fzalur Rahman (1915-1998) Pakistan’ın Pencab eyaletinde Malikpur köyünde doğdu. Orta ve lise eğitimini Gujranwala şehrinde tamamladıktan sonra, Lahor’daki Pencab Üniversitesi’ne bağlı Islamia Koleji’ne girdi. Bu üniversitenin İktisadî Bilimler bölümünden lisans ve lisans üstü diplomalarını aldı (1934-1940). Kısa bir süre Cullandir Koleji’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Ardından Delhi’deki Hindistan Demiryolu İşletmesi merkezinde istatistik görevlisi olarak çalıştı (1941-1947).
1947’de Hindistan’ın bölünmesinden sonra Pakistan’a geçti; Islâmia Koleji’nde iktisat hocası olarak görev yaptı (1948-1951). 1951-1955 yıllarında Multon’da Emerson Koleji’nde İktisat dersleri verdi. 1955’te İslâm iktisadı üzerine doktora yapmak için İngiltere’ye gitti ve London School of Economics’te iktisat doktorası programına kaydoldu. Konu üzerinde hocasıyla anlaşamayınca doktoradan vazgeçti ve Suudi Eğitim Bakanlığı’nda sözleşmeli öğretmen olarak görev yapmak üzere Riyad’a gitti.
Suudi Arabistan’daki bir yıllık çalışmasının ardından Londra’ya döndü ve Londra Büyükşehir Belediyesi’nin eğitim teşkilatında öğretmen olarak göreve başladı. Daha sonra Muslim Education Trust’ı kurup bu çatı altında hizmetlerini sürdürdü.
1944’te İngiltere’deki okullarda sabah derslerinde Anglikan Kilisesi’nin dua kitapları okunmaktayken Müslüman anne-babaları yönlendirerek, çocuklarının Hıristiyan dualarından muaf tutulmaları ve onun yerine İslâm dîni dersleri görmeleri için izin talebiyle, The Muslim Education Trust’ın görevlendirdiği bazı gönüllü Müslüman öğretmenler tarafından İslâm dîni dersleri verilmeye başlandı.
1998 yılında Londra’da vefat eden Afzalur Rahman ayrıca Muslim School Trust ve Seerah Foundation adıyla iki vakfın daha kurulmasına öncülük etmişti.
Bir ansiklopedi okumak roman okumak gibi değildir. Dikkat ister, aheste aheste ve sindire sindire okumayı gerektirir.
Kitabın büyük bölümüne, verilen bilgiler açısından doğruluğuna katılıyorum. Ancak sözlü hadislerin güvenirliliği konusunda itirazlarım var. Ne kadar sahih olarak isimlendirilse de hadisler insanların diğer insanlardan yıllar sonra rivayet ettikleri insan sözleridir. Peygamberimizin fiili sünnetini bu sözlü rivayetlerden ayırmak gerekir. Fiili sünnet namazın kılınışı, haccın edası gibi hususlarda toplu olarak insanların nesilden nesile aktardıkları yaşayan amellerdir.
Hadisleri Kur'an gibi haşa yüzde yüz doğru kabul etmek, doğruluğu için Kur'an'a başvurmamak, Allah'a iftira etmek gibi büyük günaha vesile olur.
Peygamberimizin çocukluk, gençlik, evlilik ve peygamberlik dönemlerini anlatan güzel bir eser. Okunmalı...
Kitabın başlığı çok iddialı. Başlıktan dolayi beklentim coktu. Kitapta Peygamber efendimizin babaligini çok aradım. Cok kısa bir iki şey söylemiş sadece. Cok fazla net bilgi olmadığından mi, Peygamberimize ilgili yazmaktan mi çekinmiş bilemedim. Yanlış mi yazarım, tepki mi çekerim gibi düşünmüş olabilir. Kitapta cok fazla konuya deginilmis. Genel anlamıyla okunabilir, bazi bilgilerimiz tazeledi.
Peygamberimizi ne kadar tanıyoruz diye sorası geliyor insanın... Annesinin, babasının, dedesinin ismini bilmeyle (bunları da öğrenmek gerek tabi) birini tanıyabilir miyiz? Sanırım hayır. Onun hayatını tüm yönleriyle okuyup tanımak her birimizin aslî görevi olmalı diye düşünüyorum.