Kadın, hayatını merhamete ve alçakgönüllülüğün kazanılmasına borçluydu;insanın nitelikleri, kişinin kendisinin bu sıfatları üstlenmesinden çok, başkalarının ona layık görmesiyle amaçlarına hizmet ve değer ifade ederdi.
Kâtip gözleri dolarken,"Ülkedeki en iyi kağıda şiirimi yazmalıyım "diye düşünüyordu.
"Şiirim ayna gibi saf,zafer gibi ölümsüz bir sayfayı hak ediyor. "
1968 İran doğumlu olan Prof. Bahiyyih Nakhjavani, Uganda da büyümüş, eğitimini İngiltere ve ABD'de tamamlamış bir yazar... "Heybe" kitabı da yazarın ilk kitabı.. "Heybe", on dokuzuncu yüzyılın ortalarında, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan Mekke ve Medine arasındaki Hac yolculukları sırasında dokuz farklı kişinin başına gelenleri anlatır.
Bu dokuz kişi; Hırsız, Gelin, Haydut, Sarraf, Köle, Hacı, İmam, Derviş ve Ceset'tir ve heybe elden ele dolaştıkça hepsinin de yaşamını değiştirir; herkes kendisiyle yüzleşmek zorunda kalır çünkü. "Heybe", egzotik duyarlıkla örülmüş, gizemli bir dünyaya çağırıyor okurları. Üstelik yaşamın ve ölümün anlamına ilişkin sarsıcı ipuçları barındıran bir dünya bu... Kitabı ve daha doğrusu kahramanlarını, ruh haletlerini tam olarak anlamak için mensubu oldukları dinleri ve kültürlerini iyi bilmemiz gerekiyor...Zira yazar, dünyadaki farklı dinlerin kutsal kitaplarındaki dilden, metaforlardan, sembollerden ve geleneklerden esinlenmiş. Bu anlamda, her ne kadar kitabın arka sayfalarında bazı dinsel ve motifselleşmiş kelimelere ait bir sözlük bulunsa da ben okurken açıkcası bazı yerlerde zorlandım.. Ve çeviri; bazen ne demek istediğini anlamak için defalarca okuduğum cümleler oldu.. Çeviri zorlama olmuş...Ancak tüm bunlara rağmen konusu ilginçti ve acaba bu Kahraman'ın ne özelliği var, diğeri kim derken kitap alıp götürdü...