Türk yaralılar yerlerde yatıyordu ve ertesi gün hayatlarını kaybettiler.
Hızla gelişecek kalbimiz Kalbimiz hızla. Sürgünlerin umutsuzluğunda Kırık kalpler., yaralılar, onulmazlar Farksız çarpanların umutsuzluğunda Ve köprübaşlannm umudunda. Sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara Temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda Ve eski dağlarda, eski dağlarda kış Kovalarken ülkesini Hızla gelişecek kalbimiz. Kendi
Reklam
seksen bin şehid
Sağ kanatta Uluç Ali Paşa'nın Malta Amiralinin elli dört kadırgasını darmadağınık etmesi ve yüzlerce şövalyeyi öldürmesi : Osmanlı sancağının Haçlı Amiral gemisinde görülmesiyle morallerini sıfıra indirip, zafer umudunun kaybedilmesine yetti. Yanan doksan iki Türk kadırgası bütün gece Arnavutluk sahillerini aydınlattı. Yüzlerce top ve binlerce Türk gemicisini taşıyan yüz kırk kadırga ertesi gün müttefikler tarafından paylaşıldı. İnebahtı'run dalgaları birkaç saat içinde 30.000 Müslüman Türk'ü ve 10.000 Hıristiyanı yuttu. Dinler ve ırklar bir savaşla yok olmazlar. İnebahtı müttefiklere moral, ganimet ve on iki bin tutsağın dışında başka bir sonuç sağlamadı. Yine de Roma, Napoli ve Venedik kiliselerinde Haçlı seferlerini sonsuzlaştırmak İçin ayinler yapıldı Ve Kıbrıs Adası Türklere, bir yıldan daha kısa sayıla- bilecek bir zamanda: kayıplar, tutsaklar ve yaralılar hariç. seksen bin şehide mal oldu; binlerce ocağı söndürdü.
Ben acı çekmedim, acının içinden geçtim ............ Yaralılar için yaradan yapılma bir han'ım
Ben acı çekmedim, acının içinden geçtim ............ Yaralılar için yaradan yapılma bir han'ım Dilara Ayşe Akdeniz
Reklam
Yavrum küçücüktü, daha üç aylıkken yanımda götürüyordum göreve. Komiser beni göndermek zorunda kaldığı için ağlardı . .. Şehirden ilaç getirirdim, sargı bezi, serum ... Bebeğin kollarının bacaklarının arasına koyar, kundakla sıkıca bağlar, getirirdim. Ormanda yaralılar ölüyordu. Gitmek zorundaydık. Mecburen! Başka kimse geçemiyordu, sızamıyordu şehre, her yerde Alman polis noktaları, bir tek ben geçebiliyordum. Çocukla. Kundaklar içinde ... Itiraf etmesi bile korkunç geliyor şimdi . . . Ah, ne zor! Ateşi çıksın diye tuzla ovardım vücudunu, ağlardı çocukcağız. Kıpkırmızı olurdu, her yeri dökümüyle kaplanır, bağırır, yırtınırdı. Polis noktasında durdururlardı. "Tifo, tifo ... " derdim. Bir an önce gideyim diye kovalarlardı: "Weg! Weg!" .. Tuzla ovardım evet, sarımsak koyardım. Bebeğim minicikti, emziriyordum daha. Polis noktalarını geçip ormana girince hüngür hüngür ağlardım. Bağıra bağıral Öyle acırdım bebeciğe. Bir-iki gün sonra tekrar giderdim ama .
26 Teşrinievvel [8 Kasım 1912]
Gece Manastır’a döküldük. Fakat Garp Ordusu kumandanı bizi şehrin içine sokmadı. Şehrin dışarısında serseriyane dolaşıyoruz. Kuşbaşı kar yağıyor. Ayakları donan neferler haykırıyorlar. Yaralılar arabaların üstünde, yerlerde, karların ve çamurların içinde kıvranarak, inleyerek can veriyorlar.
İlişki savaşlarında kazanan yoktur, sadece yaralılar vardır. *Hal Edward Runkel
Ölüm hâlinde olan bu zavallı yaralılar şuurlarının altında ailelerini ve yurtlarını kurtarmak için döktükleri kanın beyhude olduğunu hissediyorlardı. Allahım, bu ne zaman bitecekti? Yatağının içinde, oturup durmadan küfür eden Nâzım’ın genç zabiti bana biraz kuvvet verdi. Yalnız sol eli kımıldamakla beraber, hayatta kalmış olduğu için özür dileyecek vaziyette değildi. En çok sevdiği kumandanı Nâzım ölmüştü. Kafası, şimdi de neferleriyle meşguldü. Hastahanenin, emir erini içeriye sokmamasına durmadan isyan edip söyleniyordu. Bana: — Pencereden bak, herif orada sokakta ne yapıyor, diye sordu. Ben kendisine lâzım olan şeyleri getirteceğimi söylediğim zaman, bir şey istemedi. Ne hastahane, ne hastabakıcı istiyordu. Yalnız emir erini istiyor, vahşî bir şekilde ölüme giden kumandanına da küfür ediyordu.
Reklam
Yağmur (Kendimden)
Bugün pazar yağmur yağıyor. Bu şehrin sokaklarına aslında hüzün yağıyor. Binlercesi vardır buğulu camların ötesinde, Hayallerini düşleyen ve binlercesi vardır ki Kaybettiklerini her yağmur da özleyen. Bugün pazar bu şehrin sokaklarına yağmur yağıyor. Telaşlıdır kimileri sokak aralarında koşar adım yürür. Islanmak değildir belki dertleri, Belki
"Ben kandan elbiseler giydim. Senin haberin var mı"
Birkaç gündür dilime dolandı bu dizeler... Vardır bir hikmeti diyerek düşünmeye başladım. Hikmeti idrak etmeyi kolaylaştırmak için de şiirin hikayesi kapı araladı bana. Aşağıdaki satırlar, üstadın, "Hatıralar II"de kaleme aldığı şiire ilham veren olay. "6 Ocak 1959. Sabah saat 10. İki arkadaşıma Babıalî Caddesi'ndeki Meserret Kıraathanesi'nde randevu vermiştim. Meğer ölüme randevu vermişim. Ama kaderimizde o gün ölümümüz olmadığından kurtulmuştuk. Olay, "Sirkeci infilâkı/Sirkeci Faciası" diye anılan olaydır. Ne olmuştu? Bir gün sonra gazetelerde okuduk. Hürriyet "Sirkeci havaya uçtu" diye manşet atmıştı. İnfilakta 40 kişi ölmüştü. Birçok da yaralı vardı. Gazetelerde hafif yaralılar arasında benim de adım çıkmıştı. O olay üzerine yazdığım "Ben Kandan Elbiseler Giydim. Hiç Değiştirsinler İstemezdim." isimli şiir, Sirkeci İnfilâkı, ölüm ve annemin hatırası arasında çağrışımlarla ilgi kuran bir şiirdir. " *** Kendinden birşeyler kattın Güzelleştirdin ölümü de Ellerinin içiyle aydınlattın Ölüm ne demektir anladım Yer değiştiren ben değildim Farklılaşan sendin Sendin bana gelen aynalarla Sendin bana gelen sendin Artık ölebilirdim Bütün İstanbul şahidim Ben kandan elbiseler giydim Bundan senin haberin var mı youtu.be/4jqTFcouVFc?si=...
Hızla gelişecek kalbimiz. Kalbimiz hızla. Sürgünlerin umutsuzluğunda Kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar Farksız çarpanların umutsuzluğunda
kalbime akan sıcak çikolata--
"Sağlıklı ve güvendeyim. Yakında bütün bildiklerimi anlatırım... Hayattalar mı? Yaralılar mı?" Aramızdaki bağı duymanın bu kadar zorlaştığını hiç hatırlamıyordum... Ama bir dakika sonra Rhysand'ın cevabı gelmişti. "Seni seviyorum. Hayattalar. İyileşiyorlar."
Kaşlarını neden yıkarsın dilber Divit alıp defterini yazarlar Evvel bizi beğenmeyen güzeller Şimdi çığrışırlar, al deyi deyi Koç yiğitler gider gelir yazıdan Yaralılar yatamıyor sızıdan Akça ceylan kurtulursa tazıdan Baş kaldırır gider, çöl deyi deyi
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.