: yağmur

: yağmur
@yagmurmuyagmur
“Ben başkaldıran bir insan değildim. Kuzu gibi boyun eğenlerden de değildim, çünkü neye boyun eğeceğimi ya da güle oynaya yaşayabilmek için nasıl bir toplum tasarlamak gerektiğini bilmiyordum. Ne hüzünlü ne de neşeliydim, tepeden tırnağa orada, olduğundan başka türlü olamayacak, şu ya da bu toplumun herhangi bir şeyini değiştiremeyeceği kozmogoninin tutsağı gibiydim.”
Reklam
156 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Musa'nın Uykusu
Musa'nın UykusuTuğba Doğan
7.8/10 · 378 okunma
“Bazı deneyimlerin bir hayat stratejisine dönüşecek kadar olgunlaşabilmesi için vakitlice öğrenilmiş olması gerekir.”
Sayfa 132Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Yaşayan herkesin anlatacak bir hikayesi ya da hikayesinin anlatmaya değer olduğuna dair bir vehmi var.”
“Yemek ve dedikodu ölü evlerinde ceset kadar kesin.”
Reklam
“İnsanların diğer insanları kendi ölümleriyle tehdit etmesinde anlaşılacak bir taraf yoktu. Fakat aile bu demekti; insanın içine mesnetsiz bir korku ve suçluluk duygusu ekme merkezi.”
“Saygı, birtakım insan ilişkilerinde korkuyla hasedin oldukça enteresan bir alaşımıdır.”
“Bir insan Ruhi’ye niye âşık olur? Ruhunun bütün kemikleri yanlış kaynamış bir adamı düzeltmek iddiası mı?”
“…Sen bütün müsabakalardan beri idin. Bense hep rağmen sevildim. Kız çocuğu olmama rağmen, yeterince sevimli, yeterince güzel, yeterince akıllı olmamama rağmen. Büyüdükçe yapamadıklarımın boyu önce boyumu sonra da yaptıklarımı aşmasına rağmen. Bana bütün bunlara rağmen belli bir ölçüde sevildiğim ve bu ölçüyle yetinmem gerektiği, hatta ben her ne isem o olmama rağmen sevildiğim için müteşekkir olmam gerektiği öğretildi.”
“İngilizceyi Türkçeye Türkçeyi İngilizceye çevirebiliyorum, ama Türkçeyi Türkçeye çeviremiyorum, mizansenleri diyaloglara çeviremiyorum, abla benle konuşurken dudağı neden hafifçe kıvrılıyor işte bunu çeviremiyorum, ağabey neden kahvesini karıştırdıktan sonra kaşığı fincanın kenarında gezdirip, üç defa kenarına vurup -çin çin çinnn- kaşıkta kalan kahveyi fincanın içine akıtırken, bunu keskin ve net hareketlerle yaparken kelimelerinin her birinin sonunda görünmeyen ünlem işaretleri nasıl beliriyor, işte bunları çeviremiyorum. Türkçeyi Türkçeye çeviremiyorum, kelimeleri eylemlere çeviremiyorum, eylemleri kelimelere çeviremiyorum, geçmişi geleceğe çeviremiyorum, gündelik hayatın içinde sıradan konuşmaların yüzeyine saklanmış imaları eviremiyorum, bu masada, hastanenin bahçesinde sonbahar şehri başka bir tabloya çevirirken, ağaçların dalları rüzgârda salınarak kendilerini bir müzik parçasına çevirebiliyor, abla tostundan minik bir parça koparıp etrafımızda dolanan kedileri beslerken kişiliğindeki kesinliği ve katılığı bir anda hayvanseverliğe çevirebiliyor, ağabey sigara üstüne sigara yakarken kederi vakara çevirebiliyor, bir ben bu masada ne olup bitiğini, ortamızda dönüp duran havadaki keskin sükûtu bir şeye çeviremiyorum.”
Reklam
“Musa ayrılmayı bilmiyordu. Oysa hayatta kalmanın koşulu doğru zamanda ayrılmasını bilmektir. Önce anne karnından ve sonra da sırasıyla her şeyden.”
168 syf.
9/10 puan verdi
Çağrılmayan
ÇağrılmayanPaul Laurence Dunbar
8.8/10 · 14 okunma
“Çok kereler olduğu gibi yaşıtlarıyla uyumsuz olduğunu fark etti yine. Kafileye ayak uyduramıyordu bir türlü. Alelade insanın çizgisinden çıkarılmıştı Brent.”
Sayfa 138Kitabı okudu
“Dünyanın fenalığını düşünüp durmak pek çokları için kanaatkâr bir tatmin kaynağı gibidir. Bu insanlar, ‘kanlı’ hikâyelerden şeytanca bir zevk alan çocuklara benzer.”
Sayfa 132Kitabı okudu
“Kabullenilen bir zayıflık güç potansiyeli barındırır içinde.”
Sayfa 118Kitabı okudu
81 öğeden 61 ile 75 arasındakiler gösteriliyor.