalarını bazen hayretle bazen gülerek bazen öfkeyle bazen üzülerek okudum. Yazarla beraber çokça sorguladım. Anlatımı sıkmıyor, bilgi ve kültür yönünden zengin bir kitap.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, çok sade bir üslupla kaleme alınmış. Stres belirtileri, stres ve kişilik, kendini tanımak ve çeşitli bağımlılıklar gibi konuların ele alındığı yirmi üç bölümden oluşuyor. Kitabın son kısmında kendi stresimizi yönetmede kullanabileceğimiz bazı tekniklerden bahsediliyor. Stresi azaltmada yardımcı yollardan bazıları şunlardır:
1- Spor
2-Müzik
3- içini dökme ve stres danışma
4-Dua
5-Aile ve toplum dayanakları grup desteği
6- Stres durumunun iyi ve doğru tahlili
7- Boş kalmamak
8- Beslenme alışkanlığı.
Sürükleyici,akıcı bir tarihi roman; ana ögesi Ömer hayyamın Rubaileri ve bu Rubâileri yazma serüveni. Dört bölümden oluşan kitabın ilk iki bölümünde olaylar; Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah üçlüsü etrafında şekilleniyor. Son iki bölümünde ise Benjamin Ömer Lesage, kendi hikayesini; Ömer Hayyam ve rubailerinin hayatına girmesiyle başına gelen olaylar manzumesinden bahsediyor. Genel olarak beğenmekle birlikte yer yer haya edeceğimiz satırların olduğunu belirtmek isterim.
Okur Takip Önerileri
Prokrastıneyşın; Başlanıp bitirilmesi gereken işleri inatla erteleme, savsaklama ve oturup çalışmak yerine ıvır zıvır şeylerle oyalanma alışkanlığıyla mücadele kılavuzu.
Genel olarak on bölümden oluşuyor.
Yazar, anlatmak istediğini az ama öz, lafı dolandırmadan en sade şekilde bize aktarmış.
Kitapla ilgili aklıma ilk gelen ve bir işle karşılaştığımda zihnimde direkt beliren cümle; hemen başla! ‘dır.
Her zaman bir şeyler yapmak için motivasyonumuzun yüksek olmasını bekleriz ama bu mümkün değildir. Yazar da bu konuya şu şekilde değiniyor: “ ..Mesele şu ki harekete geçmemiz için illa yapmamız gereken şeye motive olmamız gerekmiyor. Bir şeyi içimizden gelmese de yapabiliriz.”
Muh-te-şem!
Kitabın az ya da çok hepimize dokunacağını düşünüyorum.
Okumanızı muhabbetle tavsiye ediyorum.
Kalbin Simyası, Şeyh Muhammed Mevlüd’ün Mutahharatü’l-Kulûb (Kalplerin Saflaştırılması) isimli şiiri esas alınarak, manevi hastalıklara çare bulmak amacıyla yazılmış. Kalbin hastalıkları nelerdir peki ? diye soracak olursak. Cimrilik, buğz, sû-i zan, gaflet, öfke, riya gibi çeşitli hastalıkları örnek verebiliriz.
Yazar, bunların neler oldukları, sebeplerini ve kalbi bu hastalıklardan temizleme reçetesini bizlere sade, anlaşılır bir üslupla anlatıyor. Kalbin Kimyası, Kalb-i Selim’e ulaşma yolculuğumuzdaki engelleri nasıl aşarız? sorusuna cevap olabilecek nitelikte. Kalbin hastalıklarını Gordion Düğümüne benzeten yazar, onları çözmenin en iyi yolunun tam ortalarına neşter atmak olduğunu söyler. Son olarak “gaflet” üzerine vurgu yapmak istiyorum.Kalbî hastalıkların kökenini gafletin oluşturduğunu düşünerek, tedavisindeki 4 adıma değinmek istiyorum.
1. Tövbe ve istiğfar.
2. Salih zatları ziyaret etmek.
3. Resulullah Efendimiz’e (sav) salavat getirmeye devam etmek.
4. Kur’ân Tilaveti.
Keyifli okumalar dilerim
Nouman Ali Khan’ın kaleme aldığı eser hatırlatıcı bir kitap. Kendisinin de ifade ettiği gibi beraber yaptığımız bir tefekkür yolculuğu. Söyleşi türünde yazılmış ve muhtevasını bilhassa insan ilişkilerindeki denge,iletişim ve haklar oluşturuyor. Ama vurgulanan temel nokta bana göre “şükür/şükürsüzlük” kavramları. Ele alınan ayetlerdeki kelimelerin tahlil edilmesi de ayrı bir güzellik katmış kitaba.
“Duanın ne olmadığını anladığımızdan emin olmak istiyorum. Dua bir restoranda sipariş vermece değildir. “
“ Ben kimim? Hayatını, Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi. “
Cemil Meriç, Jurnal,18.06.1974
Kitabın içerisinde Cemil Meriç ile ilgili bir otobiyografi mevcut.
Bu ülke, Cemil Meriç’in “ Bu sayfalarda, hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülâkata bu kitabı yazmak için geldim: Etimin eti, kemiğimin kemiği.” dediği, türkçenin âdeta aktığı arı duru bir dil ile yazılan, defalarca; döne döne okunması gereken bir kitap.
*Otuz sekiz yaşında gözlerini kaybettikten sonra kaleme aldığı eserlerdendir.
İçeriğine baktığımızda : Siham-ı Kaza, Biz ve Onlar, Münzevi Yıldızlar, Fildişi Kuleden ve Bâki Kalan olmak üzere beş ana bölümden oluştuğunu görürüz.
Üç zor mesele, İsmet Özel’in kaleme aldığı, genel olarak Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma kavramlarının ele alındığı, içerik açısından zengin olan bir çok yazıdan oluşan bir eserdir. Sade ve anlaşılır bir üsluba sahip, okuması zevkli ama nedendir bilemiyorum bir solukta okuyamadığım, yavaş ilerleyen ve bazen üzerine yoğunlaşmam gereken bir kitap oldu. Mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum, iyi okumalar dilerim.
“ Akıl gerçekle uğraşmaktan hakikati göremiyor. Halbuki aklın insan varlığıyla olan münasebeti ancak hakikat aracılığı ile kurulabiliyor.
Teknik, eşyanın hakikati ile ilgili bilgiyi değil, eşyanın gerçeği ile ilgili bilgiyi veriyor. Gerçek ise muhtevasızdır. “
O ve Ben, Necip Fazıl’ı daha iyi tanımamızı sağlayacak, bir otobiyografi kitabıdır. Bazen Necip Fazıl’ın samimiyetini hissederek satırlar arasında kayboluyor insan...
Eser, Necip Fazıl’ın Abdülhakîm Arvâsî Hazretlerini <Tanıyıncaya Kadar ( 1904-1934)> , <Tanıdıktan Sonra ( 1934-1943)> ve Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri’nin ölümü olan < O Günden Sonra (1943’den Sonra) > olarak üç bölümden oluşuyor.
Geçirdiği buhranları, evliliği, Büyük Doğu’nun kuruluşu, sürgün yılları, ruh ve nefs arasında verdiği mücahede...
Şunu da belirtmek isterim ki ben en çok ilk kısımlarından etkilendim.
Bir kaç pasaj:
“ Sana diyorum ki : Gel, işte yeşillik, işte otlak. Dört ayağını dayamışsın gelmem diyorsun! “
“ (Çile ) ismini verdiğim ve en çok sevdiğim şiiri okumak lâzım...”
Richard Back’in kaleme aldığı Martı Jonathan Livigston, motive edici bir öykü kitabı. Martı Jonathan’ın sürüsü tarafından dışlansa bile hızlı uçmak için verdiği mücadeleyi konu edinmektedir. Öykü fotoğraflarla da desteklenmiştir. Jonathan’ın öyküsünde kendimizden parçalar bulacağızdır elbet.
Martı Jon’un ve diğer martıların sahip oldukları yetenek uçmaktı. Diğerleri bu yeteneği karınlarını doyurmak için sadece bir araç olarak kullanırken Jon bu yeteneğini geliştirmek istedi. Hedefine sıkıca sarıldı, defalarca düştü ama pes etmedi. Gün geçtikçe ilerlemeye devam etti.
Hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek bir günde olacak iş değil tabi ki. Ama azim ve ısrarla her gün kendimizi geliştirerek zamanı geldiğinde o nimete ulaşacağızdır biiznillah, iyi okumalar dilerim. Son olarak bir kaç pasaj eklemek istiyorum.
“ Bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmek niye dünyanın en zor işi? Üstelik çok kısa süren bir çalışmayla bunu kendilerinin de anlaması bu kadar mümkünken...”
“ Senin kendini bulmaya, her geçen gün daha bir gerçek, daha bir sınırsız olan Martı Fletcher’ı bulmak için çalışmaya ihtiyacın var.”
Kitabın her satırı ayrı bir anlam taşıyor, yeri geldi tüm sayfayı çizmem gerekti. Akıcı ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınmış.
Sorgulatan,derin düşünmemizi sağlayan, ince nüansları farkettiren aynı zamanda sarsan bir kitap.
Özellikle kendinize şu soruları sormanıza neden olabilir ;
Düşüncem, amelimi destekliyor mu? Çağa bakışım İslam’ın gözüyle mi ?
#kitaptanalıntılar
“Esasen param olmadığı için bankaya para yatırmamışsam, böylece banka ile herhangi bir ilişki kurmamışsam kendimi faizin ortadan kaldırılması için mücadele ediyor farzedebilir ve neticede kötü bir dünyada iyi bir Müslüman olarak yaşıyorum diyebilir miyim? ...”
“ İslam’ı hayatımız için her şey yapmamışsak, onunla hiçbir şey yapmadığımızı ve onunla hiçbir şey yapmak niyetinde olmadığımızı açıklamış oluruz. “
“Müslüman, öncelikle kendi içini (kafasını ve kalbini) her türlü puttan arındırmanın mücadelesini verme yükümlülüğü ile karşı karşıya bulunuyor. Özellikle çağımızın getirdiği “ gizli putlar” söz konusu olunca, bu putlardan arınabilmek ciddi bir zihin ve kalb cehdini gerektirmektedir. “
Hacmi küçük anlamı büyük bir eser.
Sezai Karakoç, bu kitabında İslamın Dirilişinde Avrupa’nın, Asya ve Afrika’nın, İslam Dünyasının durumlarını açıklıyor. Sırası ile düşüncede, inanışta, edebiyat ve sanatta , aksiyonda diriliş konularını ele alıyor ve şu sözleriyle bunların ehemmiyetine dikkat çekiyor :
“ Düşüncede diriliş olmaksızın inançta diriliş gelişemez. İnanışta diriliş olmaksızın da duyuşta, duyarlıkta, yani sanat ve edebiyatta diriliş başlayamaz.”
Son bölümde ise insanlığı, en başta müslümanlar olmak üzere islam’a çağırıyor.
“Bakalım insan, bu çağrıya yabancı ve ilgisiz kalacak mı ? “
”Kurtuluş için Kur’an’ın açtığı ve ışık tuttuğu her yolu denemek gerekir. “
Kısa bir alıntı paylaşarak başlamak istiyorum.
“ Yok, diyor, ne tasası , ömür kısa, yol uzun.”
Hikayede bir lunapark macerası anlatılıyor. Lunaparkı dünya ile bağdaştırdım. Lunaparkın çıkışının olmaması, kalabalık gruplar, içerisindeki uğraşlar. Her şey içeride tutmaya yönelik; oradan oraya savrulan insanlar..
Tıpkı dünya gibi tüm cazibesi ile insanı kendine çekiyor.
Kitabın kapağındaki 3 tane hiç yazısı da belki dünyanın konumunu bizlere hatırlatmak için konulmuştur.
Fransız yazar, Roger Garaudy henüz müslüman olmadan bir yıl önce bu eseri kaleme almıştır.
“Rönesans’tan beri, yani kapitalizmle sömürgeciliğin eş zamanlı olarak ortaya çıktığından bu yana, insanlık tarihi sadece bir kısmıyla temsil ediliyor: Batı ile.”
Batı, diğer medeniyetlerle diyalog kurmayıp tek tarafla bir büyüme içinde kendini ve
Rasim Özdenören’in tek romanı, dili sade, anlaşılır ve akıcı.
İki farklı hikaye anlatılıyor: Biri yalnız, umursamaz, gittikçe dine batan bir hayat; sitâre ve arkadaşlarının hikayesi. Diğeri uğruna savaştığı, mücadele ettiği değerlerin korunamaması, çabalarının boşa gittiği düşüncesiyle yeni düzeni evden çıkmayarak 50 yıl boyunca protesto eden Gül yetiştiren adamın hikayesi. Bu zaman zarfında şehrin ahlâkı, giyimi değişmiş; bahçeli, ahşap evlerin yerini apartmanlar almaya başlamıştır.
Bir öz eleştiri ile, elli yıl sonra dışarı çıkıp gittiği camide kalabalığa seslenen Gül yetiştiren adamın sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum:
“Kardeşlerim!
... içinizdeki islâmı gösterin. Çünkü İslâm, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, islâm açık. İman kalbdedir, islâm zahirde. İslâm şeriatsa, şeriat sizin amellerinizde görünmek ister.
Söz çok, ama sözlerle oyalanacak vakit yok. Hani amelleriniz? Benim gibi zamanın uzaklarından gelmiş bir garip sizi şu halinizle görse, vallahi size müslümanlar demezdi. Sizler namaz kılan nasranîlere benziyorsunuz. Namaz kılıyorsunuz ama görünüşünüz nasranîler gibi. Kardeşler! Dışı kâfire benzeyen insanın içi de ona benzemeye başlar.Söz çok, ama uzatmaya gerek yok. Dönüş yakındır. O’na döndürüleceğimiz gün yakındır, pişmanlığın fayda vermeyeceği dem gelmeden hemen tevbeye sarılın. Allah’tan korkun...”
Frankl, ll. Dünya Savaşı döneminde alındığı toplama kampında yaşadıklarını, gözlemlerini, nasıl hayatta kaldığını , toplama kampındaki insanların bir süre sonra duygularının nasıl köreldiğini vs. anlatıyor. Bizim hayretle okuduğumuz acıları “ sadece içinde olan bilir.” diye açıklıyor.
Bizi düşündüren bir başka ifade ise “ perişan, kendini bırakmış, hasta, bir deri bir kemik görünen ve fiziksel olarak daha fazla çalışamayan..” insanlara “ Müslüman” denmesi.
Kitabın diğer bölümünde ise kurucusu olduğu logoterapi’den bahsediyor. İnsanın anlam arayışı üzerine odaklanıyor.
Logo terapi ye göre yaşamın anlamı üç şekilde bulunabilir:
1. Bir eser vererek ya da bir iş yaparak.
2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek.
3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.
“ Yaşamak için bir nedeni olan kişi hemen her nasıl’a katlanabilir.” Nietzsche
Bizim hayatımızın anlamı nedir ? Varoluşsal boşluk içerisinde olabilir miyiz?
Sezai Karakoç; büyük şair, düşünür, duruş adamı. Umut, medeniyetin kalbi. *
“ Sezai Karakoç, hakikatin en hakikatli, en arı duru, en diriltici sesi ve nefesi çünkü günümüzde..” **
Sezai Karakoç , Yitik Cennet eseri ile bizlere tarih bilinci ve şuurunun önemini gösteriyor aynı zamanda bizi gelenekle yeniden buluşturuyor. Gelenekte, tarihte önemli
Abdulfettâh Ebû Gudde:
Son dönemin önde gelen hadisçilerindendir. 1917 yılında Halep’te doğmuş, Şeriat Fakültesi’nde on yıl süreyle hadis, hadis usûlü ve fıkıh usûlü derslerini okutmuştur. M. Emin Saraç Hoca’nın yakın arkadaşı idi. Hadis, akâid, tasavvuf, tarih, öğretim metotları gibi çeşitli alanlarda 70’ten fazla çalışması vardır. 1997 yılında
Her gencin okuması gereken, sade ve anlaşılır bir dil ile yazılan, farkındalığımızı arttıracak bir kitap
Beni, aile ve karakter üzerine çok düşündürdü.
Sevginin ne kadar güçlü ne kadar etkili olduğunu bir kez daha anlıyoruz. İnsan sevgi ile gelişiyor ..
“Can’ın gıdası sevgidir.”
“ Sevgiden başka hiçbir şey ilişkiyi canlı tutamaz.”
Ve geliştiren anne-baba olmak istiyorsak önce kendimizi geliştirmeliyiz.
“ insanın en güçlü tanığı kendisidir .”
“ Kendini terbiye edemeyen , çocuğunu terbiye edemez.”...
Tabii kendi ile barışık olmak geliyor sonra ,
“ Her insan evrende tek ve emsalsiz olsa da , bir insanın değeri diğer insanlarla ilişkileri içinde oluşur ve gelişir. Elin beş parmağı gibi... Orta parmak daha uzun olabilir , ama daha değerli değildir. Diğerleri olmadan orta parmak kendi başına önemli bir değer taşımaz. Elin parmaklarının her biri kendine özgü bir değer taşır ve birlikte muhteşem bir ekip oluştururlar...”
Kendi özümüzde kendimizi nasıl tanımlıyoruz peki ?!
Bunu düşünüp kitabı en yakın zamanda okumanızı tavsiye ediyorum...
Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’in sade bir üslupla yazdığı , az sözle çok şey anlatan ve mutlaka okunması gereken bir kitap ..
“Başarısızlıktaki sebepler neler ? “ “başarıya nasıl ulaşırız ?” “Terbiyenin ruh ve karakter üzerindeki tesiri nedir?”..sorularına cevap niteliğinde bir eser. “ ...Dediğim gibi senin elinde bütün bu düşmanlara
karşı koyacak kuvvetli iki silahın var: iradeli olmak ve çalışmak.” “ Bu takdirde hayatımızın planı şu olur; gayret, her gün biraz daha gayret...” “ Genç okuyucum! Alışkanlıklara doğru atacağın ilk adıma bilhassa çok dikkat et. İyice düşün ve iradene sahip ol; kötülük yolunun çamuruna basmamaya çalış. Ta ki sonra ayağını yıkamak zahmetine katlanmaya mecbur olmayasın. Kumar masasında, meyhane köşelerinde, kahve peykelerinde ömür geçiren nice bedbaht görürsün ki, bunlar hep ilk adımın kurbanıdırlar.” ”Çok düşün...”
” ...Gençliğini boş yere harcama onu koymetlendirmeyi bil.”
”Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlak güzelliğidir. Çünkü ahlakı güzel insan her yaşta güzeldir.”
”Ahlakını güzelleştirmeye daima çalış.”
#irade #iradeterbiyesi #başarı #ahlak #zaman #genclik #alifuatbaşgil #julespayot
İrade terbiyesi, Cemil Meriç’in :” Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim.”dediği ve aynı zamanda Ord.Prof.Dr. Ali Fuat BAŞGİL’in :”Kendi kendime, ah bu kitap on sekiz yirmi yaşlarımdayken elime geçmeliydi.” dediği kitaptır.
İrade zayıflığımızdan kurtulmak için neler yapmamız gerektiğini vurgulayan ve bizi düşündüren kitap sade anlatımıyla anlaşılır bir üsluba sahip
Meseleye giriş, kişiye özel tavsiyeler, çevrenin önemi, iç kaynaklarımız ve irade psikolojisi şeklinde beş ana bölümden oluşmaktadır ...
”Az da olsa düzenli ama sürekli olan çalışma, uzun molalar içeren yüksek eforların toplamından daha güçlüdür ve daha değerlidir.”
”..Düzenli çalışma tek bir hedefe yönelik olmayı gerektirir. Çünkü irade, gösterilen çabanın çokluğundan ziyade tek amaca yönelik olmasıyla kendini belli eder.”
”Coşkulu ama bir o kadar da boş bir hayat yaşıyoruz.”
” Hayattan ne istediğimiz, ne olacağımız, hayatta oynayacağımız rol kendine hakim olmaya bağlıdır. İnsanlardan beklediklerimiz ve insanlara vereceğimiz değer sabırdan geçiyor.”
” Uzun soluklu bir işi isteksiz olarak, sevmeden yapmak, baştan kaybetmek anlamına gelir. Başarmak için işine saygı duyman gerekir. Bakarsan bağ olur ve büyür. Psikoloji kurallarını da düzgün bir biçimde kullanırsanız, sapasağlam bir karara dönüşür. Böylece karıncaya yem olacak bir tohum kasırgalara kafa tutan bir meşeye dönüşebilir.”
Kitap alışılagelmişin dışında bir ilmihal kitabı. Kısa denemelerden oluşuyor.Konu olarak abdest, namaz,oruç,hac, vicdan, yalan,muhabbet,hüzün vs. gibi başlıklar ele alınmış. İlmihal’in manasına inilmiş.. .
İlk bölümden itibaren kendini sorgulamaya,düşünmeye iten bir kitap, okurken kendime sorduğum ilk soru “ Ne için yaratıldım,yaratılış gayeme sâdık mıyım?”
.
Yazarın kullandığı üslup okuyucuyu kendine çekiyor.
” Benim namazlarım; o dünya telaşı ile yatıp-kalkıp alelacele bitiveren namazlarım, hesap günü yakama yapışmayacak mı ?” ” Bir vakitten ötekine varıncaya kadar dokuz canlı nefis önüme ne tuzaklar kuruyor ve ben bunlardan birini geçsem ötekine düşüyorum.” ”Dünya sûretlerinin bulaştığı ayna nasıl parlar?
Huzura girmeden önce tövbe sularında yıkan.” ”Gaflet mü’mine yaraşmaz.” #mustafakutlu
