Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
OsmanlI imparatorluğu'nun, imparatorluk bünyesinde bulunan gayri müslim halka kötü davranmadığı, "millet" adını verdiği dinî topluluklara kendi kendilerini yönetme imkânı ve tam bir muhtariyet verdiği bir gerçektir. İmparatorluktaki Müslümanların dışında belli başlı dinî topluluklar olan Yahudiler, Ermeniler, Rumlar kendi dinî yöneticilerinin idaresinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunu batılı tarihçiler de kabul ve tasdik etmektedirler. Aşağıya alacağımız satırlar 1909 yılında, yani OsmanlI İmparatorluğu döneminde Paris'te basılmış bir tarih kitabından alınmıştır: "...Türkler Hristiyanlara millî dillerini ve dinlerini bırakmışlar, onlara müdahale etm em işlerdir... Dinî ibadet yerleri (manastırlar) okul vazifesi görmekte ve geçmiş tarihin izlerini muhafaza etmektedir. Kendi dinî liderleri ve onların yönetiminde kendi kanunları vardır... Yani Türkler, bizim himayemiz altındaki ülkelere davrandığımız gibi davranmışlardır. Türkler gayrimüslimlerin siyasî kurumlarını birleştirerek, mahallî teşkilâtlara saygı göstererek, devletleri yok etmişler ancak halkların varlığını sürdürmüşlerdir..." (1)
Sayfa 1 - Türk-Ermeni İlişkileri, Tehcir Olayı ve Sözde “Soykırım” - 1) Albert Malet; L'âpoque Çontemporairıe. Hachette, Paris. 1909. s. 505.Kitabı okuyor
Yahudiler savaşarak ve zor kullanarak Filistin'in yüzde 77'sine sahip oldular; vurarak, kırarak, öldürüp yağmalayarak yüz binlerce Arabı kendi vatanlarında evsiz bıraktılar. İşte İsrail gerçeği budur.
Reklam
432 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Maaza Mengiste, Etiyopya doğumlu, Newyork Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan bir yazar.Maaza Mengiste'nin Gölge Kral adlı romanı 2020 yılında Booker Ödülü'nde kısa listeye kalmayı başarmış. Etiyopya, 1935 yılında Mussolini önderliğindeki İtalya tarafından işgal edilir. Gölge Kral, 2. İtalya-Etiyopya Savaşı
Gölge Kral
Gölge KralMaaza Mengiste · Timaş Yayınları · 035 okunma
Konu Müslümanlar olunca üç maymunu oynamak kolay geliyor
Batılılar müstehzi bir eda ile izliyorlar bu olayları.. Mesela Bulgaristan'da on yahudiye aynı işkence ve baskı yapılsa idi kıyamet kopardı. Ya da biz Hristiyan ya da Yahudiler için benzer bir uygulamaya kalksa idik, yer yerinden oynardı. Ama bu zulümlerin muhatabı Müslümanlar olunca kimsenin sesi çıkmıyor.
Sayfa 25
Yahudi ırkından bahsedebilir miyiz?
Joseph Reinach: "Katolik Ferdinand tarafından İspanya'dan sürülen ve İtalya, Fransa, Doğu ve İzmir'e yayılan İspanya sürgünleri arasında, İber yarımadası kökenli Yahudileşmiş çok insan vardı. Rus, Polonyalı ve Galiçyalı Yahudilerin büyük çoğunluğu Hazarların soyundandır. Hazarlar, İmparator Şarlman zamanında topluca Musevi olmuş Rusya'nın güneyindeki Tatar halkıdır. ... Yahudiler, Batı Asya'ya yerleşmiş çok sayıdaki Arap veya Sâmî kabilelerin birinden ibarettirler."
Ya boyun eğecek ve yokolacağız ya da direnecek ve kazanacağız.Yahudiler, ABD ve diğerleri şeytanları ile birlikte, bize ve Allah(cc)'a karşı bir savaş açıyorlar.. Kaybedecek onlardır!
Sayfa 8
Reklam
Aslında "Yahudi ırkı" hiçbir zaman olmadı. Hitler'in ve siyonistlerin hezeyanları dışında öyle bir ırk yoktur. Tarihin her aşamasında "Yahudiler" büyük etnik grupların unsurlarından biri olmuştur.
·
Puan vermedi
Son zamanlarda sıkça dile gelen bir halk olması dolayısıyla yazar ana hatlarıyla kutsal kitaplarından da istifade ederek kaleme almıştır. Tarihte yaşadıkları sürgünleri, Kendi peygamberlerine isyanları, vadedilmiş toprakları, inanışları kitapta sade bir şekilde ele alınmıştır. Yahudilerle yada Yahudilikle ilgili bir çok soruya cevap bulabileceğiniz açık anlaşılır bir kitap olarak karşımıza çıkmaktadır. Yahudilik etnik bir köken üzerine Hz. İbrahim’e ve onun oğlu Hz İshak’a ve torunu Hz Yakup’a dayanmaktadır. Dini kitaplarına göre Mezopotamya da yaşayan Hz İbrahim ve ailesini Tanrı kutsal kılıp Kenanı onlara verir. Hz. Musa döneminde mısırda yaşayan İsrailoğulları ise Hz Musa döneminde kendilerin bir tanrı yapıp yaptıkları için Arzı Mevut topraklarından men edilmiştir. Hz davut döneminde ise tüm Kenan’a egemen olunur. Hz Süleyman dönmende de bir mabet yapılır. Hz Süleyman’dan sonra bu ülke kuzey İsrail ve Güney Yehuda olarak ikiye bölünür. Kuzeyi Asurlar tarafından güneyi ise Babil’ler tarafından işgal edilir.Babil’lerin işgali sonucunda ise mabet yıkılır. Yahudilerin egemen olduğu bu topraklar bir süre sonra Romalıların eline geçer ve yahudiler Sen üzerinde Helenistikleştirme politikası başlar. Bu dönem de tekrar mabet yapılır ancak mabet Romalılar tarafından tekrar yıkılır. Romalıların yahudileri Kudüsten çıkarmasıyla yahudi sürgünü başlar. Yahudiler bu dönemden sonra sadece Endülüs Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar’ içerisinde rahat bir şekilde yaşamışlardır. Okuduğunuzda Yahudilik ile ilgili daha bir çok bilgiye ulaşacağınız bilgileri bünyesinde barındırmaktadır.
Anahatlarıyla Yahudilik
Anahatlarıyla YahudilikSalime Leyla Gürkan · İSAM Yayınları · 2014116 okunma
Unutmayın ki milliyetçiliğin ayaklandığı ve hayatımızı etkilemeye başladığı 19. asırda bile imparatorluğumuzun Rum büyükelçileri, valileri vardır. Ermeni yüksek sınıftan memurları, nazır ve müsteşarları vardır. Yahudiler büyükelçilik ve nazırlıklarda görülmez; ama bürokraside ve taşra bürokrasisinde şaşılacak kadar göze çarpmaktadırlar.
"Yahudiler ve Hristiyanlar: "Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz" dediler. De ki: "Öyleyse size günahlarınızdan dolayı niçin azab ediyor? Aksine siz O'nun yarattıklarından olan insanlarsınız. Allah dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah'a aittir. Dönüşde O'nadır." (Maide, 5/18) Yine bu kitap ceza yasasının amellere göre olduğunu, ahlakın genel kuşatıcı olduğunu, bunda yağcılığın, adam kayırmanın olmadığını, Allah indinde yönetimlerde ve siyasi iradelerde olduğu gibi "dokunulmazlar" kesiminin bulunmadığını bildirmiştir.
Sayfa 69 - Asalet yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Sahabe-i kirâm, yahudi ve hıristiyanlara muhalefet etmek için Cuma günü işlerini terk etmeyi mekrûh görürdü. Çünkü yahudiler cumartesi, hıristiyanlar ise Pazar gününe tazim olarak çalışmazlardı. Molla Ali el-Kârî, Şerhu müşkilâti’l-Muvatta, 1/230
Gazze'de yaşananlar oscar'a aday olmayacak çünkü yaşadıkları bir film değil! Yahudiler antisemitizm adı altında yaptığı filmlerle tüm dünyaya duygu sömürüsü yaparken, Gazze'deki gerçek dramı görmek için "insan" olmak gerekiyor.
Hristiyanlık ve Yahudilik
Ancak Yahudiler Filistin'de, siyonistler önderliğinde ileri görüşsüz ve maceraperest olduğu kadar, insanlık dışı ve vurdumduymaz olan bir eylem başlatmışlardır. Bu insanların izledikleri siyaset, ilişkilerin yalnızca anlık ve geçici hallerini hesaba katıyor, kalıcı etkenleri ve dünyadaki Yahudilerle Müslümanlar arasındaki genel güç ilişkisini umursamıyor. Bu siyaset Filistin'de, tüm Müslümanlara meydan okumuştur. Kudüs yalnızca Filistin'in veya Arapların problemi değildir, o tüm İslam aleminin problemidir. Yahudilerin, Kudüs'ü elde etmeleri için, islamı ve Müslümanlığı mağlubiyete uğratmaları gerekir ki bu, şükürler olsun ki onların imkanları dışındadır.
Sayfa 104Kitabı okudu
Resûlüllah'ın Beytu'l-Makdis'e götürülmesi ile oradan da yedi kat göklere çıkarılmasının eşzamanlılığı, Beyt'in Allah [c] katındaki makam ve kudsiyetine dair göz kamaştırıcı bir delildir. Yine İsa bin Meryem [a.s] ile Muhammed bin Abdullah'ın [s] esbabınca gönderildikleri risaletler arasında ne kadar kopmaz bağların bulunduğuna ve Allah'ın bütün peygamberlere gönderdiği dinin aynı din olduğuna apaçık bir delildir. Burada şöyle bir işaret daha vardır: Her asır ve zamanda yaşayan müslümanlar, bu mukaddes bölgenin korumasını, din düşmanlarının ve yabancıların tamahkârlıklarına karşı himayesini üstlenmelidirler. Sanki ilahi hikmet, bu çağın müslümanlarını, bu mukaddes yer üzerinde bulunan yahudiler karşısında gevşememeye, korkaklaşmamaya ve yılmamaya; burayı onların pisliklerinden temizlemeye ve orayı tekrar eski sahipleri olan mü'minlere iade etmeye çağırıyor.
Yahudi tarih anlatısı
Ortaya çıkan tarih anlatısı, gerçek bir tarih anlatısı değil İsrailoğullarının seçilmişliğini, diğerlerinden üstünlüğünü vurgulamaya, ispatlamaya çalı-şan mitolojik bir kurgudur. Arz–ı Mev’ûd ya da vadedilen topraklar anlatısı da bu kurgunun bir parçasıdır. Bununla Yahudiler, bir dönem yaşadıkları ve sonra oradan atıldıkları toprakların kendilerine Tanrı tarafından vadedildiğine, ancak bu vaadin etnik kimlik açısından Tanrı’nın seçilmişleri olarak Tanrı ile irtibatı yeniden olması gerektiği şekilde kurdukları takdirde gerçekleşeceğine inanmışlardır. Tıpkı Mesih beklentisi gibi Arz–ı Mev’ûd’a yönelik bu inanç da sürgün döneminde onların geleceğe dair beklentilerini can-lı tutmaya çalışan temel bir motivasyon aracı olmuştur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.