1881 yılında İstanbul'da doğdu. Üçüncü sınıfa kadar İstanbul'da Tıbbıye Mektebinde okudu; Almanya'ya kaçarak Berlin Tıp Fakültesi'nde öğrenimini tamamladı. 1908 Meşrutiyetinden sonra İstanbul'a döndü. Tıbbıye Mektebinde ders verdi. 1917'de Halide Edib Hanım'la evlendi. Mütareke yıllarında Osmanlı Meclis-i Mebusanına İstanbul milletvekili seçildi. İstanbul'un işgali üzerine Anadolu'ya geçti. Sağlık, İçişleri ve Dışişleri bakanlıkları yaptı. Terakkîperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasında yer aldıktan sonra Mustafa Kemal'le arası açılınca 1925'te karısıyla birlikte yurt dışına çıktı; 1939'a kadar dışarıda kaldı. Türkiye'ye dönünce İslâm Ansiklopedisi Yazı Kurulunun başına getirildi. 1940'dan ölümüne kadar İslâm Ansiklopedisi'nin yayınını yönetti. Köklü bir kültüre sahipti. 1 Temmuz 1955 yılında öldü. Denemeler ve fikrî yazılar yazdı, çeviriler yaptı.
Unvan:
Türk Siyasetçi, Yazar, Tarihçi, Akademisyen , Hekim
Zamanının hükümdarı olan Ptolemaios, Euklides'in okulunu ziyaret ettiği sırada geometri öğretimini daha kolaylaştıracak bir yöntem bulmasını emretmek istemiş, fakat dalkavuk olmayan bu gerçek bilginden tarihsel bir kıymet alan "Bilim için kral yolu yoktur" yanıtını almıştır.
İngiltere'de Massey adında bir papaz, "tehlikeli ve günahkârca aşı işlemi" diye şiddetli bir vaız yayınlamıştı. Bu yazıda, peygamber Eyyüb'un hastalığının şeytan tarafından aşılanan çiçek hastalığı olması olanağı bulunduğunu ve hastalıkların Tanrı tarafından günahların bir cezası olarak gönderildiğini, onun için de bu cezanın önüne geçmek üzere yapılacak her girişimin bir "şeytanca işlem"den başka bir şey olamayacağını söylüyordu.
Bilim, tanımlanması çok zor bir şeydir; bilim kavramı, tanımlanmaya sığmayan şeylerden biridir. Ama gene de, çok eski zamanlardan beri boyuna tanımlama ve sınıflandırmaya çalışılıp durmuştur.
Gerçekten de, Yunanlılar dünyanın yuvarlaklığını, hatta hem ekseni, hem de güneşin etrafındaki hareketini söylemişler ve coğrafya bilgini Eratosthenes yerkürenin çevresini doğruya pek yakın surette hesap etmişti.
Dahi bir bilgin olan Pascal önce evrenin akılla fethine doğru atıldığı halde sonunda gerçeğe tümüyle kavuşmayı dinde buluyor.Bilimde ise ancak gerçeği aramaktan başka bir şey görmüyor.
Kitabın adı "Osmanlı Türklerinde İlim" yerine "Osmanlı Türklerinde Cehalet" olsaydı sanıyorum daha yerinde olurdu.Fatih dönemindeki felsefe ve bilimsel düşüncede ilerleme büyük dahinin ölümüyle ve onu anlamaktan son derece uzak imparatorların başa geçmesiyle felce uğramıştır. 600 yıllık imparatorlukta bilim adına bir şeyler üreten insanların sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Bunların hiçbiri de dönemin Avrupa'sındaki biliminsanlarıyla boy ölçüşecek cinsten değildir. Katip Çelebi, Takiyüddin Mehmet, Molla Lütfü, Piri Reis gibi iyi niyetli bu isimlerden birkaçıdır. Bu biliminsanlarının sonu da maalesef ki ölümle ya da trajediyle bitmiştir. Molla Lütfü 2.Beyazıd tarafından At Meydanı'nda dinsiz olduğu gerekçesiyle astırılmış, Takiyüddin Mehmet'in rasathanesi veba salgınının nedeni olduğu gerekçesiyle yakılmış, dünya haritası yapmak için kendini yırtan Piri Reis, "Muhteşem" Süleyman tarafından idam edilmiş, Katip Çelebi ise sefalet içinde ölmüştür. Pozitif bilimler adına yapılmış ise hiçbir şey yoktur. Osmanlı Avrupa'yı 150 sene geriden takip etmektedir. Öyle ki bilimde devrim yaratan Polonyalı Kopernik'in devriminden bahseden ilk kitap bu devrimden 142 sene sonra yayınlanmıştır. Günümüz Türkiye'si de ne yazık ki bilimin gelişmesini sağlayacak atmosferden çok uzaktır. Bunun en önemli nedeni de Osmanlı geleneklerinin etkisinin hala ülkemizde sürüyor olmasıdır.