Adam Mickiewicz

Adam MickiewiczSeçilmiş əsərləri yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
10
Beğeni
4.055
Görüntülenme

Hakkında

Adam Mickiewicz Polonya'nın, komşu devletler tarafından parçalanmasından birkaç yıl sonra, 1798 yılında, Novogrodek şehrinde doğdu. Küçük yaşta, haksızlığa ve baskına uğrayan vatandaşlarının, duygularını şiir olarak yazmaya başladı. Aslında çok hisli bir şairdi. Hürriyetinden yoksun kalmış ulusunun intikamını almak ve bu duyguları her Polonyalının kalbinde ve kafasında filizlendirmek için, en uygun olan vasıtayı yani şiiri seçmişti. Adam Mickiewicz, milletine gerçeği anlattığı için, yaygın bir okuyucu kitlesi buldu ve çocuk yaşta iken meşhur oldu. Bu açıdan onun şiirleri, işgal altındaki Polonyalıların manevi gıdası gibi aranır ve gizliden gizliye okunurdu. Ezilmiş milletin ıstıraplarını "Atalar" adlı millî destanında dile getirdiği zaman, 21 yaşındaydı. Bu manzum destan ile, diğer eserlerinden bazıları bugünün dünya klasikleri arasında yer almış ve yaygın olan batı dillerine çevrilmiştir. Adam Mickiewicz delikanlılık çağındaki hareketli yaşantısını ölümüne kadar sürdürdü. Yalnız, herkesle anlaşamıyordu. Kendisi gibi, her gün vatanını düşünen onun bağımsızlığı çabası içerisinde bulunan kişilerle dostluk kurabiliyordu. Polonya'nın özgürlüğe kavuşturulması için 1819 yılında, okul arkadaşları ile gizli bir örgüt kurdu. Hem şair, hem hatip olan Adam Mickiewicz ilk gizli taplantılarında özetle şöyle konuşmuştu: "Kutsal vatanı kurtarmak için gayretlerimizi - sonucu ölüm olabilecek korkunç ihtimallere karşı - birleştirmeliyiz. Hep birlikte, milletimiz ve vatanımız uğrunda enerjimizi harcamalıyız. Daha üstün bir şekilde, bütün engellere ve tehlikelere karşı koymak gücünü bulmalıyız. Despot bir hükümdarın yönetimine karşı, bu gibi örgütlerin havasında tatlı bir sihir vardır." Okul arkadaşlarının çoğu, hürriyet aşkıyla, ülküleri uğrunda, içtikleri and'a bağlı kalarak, değişik yabancı ülkelerde ömürlerini tamamladılar. Sevdiği sınıf arkadaşlarından biri Amerika'ya, diğeri Iran'a gitti. Birçoğu Fransa'ya kaçtı. Kendisi, Çarlık Rusyası'nda takibata uğradı. Almanya'ya geçti. Oradan Fransa'ya kaçtı. Çünkü Polonya'da başarısızlıkla neticelenen bir kurtuluş ayaklanması denenmişti. Bir kısım arkadaşları, Sibirya'da, sürgünde öldüler. Şair, mutsuzluk içerisinde yurdunu terk etti. Vatanın'dan uzakta fakat kalbi vatanı için çarparak yaşadı. Siyasî hayatı Adam Mickiewicz, bir göçmen gibi gurbet ellere sığındıktan sonra bütün varlığıyla, Polonya'nın bağımsızlığa kavuşması için çaba harcadı. Bu amaçla İtalya, Almanya, Macaristan ve Romanya'daki Polonyalı göçmenlerin toplantılarına katıldı. Yıllarının çoğunu, Paris'te profesörlük yaparak, aynı zamanda Fransa'ya sığınan Polonyalı ihtilalcilerle işbirliği yaparak geçirdi. Dünyanın dört bucağına dağılmış olan Polonyalı göçmenlerle yazışmalar yaptı, birleştirici ilişkiler kurdu. Hayatta tek sevdiği şey, kanayan hassas kalbi ile bağlı bulunduğu vatanının kurtulması ve insanların yüceltilmesiydi. Tüm şiirlerinde bunu işliyordu. Yazılarının belli başlı konusu, esir milletlerin ve bağımlı ülkelerin savunulması ve insanlık duygularının dünyanın dört bucağını sarmasıydı. Şiirlerinin büyük bir çoğunluğu, gençliğe hitabe şeklindedir. Milletine daima doğruyu anlattığı için yaygın bir okuyucu kitlesi bulmuştur. Ünlü bir şiirinde ulusunun ıstırabını şöyle dile getirmiştir: "Ben kendimi milyon sayarım. Çünkü, milyonlarca ezilmiş insanın ıstırabını çekiyorum." Gençlik yıllarında sevdiği bir kız yüzünden hayal kırıklığına uğraması, onun kalbini, kafası gibi vatanına bağladı. Artık onun kalbi, aşkı için değil, yurdu için çarpıyordu. Özel hayatı Şair, çocuk yaşında Maria Wereszczakowna'ya aşık oldu. Ancak devrinin geleneğine göre, asil bir aile kızı olan Maria, halk tabakasından birinin oğlu olan, Mickiewicz ile evlenemezdi. Sevgilisinin ailesi, kızlarının evlenme arzusuna şiddetle karşı koydu. Birbirini içtenlikle seven gençler, toplumlarının geleneksel kurallarına boyun eğmek zorundaydılar. Gözyaşlarıyla birbirlerinden ayrıldılar. Şair Adam Mickiewicz, içinin burukluğunu, sonsuz sevgisini, şiirlerine aktararak, Wereszczakowna'nın adını, Polonya edebiyatında ebedileştirdi. Maria, babasının seçtiği, başka bir gençle zorla evlendirildi. Şair Adam Mickiewicz bir şiirinde, 16 yaşındaki bir Polonyalı'nın ailesine haber vermeden, evden kaçarak Varşova Savaşı'na gönüllü olarak katıldığını ve büyüklerine haber vermeden bu işi yaptığı için günlerce pişmanlık duyguları içerisinde ezildiğini anlatır. Şair, yazılarında daima aile büyüklerine saygı duyulmasını, öğütler. Mickiewicz bu şiiri, belki de sevdiği kızın hareketini, kendi kalbinde, mazur göstermek amacıyla yazmıştır, bilinmez. Bir halk çocuğu olan Adam Mickiewicz, Wereszczakowna ile evlenmesi yasaklanınca, bir müddet sarsıntı geçirir. Daha sonra Paris'te, profesörlük yaparken, Polonya'dan kendisi gibi kaçmayı başaran bir kızla evlenir. Bundan iki kızı bir oğlu olur. Eşi fedakâr bir kadındır. Kocasına hem fikir arkadaşlığı yapar, hem de çalışarak ev masraflarına katkıda bulunur. Polonya'nın ünlü şairi Adam Mickiewicz 1830 ayaklanmasından sonra yurdundan kaçtığı zaman 32 yaşındaydı. Fransızcayı bir hatip gibi, olağanüstü konuşurdu. Devrin Milli Eğitim Bakanı Victor Lausen, üniversiteye Slav Edebiyat Kürsünü kurdu ve şairi bu dersi okutmakla görevlendirdi. Şairin iki profesör arkadaşı olan Michelet ve Quinet ile müşterek çalışmaları çok başarlı oldu. Adam Mickiewicz Paris'te ders verirken, oradaki Polonyalıların örgütlenmesi ile de meşgul oluyordu. Daha sonra bu amaçla İsviçre'ye, Roma'ya gitti ve orada profesörlük yaptı. Tekrar Paris'e dönerek "Ulusların Kürsüsü" adlı bir dergi çıkardı. Bu dergiyle, ezilmiş ulusların, kahra uğrayan halkların haklarını savundu. Adam Mickiewicz 1855 yılında İstanbul'a geldi. Bu geliş, Boğaziçi'nde eğlenmek ve dinlenmek amacıyla değildi. 1848 yılında Osmanlı Devleti'ne sığınan Polonyalıların durumunu incelemek ve 1853 yılında başlayan Kırım Savaşı'nda onların Türkiye safında aldıkları yeri güçlendirmek gayesiyle Osmanlı Devleti'ne gelmişti. Çünkü Kırım Savaşı Polonyalılar için bir fırsattı. Fransızlar, İngilizler, Sardunyalılar, Ruslara karşı Türkleri desteklemekteydiler. O sıralarda Osmanlı Devleti'nde, Polonyalı Kazaklardan bir askeri birlik kuruldu. Kumandanlığını Polonya asılı Michal Czajkowski adlı ve müslüman olunca Sadık Paşa olarak tanınan Kont Çayka tayin edildi. Sadık Paşa, Adam Mickiewicz'in eski bir dostuydu. Hatta onun gibi bir yazar ve şairdi. Polonya'nın milli şairi Mickiewicz cebinde, ll. Napolyon'un bir mektubu ile seyahata çıkmıştı. Bu açık mektupta, Fransa imparatoru şaire her yerde saygı gösterilmesini, rica ediyordu. Adam Mickiewicz 1855 yaz sonlarında İstanbul'a gelerek şimdiki Bulgaristan'daki Burgaz'a gitti. Orada savaşa hazırlanan Polonya birliklerini ziyaret etti. Hemşerisi Çayka Paşa'nın misafiri oldu. İstanbul'daki yaşantısı "Gemi sabah saat beşte, güneş doğmadan Istanbul Limanı'na girmek için yavaşlıyordu. Saat altıda şehri değil, adeta bir mucizeyi gördük (...) Doğan güneş bütün pencereleri ve minareleri altın ışınlarıyla parlatıyordu. Gerçekten büyüleyici bir şehir". Mickiewicz'in Doğu seyahatinin yoldaşı Henryk Sluzalskı Istanbul'dan ilk izlenimlerini böyle anlatıyordu. Anlatılan sabah 22 Eylül 1855 gününün sabahıydı. Arkadaşlarıyla birlikte adı geçen Sluzalskı ve şairin sekreteri olan Armand Levy ile Istanbul'a gelen Mickiewicz, karşılaşacağı yaşam koşullarının ilkel nitelikte olmasını bekliyordu. Polonyalı grubun yanlarında kamp hayatında kullanılabilecek her türlü eşya vardı. Bunların gemiden indirillmesinin iki saat sürdüğü bilinmektedir. Levy, Mickiewicz'ın oğluna yazdığı mektupta Şairin Istanbul'daki ilk dairesinin bulunuşu şöyle anlatıyordu: "Galata iskelesine bir sandalla götürüldük. Ondan sonra, babanı kendisine davet etmek için güverteye gelmiş olan bir Polonyalı tabibin evine gittik; oraya eşyalarımızı bıraktık. Sonra aynı binadaki dairelerden birinin boş olduğu anlaşıldı. Oraya yerleştik. Henryk buna gerçekten sevindi, çünkü çadırının kurulabilmesine elverişli bir avlu bulamayacağını düşünüyordu". Tarihçilerin tespit ettiklerine göre Mickiewicz'in Istanbul'da oturduğu yer Galata'daki St. Lazar manastırıdır. Bugün bu adresin kesin olarak saptanması oldukça zordur. Çünkü Sluzalski'nin yazdığına göre " o yer Galata'da bulunuyor, ama ne ev numarası ne de sokağın ismi belirtilmemiş." Daire oldukça küçüktü - Yine Levy'nin Wladyslaw Mickiewicz'e yazmış olduğu mektuba dönelim: "Bu tek odalı bir daire idi. Her köşede üçümüzden biri oturuyorduk. Kapı dördüncü köşede bulunuyordu. Karyola yerine halı üzerine şilte seriyor, yorgan yerine paltolarımızı kullanıyorduk." Paris'ten Türkiye'ye yapılan çok pahalı yolculuktan sonra içine düştükleri maddi sıkıntılar, Şairin ve arkadaşlarının bu kadar mütevazi yaşamalarına sebep oldu. Istanbul'da ikamet eden Polonyalılar birkaç defa yardım teklif ettiler, fakat Mickiewicz bu yardımları kabul etmek istemedi. Bu ilkel göçebe hayatının bir ölçüde Şairin düşgücünü cezbettiği görülmektedir. Henryk Sluzalski 23 Eylülde şöyle yazıyordu: " Iki gündür Türk usülü yaşıyoruz. Burada ucuz olan tavuklu pilavı kendimiz pişirip yiyoruz. Herkes bize tuhaf tuhaf bakıyor". 3 Ekim 1855 günü Burgaz'a yolculuk ettiğinden Şairin St. Lazar Manastırı'ndaki günleri sona erdi. Bulgaristan'a yolculuk iki hafta sürdü. Mickiewicz arkadaşlarıyla beraber tekrar Galata'ya döndü. Çeşitli vakayinamelerde belirtildiği gibi İstanbul'a döndüğünde ağır hastaydı. Aynı dairede birkaç gün kaldı, ama Sluzalski ile Levy hemen yeni bir daire aramaya başladılar. Gerek şairin mektupları gerekse Ludwika Sniadecka'nın notları yaşayışlarını anlatmaktadır. Mickiewicz bir mektubunda: "Evde yemeği kendimiz pişiriyoruz. Şu anda benim yoldaşım kamasıyla pilici kesiyor, sonra üstüne pilav koyacağız. Işte nefis bir öğle yemeği olacak. Bu akşam yaşantısı devamlı olarak iştah açıyor" şeklinde yazıyordu. Ludwika Sniadecka ise Mickiewicz'in Istanbul'da kalmasını şöyle anıyordu:" Sadık Paşa'nın tutumundan dolayı hastalanıyor, kendisine tamamen aldırış etmiyor. Hiçbir zaman şikayetçi değil... Ama Galata'daki yoksulluğu göze çarpıyor. Mickiewicz arkadaşlarıyla birlikte müsait bir daire aradığı süre içinde yemeklerini lokantalarda yerdi". Yeni bir daire arama çalışmaları sürdürülüyordu. 1 Kasımda mesele nihayet halledilmiş gibi görünüyordu. Şairin dostları Kalenci Kuluk sokaktaki "çok güzel, üç müstakil odası olan küçük bir evi" bir Türk vatandaşından kiraladılar, fakat yabancıların o binaya taşınması Türk uleması tarafından şiddetle protesto edildi. Bu kadar huzursuz bir otelde uzun süre oturulmasını şaşılacak bir şey değildi. Nihayet 8 Kasımda Mickiewicz dostlarıyla birlikte Pera'nın uzak kısmındaki "oldukça temiz bina"ya taşınır. Bu daire, kocası o anda Istanbul'da bulunmayan Bayan Rudnicka'dan kiralanmıştır. Prof. Jan Reychman, Mickiewicz'in Istanbul'daki son dairesinin konumunu söyle belirler: "Semt Papaz Köprü ismini taşımaktaydı(...). Pera'nın merkezinden (Kalyancı kalenci) caddesi veya Sakız Ağaç sokaktan geçilerek bugünlerde Serdar Ömer Paşa sokağı adını taşıyan Yeni Şehir sokağında zikretmiş olduğumuz küçük binaya varılırdı. Bu semtte sokakların tam olarak planlanmadığı ve dağınık halde olan k&uu
Unvan:
Polonyalı Yazar, Şair
Doğum:
Beyaz Rusya
Ölüm:
İstanbul

Okurlar

10 okur beğendi.
1 okur okudu.
1 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ruhu ölür günbəgün, Dodağı gülüşə yad, Ağır günahı üçün Səssizcə çəkir fəryad.
Uçur, bu yelkənlərlə mənim də ruhum uçur, Gözümdə arzu uçur, könlümdə duyğum uçur, Qışqırıram: irəli! Yürüyür bütün aləm.
Reklam
Ey, doldur qədəhləri, Qiymətlidir ötən an. Ömrün qızıl illəri Geri dönməz heç zaman.
Axtarıb göyü, fəqət Onlar yerdə dayanmış! Bizimçünsə həqiqət Gücümüzdən yaranmış!
polonya ama istanbul
doğmuşum kölelik içinde, zincire vurulmuşum daha beşikte. selam sana istikbalin fecri, ardından doğacaktır, hürriyet güneşi... --
Adam Mickiewicz
Adam Mickiewicz
24 aralık 1798 - 26 Kasım 1855
"Penceremdeki bir çift tahta yüzünden, ne haberim var gündüzden, ne de geceden."
Adam Mickiewicz
Adam Mickiewicz
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Qədərində olan sentimentallığı ilə bəyəndiyim şeirlərin çoxluq təşkil etdiyi şeir kitabı oldu. Tərcümədən tam razı qalmasam da, ümumiyyətlə oxumağa dəyərdi.
Seçilmiş əsərləri
Seçilmiş əsərləriAdam Mickiewicz · Şərq Qərb · 20062 okunma