Merhaba bugün sizlere kalemini çok sevdiğim #stefanzweig in #birçöküşünöyküsü kitabıyla geldim.
Fransada XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına öyküsünün anlatıldığı bir hikayeyi anlatıyor. Madame de Prie sarayda sözü geçen bir kadındır. Kralın gözünden düşer ve Normandiya’ ya sürülür.
Hz. Ebubekir Efendimizin söylediği rivayet edilen yüz özlü söze XV. yüzyılın büyük gönül eri, Sadrazam Pirî Mehmed Paşa'nın babası, Şeyhülislam Zenbillilî Ali Cemâlî Efendi'nin amcası, Padişah Bâyezıd-ı Velî'nin son derece hürmet ettiği Halvetî Şeyhi Cemâl-i Halvetî'nin özgün yorumları tasavvuf yolunun anlayışını, idrakini ve irfanını ortaya koyuyor. İbn Arabî'den Abdürrezzak Kâşânî'ye, Şeyh Mağribî'den Hallac-ı Mansur'a, Beyazıd-i Bistâmî'den Ebü'l-Hasan Harakânî'ye kadar önemli velilerin sözleriyle de süslenen şerh edilmiş bir eser.
Bir taraftan ordunun silahsızlandırılması işleri de yürüyordu. Meselâ 1919 Nisanı’nda teslim edilen tüfek, süngü kollarının sayısı 200.000’i bulmuştu. Yalnız Erzurum’da XV. Kolordu, bunları vermemekte direniyordu.
XV əsrdə yaşamış Valentino hersoqu Sezar Borcianın imkanlı və gizli düşmənlərini aradan götürmək üçün müraciət elədiyi ən sevimli qətl üsulu "açar və ya əlcək" üsulu idi. Onun öldürmək istədiyi adama təqdim elədiyi açarın üstündə xırdaca iti uclu çıxıntı olurdu: guya ustanın diqqətsizliyidir. Gələn qonaqdan, sürpriz olaraq, həmin açarla müəyyən bir qapını açmaq xahiş olunurdu. Bu zaman zəhərli iynə barmağa batır və 2-3 gündən sonra həmin adam ölürdü. Sezarın əlcəyində də belə bir iynə olduğundan öldürülməsi lazım olan adamın əlini necə deyərlər, "dostcasına" bərk-bərk sıxmaq kifayət edirdi.
Şeker, XV. yüzyıldan itibaren politik bir meta haline gelerek, tüm dünyanın dikkatini üzerine çekti. Şeker kamışı tarımı, Amerika'nın keşfiyle birlikte siyasi ve ekonomik açıdan önemli bir süreç içine girdi. Kamış şekeri, önce Dominik Cumhuriyeti ve Brezilya'da, daha sonra Küba, Jamaika, Barbados gibi ülkelerde yetiştirilmeye başladı. Portekiz sömürgesi olan Brezilya'da, 1500'lü yıllarda yüksek miktarda kamış şekeri üretildi. Böylece Portekiz, dünya şeker ticaretinde häkim bir konuma yükseldi. Portekizliler, Portekiz'deki malikânelerinde işçi olarak çalıştırmak ve daha sonraki dönemlerde de Atlantik adalarındaki genişleyen şeker ekonomisinin iş gücü ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla köleler satın aldılar.
Sayfa 2 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
İngiltere ile karşılaştırıldığında neydi XV. Louis'nin devleti? Gerikalmış, boş inançlarla dolu, işe yaramaz ilahiyat tartışmalarıyla çalkalanan, ilerleme yeteneğinden yoksun bir ülke!
Sayfa 34 - Cem Yayınevi / 1. Bası, İstanbul, Eylül 1994Kitabı okuyor
Fransa Kralı XV. Louis'ye yakınlığı ile bilinen biri ona şu teklifi götürür: "Majesteleri! Akıl vergisi almayı düşündünüz mü hiç? Kimse akılsızlığı kabul etmeyeceği için böyle bir vergiyi seve seve öderler." Kral memnun ve alaylı bir şekilde gülerek, "Gerçekten doğru" der. "Bu buluşunuzdan dolayı sizden akıl vergisi almıyorum!"
Louis I
Louis II
Louis III
Louis IV
Louis V
Louis VI
Louis VII
Louis VIII
Louis IX
Louis X
Louis XI
Louis XII
Louis XIII
Louis XIV
Louis XV
Louis XVI
Louis XVII
Louis XVIII
Sonra? Sonrası yok.
Ne biçim adam bunlar
Yirmiye kadar saymasını olsun
Kıvıramamışlar.
XV. Yüzyılda, bizde, bizde, belirli bir tarih görüşü vardı: Türk tarihinin en eski çağları olarak Oğuz Han destanından bahsolunur, sonra pek kısa bir Selçuk tarihi anlatılarak Osmanlılara geçilirdi.
Avrupa'nın Osmanlı/Türk imajını oluşturan tarihi olaylar arasında İstanbul'un fethi, Kanûnî Sultan Süleyman'ın dillere destan devlet adamlığı ve zenginliği, yenicerilerin askerî cesareti yahut haremlerin "gizemli dünvası" kadar, Osmanlı tarihinin en hazin hadiselerindenbiri de yer almaktadır. Bu, XV. yüzyılın ikinci yarısında bütün Avrupa'da konuşulan Cem Sultan olayıdır. Türkler arasında da yüzyıllar boyunca nedametle konuşulan Cem Sultan hadisesi Avrupa'da büyük yankılar uyandırmış, Osmanlı-Avrupa ilişkilerinde yabana atılamayacak bir rol oynamıştır.
Aynı XV. asırda Türkiye'ye gelen Fransız elçisi B.de la Broquère Türkmen kadınlarının erkeklerden kaçmadığını, çok güzel ve iffetli olduklarini anlatırken Dulkadiroğullarına bağlı 30.000 kadın süvari bulunduğunu, erkek gibi silah taşıyıp savaştıklarını söyler, ki Dede-Korkut destânının tasvirlerine tamamiyle uygundur.
İlk kavimler bu erkek eli değmemiş tanrıçaya özel bir saygıyla tapmışlardır. Mısırlılar ona İsis adını vermiş; Frigyalılar Astarte diye anmış; Eski Yunanlılar Phoebe adıyla tapınmış, Latona ile Jüpiter'in kızı saymış, kararmalarını Diana'nın yakışıklı Endymion'a yaptığı giz dolu kaçamaklarla açıklamışlardır. Mitolojideki efsaneye
Manastırlar toplumların şekillenme tarzını belirleyen kurumlar olarak X. yüzyıl için uygun, XV. yüzyıl için tartışmalı, XIX. yüzyıl için tiksinti uyandırıcıdır.