Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İblis tanrıya isyan etti akabinde secde etmedi diye onu yaratan tanrı onunla inatlaşma adına mı cehennemi ve cennet alemi adlı bir oyun mu yaratı? Bizler o oyunun karakterleriyiz. Bunlar atlalayabiliriz ama her türlü bir şeyin ondan noksan olması söz konusu dahi olamayan bir tanrı neden insanlığı yaratsın ve kendine inanma nezaketini beklesin ve neden kendisinin kuram olarak kötülük ve iyilikle donatığı bir dünya da hep iyiliğin işlemesini beklesin ki ve neden kendisinin koyduğu maddelerin ihlal edileceğini bildiği halde bu maddeleri koyuyor ve neden kendisinin koyduğu bir maddeden dolayı insanları cezalandırıyor cehennemi yaratmakta ırkçılığın bir türü sayılmaz mı? Neden sadece cenneti yaratıp insanların orda yaşanmasına müsaade etmiyorsun ya da neden bunlara gereksinim duyup cennet ve cehennemi yaratmış oluyorsun sen ki her türlü noksanlıktan ırak olan ulular ulusu tanrı?
How are Black Holes formed?
Yıldızın kütlesi, Chandrasekhar sınırının altında ise, yıldız büzülmeyi durdurup sonunda yarıçapı birkaç bin kilometre ve yoğunluğu santimetre küp basına onlarca ton olan bir beyaz cüce, durumunda kalabilecekti. Öte yandan, kütleleri Chandrasekhar sınırının üstünde olan yıldızlar yakıtlarının sonuna geldiklerinde, çok büyük bir sorunla karşı karşıyaydılar. Bazı durumlarda ya patlayarak ya da yeterince maddeyi fırlatıp atarak kütlelerini sınırının altına düşürecekler ve böylece kütle çekimsel çöküntü afetini savuşturmuş olacaklardı. Ancak, yıldız fazla kilolarını atması gerektiğini nereden bilecekti? Chandrasekhar dışlama ilkesinin, kütlesi Chandrasekhar sınırından fazla olan bir yıldızın çökmesini durduramayacağını gösterdi. Ama böyle bir yıldıza genel görelilik uyarınca ne olacağı sorusunu Oppenheimer yanıtladı. Oppenheimer'ın çalışmasından edindiğimiz görüş şöyle açıklanabilir; yıldızın kütlesel çekim alanı, ışık ışınlarının uzay-zaman içindeki yollarını, yıldızın var olmadığı duruma göre, değişikliğe uğratır. Uçlarından yayılan ışık demetlerinin uzay ve zaman içinde izlediği yolu gösteren ışık konileri, yıldızın yüzeyine yaklaşınca içeriye doğru bükülürler. Bu da ışığın yıldızdan kaçmasını zorlaştırır ve ışık, uzaktaki gözlemciye göre sönük ve kızılımtırak görünür. Sonunda yıldız, belirli bir kritik çapın altına düşünce yüzeydeki çekim alanı o denli şiddetli ve ışık konisi o denli bükük olur ki, artık ışık kaçamaz. Genel Görelilik kuramına göre hiçbir şey ışıktan hızlı gidemeyeceğinden, eğer ışık kaçamıyorsa, hiçbir şey kaçamaz.
Sayfa 99 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
o susarken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, solurken. o varken ya da yokken. teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha da sonsuz geliyor. işte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım, onsuz bile olsam.
224 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Seni Kim Öldürdü Virginia?
Bir yazarın dünyasına girebilmek, onun gördüklerini tam anlamıyla görebilmek hiçbir zaman mümkün değildir. Bu gerçek, bir insanın karşısındaki kişiyi tüm çıplaklığı ile göremeyeceği kadar ortadadır. Deneyimlerimiz gösteriyor ki, şu an düşündüğümüz veya hissettiğimiz bir duruma yıllar sonra aynı gözle bakmak mümkün olmayacaktır çünkü o durumu
Deniz Feneri
Deniz FeneriVirginia Woolf · İş Bankası Kültür Yayınları · 20215,8bin okunma
Nasıl Yalnız Kalmak İstiyordum, Bilseniz Yalnız kalmak istiyordum ama bahsettiğim öyle bir yalnızlık ki tamamen, alışılmadık bir biçimde yalnız kalmaktan bahsediyorum. Sizin aklınıza ilk gelen şekliyle, sadece insanlardan uzaklaşmak değil, kendi kendimden de uzaklaştığım ve kendi kendimi dışarıdan, bir yabancı gibi seyrettiğim bir hali
Sayfa 21
366 syf.
4/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Beklentimi çok yüksek tutmadan başlamıştım, yine de hayal kırıklığına uğradım. Evet türü nedeniyle tema olarak çok farklı şeyler beklemiyordum ama karakterler ve olay örgüsü çok basitti. Historical Romance sevdiğim bir tür ve en azından karakterlerde kendilerini öne çıkaracak bir ya da iki özelliğin olduğunun farkındayım; bu kitapta buna benzer hiçbir şey yoktu. Olaylar yavaş gelişiyor, kitabın arka kapağında anlatılan şey kitabın ortalarında gerçekleşiyor. Çok fazla etken var ve bunlar detaylandırılmış bu da bir yerden sonra insanı okurken sıkıyor. Lana karakterinin kendine has hiçbir özelliği yok Drew karakterinin de öyle. Yazar ne yazdığını bile bilmiyor bir sayfada Lana çok masum diye düşünen Drew on sayfa sonra aslında o kadar masum değilmiş diyor, bu sırada da Lana iç sesiyle ben masumum ama saf değilim diye düşünerek okuyucuya bir şeyler aşılamaya çalışıyor ama sanki iki karakteri de farklı yazarlar yazmış gibi. Açıkcası bu türde bir kitaba hiç beklentim olmadan başlarım fakat kötü kitap yazmak da çok zor bence. Eğer türün hastasıysanız şans verebilirsiniz o zamanın havasını en azından yansıtabilmiş ama denk geldikçe okuyan biriyseniz tavsiye etmem.
Alçak Adam
Alçak AdamSamantha Grace · Aspendos Yayıncılık · 201280 okunma
Reklam
Ne yapıyor da korkmalarına neden oluyor?" "Hiçbir şey. Zaten asıl korkutucu olan da bu ya. İnsanları korkutmak için bir şey yapmasına gerek yok." "O zaman son derece kötü ve kaba biri." "Hayır, kesinlikle değil. Gülüp şaka yapmayı sever. Ama durup şöyle bir gözlerinin içine bakarsa dizlerinin bağı çözülür." "Gözleri çok mu korkunç?" "Hayır, bilmem.
Bu dünyada oluruna bırakarak geçip gittiğimiz, merak etmediğimiz merak etsek bile sorgulamadığımız o kadar çok şey var ki. Mesela Ölüm. Gerçek anlamda ölümü sorgularınız mı hiç? Hayatın kaybı, sonsuz karanlığa ve sona ulaşma, ahirete atılan bir adım, ruh ve bedenin birbirinden ayrılması,boşluk. Bunlar çoğu insanın ortak düşünceleri daha doğrusu sorgulamadan kabullenmek daha kolay olduğu ve mantıklı geldiği için kabul ettiklerimiz. Ciddi ciddi hiç düşündünüz mü ölümü? Ne olduğunu, neden olduğunu, anlamını, varlığını, ağırlığını, yaşayan düşünen ya da içgüdülere sahip her canlının korktuğu bu kavramı hayatınızın herhangi bir anında oturup dış etkilerden dinden, felsefeden ya da toplumun kendisinden etkilenmeden düşündünüz mü? Bence sorgulayın sadece ölümü değil daha da fazlasını bu yaprak neden soldu bu şarkı niye beni rahatlatıyor, müzik nedir bana etkisi nedir, ruh nedir, his nedir?!i... Peki aşkın, neşenin,öfkenin benim için anlamı nedir? Toplumu boş verin sizin düşünceniz ne, siz ne düşünüyor, siz ne hissediyorsunuz sizin için anlamı ne?...Buna odaklanın. Aşkın anlamı bu sevginin bu neşenin bu diyip kalıplaşmış düşünceleri sermeyin önünüze. Sizin için ne demek, siz ne düşünüyorsunuz, bu kavram size ne hissettiriyor önemli olan bu. İster toplum düşüncelerine tamamen aykırı olsun ister bu düşünceler yüzünden yargılanacak dışlanacak olun yeter ki kendiniz olun... ~Bunu zor yoldan öğrenen biri
975 syf.
10/10 puan verdi
Olağanüstü
Hayatımda okuduğum en iyi kitaptı. Zaten bu seriyi bilmeyen yok. Aynı zamadanda hayatta en çok ağladığım kurgu bir şeydi. Kitabın içerisinde çok üzüldüğüm yerler oldu ama okuyanlar bilir kitabın son 100 sayfası ve esrar dairesi kısımları, Harry'nin aynayı açmaması -sonradan açması- ya da Nick'in yanına gitmesi ve son sayfalarda olan Dumbledore ile olan konuşması. O KADAR AĞLADIM Kİ. BU SERİYİ OKUYUN LÜTFEN OKUMAYAN KALMASIN. Bana bu kitap bittikten sonra psikolojim bozuldu resmen DÜNYANIN EN İYİ KİTABI YA
J. K. Rowling (Robert Galbraith)
J. K. Rowling (Robert Galbraith)
Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Harry Potter ve Zümrüdüanka YoldaşlığıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 202026bin okunma
bir böceğin belli bir çiçeği, meyveyi, gübreyi, eti ya da ichneumonidae’lerin (asalak arıların) sırf yumurtalarını oraya bırakmak için yabancı bir böcek larvasını ararken ve buna ulaşmak için ne çabadan ne de tehlikeden kaçmazken gösterdikleri o özen, gayret ve katlandıkları sıkıntı, bir erkeğin cinsel tatmin için belirli, kendisine bireysel yönden hitap eden yapısal özellikleriyle bir kadını özenle seçmesindeki ve amacına ulaşmak için kimi zaman akıl almayacak bir budalalık yaparak mutluluğunu bile gözden çıkartıp bu kadınla evlenmesi ya da parasını tehlikeye atan, onurunu, haysiyetini beş paralık eden aşk serüvenlerine girmesi, hatta kimileyin amacına ulaşmak için işi zina yapma ve ırza geçme gibi suçlara kadar vardırmasındaki sıkıntılara çok benzemektedir. Bütün bunlar sadece bireyin pahasına olsalar da, doğanın o her yerdeki bağımsız iradesine uygun olarak amaca en uygun şekilde türe hizmet etmeye yöneliktir.
Reklam
"Neden kuşları beslemeyeyim?" "Çünkü bu bencilce,"diyor babam. "Kuşa sandviçimi vermenin neresi bencillik?" Babam pencerenin önünde bana katılıyor ve tek bacaklı aynak kuşuna bakıyor. "Çünkü aynaklar sığır eti ve turşu yemez,"diyor babam." O sandviç parçalarını sadece kendini iyi hissetmek için veriyorsun. Bu bencilce bir düşünce. O kuşu her gün pencereden beslemeye başlarsın, sonra o da sanki burası bir sandviç dükkanıymış gibi her gün uğramaya başlar, ardından arkadaşlarını da getirir ve o kuşlar zor yoldan yiyecek bularak kazandıkları gücü ve egzersiz yeteneklerini kaybeder. Yani matabolizmalarıyla büyük ölçüde oynamış olursun. Bir sığır eti ve turşu yüzünden Bracken Ridge aynak topluluğu ile aranda başlayacak savaştan bahsetmiyorum bile. Dahası doğal olmayan yollarla kuşları tek bir yerde toplayarak ekolojik dengeyi de aniden bozmuş olursun. Bunu her zaman uygulamadığımı biliyorum ama görüyorsun ya,temelde bütün mesele, kolay olan şeyleri yapmaktansa doğru olan şeyleri yapmaktır. Sen kendini iyi hissedesin diye aynaklar sulak alanlardaki ağaçlarda yaşamak yerine bir park alanındaki zeminde, güvercinlerle birlikte yaşamaya başlar ve türler arası temasa neden olup bağışıklık sistemlerini ve hormonlarını bozarsın.
148 syf.
·
Puan vermedi
Benjamin Button'un bedeni değil ruhu Siddhartha...
(Spoiler içerebilir.) I.Bölüm: "Düşünmek, beklemek, oruç tutmak." Her şey kusursuzkenki şüphe, daha fazlası olmalı düşüncesi, arayışta olmak. Bir sonuçtayken bir sebep aramak. Bu da bir açgözlülük müydü? Siddhartha bu his içinde olduğu için mi Ben'inden kurtulamıyordu? Seyahat etti Siddhartha, kast sistemindeki yerinden vazgeçti, ormandaki keşişlerle dost oldu, yetmedi yolunu bulmuş olanla karşılaştı yolda: Buda. Buda'nın öğretisinin tek bir kusuru vardı Siddhartha için, Buda'nın kendi yolu bir sırdı. Buda bir hedef gösteriyordu sadece ama Siddhartha o sırrı öğrenmek (yasak elma?), o sırra yolculuk etmek istiyordu. Eleştirdi ve terk etti ermişi. II.Bölüm: "Giysiler, iskarpinler ve para pul." & III.Bölüm: "Beklemek, sabretmek, kulak verip dinlemek." "Siddhartha; kendi yolunu mu, kendi mahvını mı buldu?" 49.sayfaya kitabı okumaktayken böyle bir notta bulunmuştum. Zaman Siddhartha'ya gösterdi ki iyisiyle veya kötüsüyle kendi yolunda yürümüştü: Günahın tadına bakmıştı, tövbe etmeyi öğrenmişti ve böyle "erişmişti" ırmağın sırlarına. Fakat zaman ben okur için gösterdi ki mahvını buldu Siddhartha. İstemsizce rahatsız oldum Siddhartha'nın yolculuğundan, temiz şeyleri kirletmekle kalmıyor bir de bir arayışın lekesiz olamayacağını yüzüme haykırıyormuş gibi hissetmekten kendimi alamadım. Halbuki arayış saflık için, saf olmak değil midir?
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202037,9bin okunma
144 syf.
2/10 puan verdi
·
18 günde okudu
Japon edebiyatını normalde okumayı çok seviyorum. Çünkü duygusal oluyor ve duygusal kitapları okumak bana iyi hissettiriyor. Ama maalesef bu kitapta bana duygu hiç geçmedi. Sonunda bittiğinde de “Ee ne oldu şimdi?” diye düşündüm. Konusu: •O-Tama, babasını üzmek istemediği için evli biri olan Suezo’nun metresi olmayı kabul eder. Suezo çok varlıklı biri olsa da tekin biri değildir. Karısından ayrılmaya da niyeti yoktur. O-Tama babasının mutluluğunu ve rahatını önemsese de zamanla bu ilişki onu mutlu etmemeye başlar. Her gün camdan dışarı bakarken gördüğü üniversite öğrencilerinden birini çok beğenir. Bu üniversite öğrencisi Okada adlı kişidir. •Sadece bakışmalarla başlayan ilişkileri tanışmalarıyla devam edecektir. Bütün bu olanları da Okada’nın arkadaşının gözünden okumaktayız. •Kadınların toplum içindeki konumunu da görmekteyiz. O-Tama suçlanırken Suezo’ya kimse bir şey demiyordu mesela. Ya da Suezo’nun eşi bu olanlara katlanmak zorundaydı. Çileyi her zaman kadınlar çekiyordu. •Kitapta beni duygulandıran tek kısım O-Tama ve babasının ilişkisiydi. O-Tama evden gittiğinde babasının onu hep beklemesi ama birlikte geçirdikleri keyifli günlerin geride kalması, artık kızının evin daimi üyesinin olmaması, beni unuttu mu diye düşünmesi duygusaldı. Gerçekten böyle mi oluyordu acaba? Evlenince insan babasını unutuyor muydu?
Yaban Kazı
Yaban KazıOgai Mori · İthaki Yayınları · 20212,801 okunma
Güzel Kız
- pierre loti tarafında yürüyorlardı- ~Bende bu mezarlara ne zaman gelsem huzurlu hissediyorum biliyor musun ? + Garipmiş neden ~ Bana huzur veriyor sanki herşey olması gerektiği gibi yerli yerindeymiş ,hak sahibini bulmuş, yangın sönmüş bebekte susmuş artık o saçma insan kavgalarının değeri kalmamış, son durağa son sefer yapılmış, hissiyatı veriyor bana .ya da belki de burda defnedilenlerin güzel ruhundan ötürüdür bilmem ki acaba garip olan ben miyim ? *Arkadan güzel yüzü örtülü peçeli kadın : Hayır aslında iyi bir şey tefekkür etmene sebep oluyor buralar tarihi yerler medreselerin kalbi, Salih insanların kabirleri hep burada bende aynısını hissediyorum - ne güzel sözleriniz teşekkür ederim ben arkada kaldım arkadaşlarıma yetişmeliyim iyi günler sağol * Hadi yetiş onlara o zaman * Aynı kadın tekrardan Güzel kız ! güzel kııız ! - Aaa bana mı dediniz ? bir şey mi? oldu abla * Al bunu düşürdün - sağolun teşekkür ederim (içten içe galiba şapşalım) * Dikkatli ol
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.