Bu seste, Ortadoğu'ya özgü bir kaypaklık, bir kandırmaca,bir yalan, güçsüz olanı ezme, güçlünün önünde ise el etek öperek riyakârca
eğilme demek olan bir yaşam üslubu vardı.
Sevgi olmadığında yaşam korkusu boğazımızı parçalar. Kendi şarkımızı söyleyemeyiz. Kimilerimiz söyleyecek bir şarkısı olduğunu bile hatırlamaz. Kendimizi ve olduğumuz halimizle birbirimizi sevmediğimiz zaman, ölüme terk edilmişizdir demektir.
Marion Woodman, Yaralı Damat
Yaşam, her vakit bulanık ve ağır ağır akan, çamurlu bir ırmak gibi hiçbir değişikliğe uğramaksızın geçip gitmeyi sürdürüyordu eskiden beri. Görünüşe bakılacak olursa; şimdiye dek hiç kimsenin bu gidişi değiştirmeye ne vakti, ne de hırsı olmuştu.
Görünüşü iyi olanı değil, sağlam, doğru ve kendi saklı bünyesinde iyi olanı arayalım, onu bulup çıkaralım. O uzak bir yere konmuş değil, elini nereye uzatman gerektiğini bildiğin taktirde onu bulacaksın.
Daha dün, kendimi, yaşam alanında ritmi olmadan
Titreyen bir parça sanıyordum
Şimdi bu yaşamın kendisi olduğumun farkındayım
Ve ritmik parçalardaki tüm yaşam benimle birlikte hareket ediyor.
Beyaz Zambaklar Ülkesi'nin insanları, her şeyden önce başka insanların hak ve özgürlüklerini düşünürler. Orada özgürlüğün değeri büyüktür. Ama bu ülkelerde özgürlük demek, başkalarını rahatsız etmek demek değildir.
✨️En güzel hediye , teşekkür ederim
Hastanemizin Yaşam Koçu Muhammed. 🏨🕊
"Devlet (insanlık) birisini öldürmeyi yasaklamaktaydı ama milyonların yarı yarıya öldürülmesini yasaklamıyordu. Birisini öldürmek mesela, bir insanın yaşam süresinden 50 yıl çalmak suç ama insanlığın yaşam süresinden 50 milyon yıl almak suç değil. Komik değil mi?" #biz #yevgenizamyatin
Böyledir bu dünya, yaşam cömertlik ister: İnsanın kendi içindeki karakteri yetiştirmesi ama bunu yaparken de çevredeki hiçbir şeyi algılamaması hala soluk alsa da ölü olmaya benzer.
Melikşah Altuntaş’ın ilk kitabını ilk basımından alıp, imzalatma ve tanışma güzelliğine nail olduğum,
Arkada Yaylılar Çalıyor bir oturuşta bitirip etkisinden kurtulamadığım bir öykü kitabıydı.
Kısacık ama derin cümleler. Kısacık ama kalbe dokunan öyküler… Özellikle ebeveyn boşlukları, kayıplar, varoluşsal sorular yaşayanlar bu kitapta altını çizip kendine döneceği satır araları bulacak. Farklı hayatlar, bakış açıları, yaşam koşulları da gördüğümüz öykülerin içindeyken, dışardan bakarak empati yapabileceksiniz. Keyifli okumalar.
Émile Zola (1840-1902): Natüralizm akımının en önemli
temsilcilerinden olan yazar, romanları için gerekli yaşam
deneyimini zorluklar içinde geçen gençlik yıllarında kazandı.
1864'te ilk öykü kitabı Ninon'a Öyküler yayımlandı. 1865te
kendi yaşamından izler taşıyan Claude'un İtirafları çıktı. Zola,
romancınin olayları bir izleyici gibi kaydetmekle yetinmemesi,
kişileri ve tutkularını bir dizi deneyden geçirirken, duygusal ve
toplumsal olguları bir kimyacı gibi işlemesi gerektiğini savundu.
Nasıl Ölünür 1876da Le Messager de l'Europe dergisinde
yayımlandı. Zola'nın titiz üslubu ve gözlem dehasının berrak bir su
gibi parladığı bu kısa eserin başrolünde toplumsal bir olay olarak
ölüm vardır: Ölüm herkesin başına gelir ama her insan ölümü
farklı bir şekilde yaşar, herkes kendi çevresinin içinde ölür.
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202215,3bin okunma