KUDUS VE KARDEŞLİK DUASI Bismillahirrahmanirrahim
İnna fetahna leke fethan mubina,
La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim..
Eyy Kudretlilerin en Kudretlisi
Eyy izzet sahiplerinin en şereflisi
Eyy vasfedenlerin hakkıyla vasfedemedigi Yüce Rabbim..
Bu yakarışımız başta nefsim adına, sonrada Ümmet-i Muhammed adınadır..
Ya Rabb bize verdiğin
Bir masalın iki kahramanıyız.
Binbir gece peşimizde uğrular
Kâh ölümü alırız koynumuza,
Kâh dönülmez bir ülkeye gideriz.
Ya ufuklar dolanır boynumuza,
ya da vuruluruz, kefen giyeriz.
Bizi bizden iyi bilirsin Rabbim,
bir masalı bir gerçeğe ansızın,
yalnız sen döndürebilirsin Rabbim...
İki dağ parçasıyız göl kenarında
Aramızda uçurumu
Sen geliyorsun; kuşlar geliyor bahçelerden
Papatya kokusu bir de, sen gelmeden önce Nasıl tanıyorum bilsen geçtiğin sokakları
Biraz mahmur oluyor bakışları, fersiz, çaresiz
Ölü kelebekler görüyorum sokak köşelerinde
Duvar diplerine bırakılmış acılar
Yorgun ihtiyarlar bir de, gençliğini arayan Sen tüm sokaklardan geçmişsin meğer
Hangisine baktıysam rengi bembeyaz
Bir dokun bin ah işit pencereden
Bir asker ağlıyor kenarında sessizce
Yavuklusunun adını unutmuş gözlerinde
Ne zaman biteceğini askerliğinin
Nereye gideceğini, kim olduğunu Aklının karıştığı mahzenlerde
Bir adam izlerine bakıyor delice
Şimdi sen geliyorsun, biliyorum
Hayallerim geliyor, umutlarım, mutluluğum
Hiçbir şeyi görmüyor gözlerim
Gireceğin kapıdan başka
Bağışla beni Sümeyye Yenilsem de aşka, her savaşta Mağlup olup acılara Sürülsem de her seferinde yalnızlığa Kalbime, seni sevmemesini öğretemedim. İstedim ki aynam ol Kainatı gözlerinden seyredeyim Yağmurları senin sesinle Ürkek ceylanları nefesinde hissedeyim Senin ruhunda yıkansın da Öyle düşsün toprağıma ay ışığı Kendimi sende seyredeyim. Ah Sümeyye!
Rüzgârlara adını ben mi söyledim ki sen kokuyor Ben mi ayarttım şu muttasıl göz kırpan yıldızları Ki onlar da bana senin gözlerinle bakıyor.
Belki hiçbir zaman sana seni sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Ne sana, ne senden başkasına. Düşün ki çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum. Sanki söylediğim anda her şey bitecek ve bu emsalsiz büyü bozuluverecekmiş gibi geliyor. Bir insanın kendini aldatması ne güçtür bilirsin. Bu sevmek korkusunun aslında çok sevmek olduğunu biliyor, fakat anlatamıyorum. Galiba asıl korkumuz sevmek değil! Onun arkasına gizlediğimiz sevilmemek korkusu.
Sevmek...
Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek...
Tutmak ellerinden, o elaya karışan yeşil gözlerinde derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere. Orada hep sen olmak, seni yaşamak. Sonra da sensiz edemediğimi, edemeyeceğimi söyleyememek sana. Susmak, sadece susmak
Seni içimde kendimle savaştığım bir yorgunlukta tanıdim.
Kör bıçakların bilediği yalnızlığımın en cinnet deminde buldum seni.
Belirsizliğin kanattığı hayallerin sadeliğinde tanıdım seni. Bundandır ki her nefes alıp verdiğimde adın dilime dolanıyor.
"Sana Hivdanur diyesim geliyor Sümeyye! Sana isminle seslenmek, kanadı kana bulanmış bir güvercinin son damla gözyaşı, hayata en son bakışı gibidir benim için.
Biliyorum, okuyorsun her yazdığım kelimeyi ama gücüm kelimelere de yetmiyor artık. Kendini suçlu hissetsen de, olsan da bin pişman ve affedilmesen de sevgilinin yüreğinde. Yine de kaçmayacaksın sevdandan. Kaçmak her türlü kötülüğün cehennemi değil miydi? Kaçmak ya da saklamak... En acısı hangisidir?
O iki nur gözlerine yemin olsun ki!
Hiç kimsenin duymayacağı, gidenlerin ardına bile bakmayacağı ecel sesinin vaktine kadar ismini saklayacağım içimde.
Mürekkep kuruduğu, kalem kırıldığı, güneş dürülüp de ay ikiye ayrıldığı zaman, ölümse ölüm, aşksa aşk dediğimsin. Ben seninle aynı ay ışığının altında, aynı
rüzgârın yalnızlığında, aynı gökyüzünün altında nefes almayı sevdim."
Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
Bir güvercin uçurup kıtalar arasından
Çağırdın beni
Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
Gerçekten inanmışsanız mutlaka üstün geleceksiniz.
(Al-i İmran-139) ayeti kerimesinin müjdelediği gibi Filistin
toprakları elbet bir gün kutlu ve ferah günlere kavuşacaktır. Bizler de karıncanın Hz.İbrahim (a.s)'ın o harlı ateşine
su taşıdığı gibi tarafımızı belli edeceğiz. Ve Filistin davasında boykota sahip çıkacağız!
"Kendini bulman için yolunu iyi seçmen lazım. Evlat, insanı tek kelimeye sığdırmak mümkün olsaydı, bu kelime 'nasip' olurdu. Yakındakine uzak kalmak da, uzaktakinin yüreğini tutmak da nasip işidir."
Kalplerde hakiki muhabbet bağı varsa,
Zaman ve mekan bakımından uzaklığın bir mahsuru yoktur..
Ve bunun aksine gönüller birbirinden uzaksa Zahiren yakın olmasında bir faydası yoktur..
Şu tabir meşhurdur;
Yemen'deki yanımda, yanımdaki yemende..