149 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Amerikan Edebiyatı açısından 20.yy'lın önemli yazarlarından biri olan Sherwood Anderson, özlellikle bu kitabı ile yazıldığı yıllarda ciddi eleştirilmiş bir yazar. Aynı zamanda yine Amerika'lı pek çok yazarın da üslup ve biçem açısından kendinden etkilenmesini sağlamış. Kitap, 1800 kişi gibi bir nüfusa sahip küçük bir kasabada yaşayan insanların olmak isteyip de olamadıkları hayatları, yapmak isteyip de yapamadıkları işleri, elde edemedikleri aşkları, yok olup giden tutkuları, ulaşmaya çalıştıkça uzaklaşan umutlarını anlatan, yazarın da belirttiği gibi grotesk insanların edebi olarak oldukça muhteşem ifade edilişi... Bu kitabı duymamın ve okumamın asıl sebebi; okulunda kızıma final sınavı için ödev verilmesidir. Fakat iyi ki okudum. Hemen sonrasında kısa öyküsü "Yumurta" İsimli eserini de okuyup, bu harikulade yazarı tanımaktan oldukça memnun kalmış bir şekilde sıradaki kitabıma doğru yelken açıyorum. Bu kitap her ne kadar küçük öyküler şeklinde yazılmış olsa da, okuduğunuz vakit tüm parçaların nasıl birbirleriyle ilgisi olduğunu göreceksiniz. Kısaca Winsburg Ohio kesinlikle okumanız gereken bir kitap
Winesburg, Ohio
Winesburg, OhioSherwood Anderson · Yedi Yayıncılık · 201187 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
Rose de Souza, öğretmenlik kariyerinden emekli olmadan önce, çok kültürlü bir ortaokulda, erkek öğrencilerden oluşan sınıfına son bir ders verecek. Öğretmenlik kariyerinde bir öğrencisi ile arasında geçen ve hayatını sonsuza dek değiştiren travmatik hikayeyi anlatmaya başladığında, kendi mesleki kariyerini, hafızasını, ailesini de sorgulayacaktır. Bayan de Souza'nın hayatıyla ilgili anıları aracılığıyla yazar,  Singapur'un katı yasalarını eleştirirken, çok kültürlülüğün, baskının ve sansürün ergen gençler üzerindeki etkisine de değiniyor. Aynı zamanda şu soruyu da cevap arıyor; Hataları telafi edebilir miyiz? Ben bu sorunun cevabına koca bir 'Hayır' diyorum. Bir öğretmen adayı olarak roman boyunca 'ben karakterin yerinde olsam nasıl bir yol izlerdim?' sorusunu sordum kendime, ama bu soruya cevap alamadım, ilk kez bir katakterle empati yapamadım. Her şeyin kontrol ve baskıya tabi olduğu bir toplumda iyi bir öğretmen olmak yeterli mi? Böyle bir toplumda öğrencilerinize ne olursa olsun hissettikleri gibi yaşamalarını öğütlemek ne kadar doğru? Bunu sorguladım. Dingin bir anlatımla gelen huzursuzluk duygusu roman boyunca beni terk etmedi. Bu duyguyu sevdim, romanı da çok sevdim. Kısacık, etkileyici bir hikaye. Tavsiye ederim. ..
Bayan de Souza’nın Son Dersi
Bayan de Souza’nın Son DersiCyril Wong · Alabanda Yayıncılık · 201834 okunma
Reklam
·
Not rated
“… dünya açısından hayri kritik bir durumun temeline Öykü’yü yerleştirir Harari, insanın kurgu yaratma ve ona inanma gibi tuhaf, diğer canlılarda bulunmayan bir özelliğe sahip olmasını. Büyük ölçekli insan ortak sistemlerin hepsi-dinler, hukuk sistemleri, politik sistemler, hatta para-beraberce inandığımız öykülerden ibarettir ve insan medeniyeti tamamen bu öykü üretme, anlatma ve gerçek yerine koyabilme meyli (ya da belki becerisi) üzerine kuruludur, Harari’ye göre. Diğer türler iletişim sistemlerini sadece gerçeği tanımlamak için kullanırken, insan dilini sadece gerçekliği tanımlamak değil gerçeklik yaratmak için de kullanır…” Kitabın ön sözünde bunlar yazmakta. İnsan olmak, hikaye üretmek ve o hikayelere göre yaşamak, o hikayelere inanmak ve o hikayeleri başkasına inandırmaktır da. Hepimiz aslında yaşadığımız, ortağı olduğumuz, kıyısından geçtiğimiz, uzaktan baktığımız, ya da görüldüğümüz hikayelerin toplamı değil miyiz? Roman, insan olmada hikayenin rolünü ele alıyor. Genel anlamda nitelikli bir roman olduğunu belirtelim. Ama kurgu boyutunda kimi sorular var: şişenin içindeki mektubu bulup okuma kurgusu bir klişe olmasına karşın, yazar bunu kullanmaktan geri kalmıyor. Roman bir kez daha gözden geçirseydi ve belli bir süre için de “demlenmeye” bırakırsaydı sanki daha iyi olacaktı.
Maymunlar Gezegeni
Maymunlar GezegeniPierre Boulle · İthaki Yayınları · 20185.3k okunma
Plath düzyazı yazarken karşılaştığı engelleri ifade eder: "...Hayat neredeydi? Dağılıyor, yok oluyordu ve hayatım tartıldığında eksik çıkıyordu, çünkü hazırlanmış bir roman kurgusuna sahip değildi, çünkü daktilonun başına oturup yoğun ve büyüleyici bir romanı sadece dehayla ve irade gücüyle bir ayda yazmayı başaramıyordum. Nereden, nasıl, neyle ve ne için başlayacaktım? Hayatımda yirmi sayfalık bir öyküye bile yetecek bir olay yok gibiydi. Felç olmuş halde oturuyordum, dünyada konuşacak kimsem olmadığını hissederek, insanlıktan tamamen uzakta, kendi eserim olan bir vakumun içinde: Kendimi giderek daha kötü hissediyordum. Ancak yazar olmak beni mutlu edebilirdi ve yazar olamıyordum. Oturup tek cümle bile yazamıyordum. Korkudan kaskatı kesilmiştim..."
Sayfa 59 - Everest
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Reklam
"Fakat ben şimdi biliyorum ki hüküm veren biri yanılıp günaha da girebilir.Bu kayalıkların derinliklerinde benim verdiğim kararlarla acı çeken insanlar var.Acının ne demek olduğunu ben şimdi çok iyi anladım.İnsan her şeyin karşılığını vermek zorunda değil.Kralım,özgürlüğüne kavuşturun o insanları çünkü onların övgüleri beni
Psikanaliz Denemeleri adlı eserinde Freud şöyle yazar: "O eski özlü sözü hatırlayalım: Si vis pacem, para bellum. Barışı korumak istiyorsan savaş için silahlan. Bu sözü değiştirme zamanı: Si vis vitam, para mortem. Yaşama tahammül etmek istiyorsan ölümü kabul etmeye hazır ol." Hayata tahammül etmek mi? Bundan fazlası da söylenebilir. Büyük bir zevkle şunu söyleyeceğim: hayatı sevmek istiyorsan, onun kıymetinin bilincinde olmak istiyorsan, ölümün de hayatın bir parçası olduğunu unutma. Ölümü kabul etmek-kendinkini ve yakınlarınınkini-hayata sonuna kadar sadık kalmanın tek yoludur.
Sayfa 46
288 syf.
10/10 puan verdi
Hyunam-dong -kitabevi kokulu bir edebi sığınak
Adından da anlaşılacağı gibi bir kitabevinde geçen roman, kitabevinin sahibi Youngju ekseninde şekillense de mekanın müdavimleri, çalışanları, atölyelerde ve söyleşilerde boy gösteren yazarlar da romanda kendini gösteren karakterler olarak öne çıkıyor. Hyunam-Dong Kitabevi, “Bir kitabevi nasıl olmalıdır?” sorusunun yanında, bir okurun, yazmak isteyen, yazar olma hayalleri kuran herkesin aklından geçen klasik sorulara da cevap arıyor. Kitabın başkarakteri Youngju kitabevini ve kendini geliştirmeye çalışırken aynı zamanda edebi eserler ve nitelikli okur olmak için hayali karakterlerin ve durumların ağzından okuyucuya kolay anlaşılır ve akılda kalıcı tavsiyeler veriyor. Romanda karakterlerin gelişimini dümdüz bir çizgide değil de iniş çıkışları ile okumamız, hikâyeleri ilerledikçe derine inmemiz, kitabın yazarı Hwang Bo-reum’un karakterleri oluştururken ne kadar özenli davrandığını hissettiriyor. Bu romanın içinde kendinizi, tanıdıklarınızı, arkanızda bıraktıklarınızı, özlediklerinizi ve kızdıklarınızı bulabiliyorsunuz. İnsana dair ve insana ait çok şeyle karşılaşıyorsunuz. Keyifli okumalar :)
Hyunam-Dong Kitabevi
Hyunam-Dong KitabeviHwang Bo-reum · Athica Yayınları · 2024346 okunma
448 syf.
·
Not rated
Bir insan için itirafta bulunmak oldukça zor olsa gerek. Hele ki kendi hayatımız söz konusu olunca. Tam da buna uygun olarak Stefan Zweig'in "Amok Koşucusu" adlı kitabında geçen sevdiğim bir alıntıyı sizler ile paylaşmak isterim: "Söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz."
İtiraflar 2.Cilt
İtiraflar 2.CiltJean-Jacques Rousseau · Kaknüs Yayınları · 2018144 okunma
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.