Bir hatıra defteri olarak düzenlenmiş olan romanda Feride, kendisine yabancı bir şehirde, bir otel odasında anılarını yazarken geriye dönerek, çocukluk ve ilk genç kızlık dönemlerini anlatır. İstanbullu bir subayın kızı olan Feride, küçük yaşta annesini kaybetmiştir; yanına gönderildiği babaannesinin de ölümü üzerine Fransız yatılı okulunda okur. Yaramazlıkları yüzünden arkadaşları, okulda, ona "Çalıkuşu" adını takarlar. Feride, yaz tatillerini Besime teyzesinin köşkünde geçirir. Teyzesinin yakışıklı oğlu Kâmran ile birbirlerini severler ve nişanlanırlar.
Çalıkuşu başlı başına bir mücadele romanıdır, yalnızlık romanıdır. En önemlisi de o günlerdeki zihniyetin baskınlığıyla evinden çıkması dahi ayıplanan bir kadının, bir erkeğe tutunup ömrünü refah içinde geçirmek varken kendi özgürlüğünün peşinden koşup tek başına ayakta durmasının hikayesidir. Virane ahırlardan emek verip okul yaratan idealist bir kadın öğretmenin hikayesidir. Reşat Nuri Güntekin kitap boyunca Anadolu insanının profilini çıkartır. Bu insanların bugün etrafınızda gördüklerinizden bir farkı yok. Çalıkuşu bu ülkeyi kuran dehanın başucu kitabıdır. O yıllarda kadınların akın akın Anadolu'nun en ücra köylerinde öğretmenlik yapmaya gönüllü olmasının tetikleyici faktördür. Bitirdiğimizde daha net ortaya çıkan şu ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim politikasını etkileyecek kadar önemli bir eserdir Çalıkuşu. Aşktan ziyade kadınların Osmanlı toplumundaki yerinin ve var olma mücadelesinin öne çıkarıldığı roman olduğunu düşünüyorum.