Hayvanlar, dünyayı yaratıp yok eden ölümsüz, ilkel güçlere insanlardan çok benzerler. Tanrıya daha yakındırlar. Dünyanın gerçek melekleri ve başmelekleri onlardır.
Evrende birbiriyle mücadele eden görünür ve görünmez kuvvetlerin savaşı, birbirini seven ve birbirinden nefret eden, dünyayı yaratmış iki zıt güçten başka bir şey değildir.
Gezi yazısı ve hatırat diyebiliriz bu kitaba da, yine Kazancakis farkıyla tabi. Trajedilerden çok güzel tespitler çıkarıyor bence, çünkü insanın en ilkel en yalın haline döndüğü zamanlar bunlar. Zaten çok hümanist bir insan yazarımız, şöyle diyor kitapta ''İspanya'nın (ve onunla beraber bütün insanlığın) geçmekte olduğu kritik anda, kendimi savaşın her iki tarafının da kılıç darbelerine maruz kaldığım bir noktada buldum. Çetin ve acı bir iç mücadeleden sonra, bu yeri hür irademle seçtim''
Kazancakis bedenen olayların tam içinde, ama ruhen her şeyin dışında sanki ; yerde sadece kendisi gökte sadece Tanrı var. Anlam veremiyor yaşananlara, ve koca dünyada yapayalnız hissediyor. ''Yüreğimi açacak olsalar, taş bir yolu umutsuz halde tırmanan bir tek adam bulurlar.'' son olarak kitaptan en sevdiğim alıntıyı bırakarak noktalayacağım.
''Armağan ümidine ve ceza korkusuna dayanan ahlak, insana da, Tanrı'ya da layık değildir; ahlaksızlıktır!''
shinebrightlikeshinee.blogspot.com/2023/11/kitap-c...