İşte... Dağ aştık, tepe aştık, köyden köye koştuk, kurşun hançer kuşandık, Hatçe'ye vurulduk, adam vurduk, başkaldırdık, boyun eğmedik, haksızın hakkından geldik, yoldaşımızı gömdük toprağa kendi ellerimizle, acı çektik, göz yaşı döktük Memed'le; İnce Memed'le.
Şimdi ne zaman bir dağın, bir ormanın eteğinden geçsem aklıma gelir İnce Memed. Şu doruklarda mıdır acaba, şu birikmiş yağmur damlası gibi görünen ormanda mıdır? Belki ayağımı bastığım yere ayak basmıştır İnce Memed, belki onunla yıllar öncesinden buluşmuştur böylece izlerimiz... Ölmez İnce Memed, bir ölür bin doğar. Elbet birinden biriyle rast gelmiştir yollarımız. Kim bilir, belki her birimiz İnce Memed'iz. Her birimizin içinde yatar bir İnce Memed, gözümüzden sarı bir ışık geçer. Yüreğimize düşer o kor, oturur içimize o sancı. Yeryüzünde dolaşır durur ya onca köpek; masumun, güçsüzün elinden hakkını alanlaradır bizim davamız.
Diren yoldaş, hakkını yedirme, haksızlığa göz yumma, kızılcık şerbeti içtiğini söyle, kan kussan bile diren zalime! Yaşa be İnce Memed!