Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben bir salon sanatçısı değilim ki müşterilerimin hoşça vakit geçirmelerinden sorumlu olayım. Benden hesap, sanatımda yalan söylediğimde sorulsun. Sinema sanatının bariz 'otantikliği'ni istismar ederek, yani bu sanatın en inandırıcı etkileme biçimlerinin yardımıyla önce gerçekliğe yakınlık iddiasını ortaya atıp, sonra herhangi bir amaçla bunu saptırmaya yeltenirsem, işte o zaman benden hesap sorulsun !
Babam bir keresinde “Âdem topraktan yaratıldı; artan toprakla da kainat yaratıldı” demişti. ‘İnsan önemlidir’ demek istiyordu sanırım. Keşke öyle olsa, yani, insanın bir ehemmiyeti, değeri olsa. Ben o kadar emin değilim doğrusu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
"Yaşlı adam yavaş yavaş, kemikten beyaz bir sapı olan kısa siyah bir asaya tüm ağırlığıyla dayanarak ayağa kalktı; böylece iki büklüm olduğu halde hala uzun boylu olduğunu gördüler ve gençliğinde gerçekten de yapılı ve mağrur biri olduğunu." "Seni selamlıyorum, dedi; "belki de seni hoş karşılamamızı umuyorsundur. Ama doğrusunu
Yalnızlık ağır bir hal. İnsan dayanamıyor buna. Ya da her insan dayanamıyor. Katlanan, kabullenen vardır muhakkak ama o ben değilim. Aslında onlar da yanılıyorlar. Yalnızlığı anlamıyorlar bence. Yalnız kalmakla yalnız bırakılmak aynı şey değil. Tercih edilen bir yalnızlık nimet gibi. Hayranlık uyandıracak asil bir hal. Ama birilerinin seni yalnız bırakması... İşte o dayanılmaz. Yalnız kalmak değil can yakan, yalnız bırakılmak yani. Ve ben yalnız kalmadım, yalnız bırakıldım.
Yûnus Sûresi Ayet 3, 12, 16, 107-109 tefsiri
3. Kuşkusuz Rabbiniz o Allah'tır ki semavatı pazar ve pazartesi günü, arzı salı ve çarşamba günü, aralarında olanları da perşembe ve cuma günü olmak üzere altı günde halketti sonra arş üzerine istivâ etti; emri tedbir ediyor yani tek başına her hükmü işleri idare edip yürütüyor. İşleri O'ndan başka idare eden yoktur. O'nun izninin
Sayfa 192 - İşaret Yayınları 2.CiltKitabı okudu
“O sahtekar sayesinde okuyup öğrenmeye başladım ve ilk defa bir kadını orgazma ulaştırmanın ne kadar büyük bir armağan oldu­ ğunu fark ettim. Onu becermekten çok daha çaba gerektiriyor. Ondan öncesinde ise sadece ‘Eğer ben kendimi iyihissediyorsam, o da hissediyordur.’ diye düşünüyordum. Kadının boşalıp boşalmamasını benim kontrolüm dışında gerçekleşen riskli bir iş zannediyordum. Olabilir ya da olmayabilirdi.” Gülümsedi. “Beni yanlış anlama. İçgüdü­ lerim birçok erkeğinkinden daha gelişmiş durumda. Tam bir Neanderthal değilim yani. Ama okuyup öğrenmeye başladığım andan itibaren bunun çok daha derin bir konu olduğunu, öğrenilmesi gereken çok fazla teknik olduğunu keşfettim. Her seks yapışımda bir kadını boşaltmak istedi­ ğimi fark ettim. Yalnızca bunu doğru yapmam gerekiyordu.” “Tanrım, beni çok fazla azdırıyorsun Jonas.” Yüzü arzuyla ışıldadı ve aleti şaha kalktı. “O zaman seni yalayıp çığlıklar attırmama izin ver.” “Önce öykünü bitirmen gerekiyor.” Göğsümü okşayarak onu kışkırtıyordum. Nefes alışverişleri derinleşmişti. “îşte-sonra-bir-sürü- kadının-bacak-arasını-yalayıp-canım-istediğinde-onları- boşalttım. Bu kadar.” Gülümsedi ve bana yaklaşmaya çalıştı. Onu yeniden ittim. “Çok iğrençsin.” Güldü. “Cidden, daha önce hiç denemediğin bir seks pozisyonu olduğunu sonunda keşfettiğim için aklımı başımdan aldın.” “Daha önce denemediğim birçok seks pozisyonu var. Sadece seninle denediklerim de var bir sürü.” işte şimdi gerçekten mest olmuştum. “Ne? Bazılarında senin ilkin mi oldum?” “Birçoğunda.”
Sayfa 249
Reklam
İşte ben, içi dışı bir insanı, tabiat ananın şefkatle, özene bezene yarattığı, gerçek, normal insan olarak görürüm. Böyle bir adamı delicesine kıskanırım. Ahmak olmasına ahmaktır; bunun aksini iddia edecek değilim, fakat normal adamın ahmak olması gerekmediği ne malum? Belki bu halin kendine göre güzelliği bile vardır. Bu konudan bir çeşit şüphe duymamın nedenlerinden biri de normal bir adamın karşıtının, yani tabiat ananın yarattıklarından değil de laboratuvar imbiğinden geçmiş, üstün anlayışlı bir adamın (bu da biraz mistisizm gibi oldu galiba, ama bundan da emin değilim), bazen tüm manevi üstünlüğüne rağmen, zıddının karşısında acizliğini kabullenip kendisini samimi olarak bir fare gibi görmeye başlamasıdır. Üstün anlayışlı olmasına üstün anlayışlıdır, ama olup olacağı bir faredir; halbuki karşısında bir insan vardır... vs. vs.
182. Âyetlerimizi yalanlamaya kalkışanları, hiç farkına varamayacakları biçimde adım adım felâkete sürükleyeceğiz. 183. Şimdilik onlara, akıllarını başlarına almaları için birazcık mühlet veriyorum fakat unutmayın ki, benim plânım çok sağlamdır. O hâlde, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, bu mühleti fırsat bilsinler de, bir düşünsünler: 184.
Gerçek bir centilmen tüm servetini bir anda kaybetse bile yine de soğukkanlılığını bozmayacaktır. Para, centilmenliğin öylesine uzağındadır ki, bunun sözü bile olmaz. Öyle ya, çevredeki bayağı kalabalığın olanca rezilliğinden habersizmiş gibi görünmek de son derece soylu bir davranıştır. Ama kimi zaman bunun tam tersini yapmak da centilmenlik sayılıyor; yani kimi zaman bütün bu kalabalıkla ilgileneceksiniz, saplı gözlüğünüzün altından hepsini tek tek süzeceksiniz ve bu çirkef yığınını sadece centilmenler eğlensin diye hazırlanmış bir oyun olarak göreceksin. Kalabalığa karışabilirsiniz ama orada bir gözlemci olarak bulunduğunuzu, onlarla bir ilişkinizin bulunmadığını aklınızdan çıkarmamanız gerekir. Ama gelin görün ki, bütün ayrıntıları düşünmek de pek uygun düşmez. Centilmenliğe sığmaz bu tür bir davranış. Çünkü bu görünüm pek de öyle aşırı bir dikkat gerektirecek kadar önemli değildir. Daha doğrusu, bir centilmenin dikkatini sürekli çekecek kadar önemli değildir. Ama ben yine de bütün bunları ısrarlı bir dikkatle incelemeye değer buldum; kendini bir seyirci, bir gözlemci değil de bu kalabalığın bir parçası olarak görenlere de aynı şeyi salık veririm. Ahlâk konusundaki kişisel görüşlerimi burada sayıp dökecek değilim. Bu konuyu vicdanımı rahatlatmak için açtım. Şunu da belirteyim ki, son günlerde düşüncelerimi ve davranışlarımı ahlâkî ölçülere vurmak bana çok zor geliyor. Bambaşka hesapların etkisi altındayım çünkü…
Sonsuz Kitabevi
İKİNCİ KISIM
Bilmem: belki de, sizin anladığınız tarzda bir inkılapçı değilim. Ben, inkılâbı hiç bir zaman, hayatın dış şekillerini değiştirmek manasına almadim. Hele, bir konfor ihtiyacı bir konfor'a eriş cehti manasına hiç alamıyorum. Şüphesiz, içimizde yeni bir hayat hamlesiyle çatlayan şey yeni bir şekle vücut verir, yani yeni bir kabuk bağlar. Fakat, bu safhada artık inkılaptan bahsedilemez. Burada, artık, muayyen bir çeşit hayatın kalıplanışı vardır. Biz, sanki, inkılâbımızın böyle bir safhasına mi geldik sanıyordunuz? Yok canım, bu gördüğünüz şeyler, bu balo, bu otel, sizin Yenişehir evleriniz, bunlar hep birer hayat kalıbıdır ama bizim kendi inkılâbımızın ateşinde dökülmüş kalıplar degil. Bizim ruhumuzdaki yeni hayat prensibinin, yeni hayat özünün tomurcuğu da çatlamadı. Çatlamış olsaydı, memleketteki hayat şartlarının yalnız küçük bir ekalliyet lehine değil bütün millet için değişmiş olması lazım gelirdi."
Sayfa 123 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.