Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Can Ceylan

Candemi yazarı
Yazar
Çevirmen
8.5/10
2 Kişi
4
Okunma
0
Beğeni
1.425
Görüntülenme

Can Ceylan Sözleri ve Alıntıları

Can Ceylan sözleri ve alıntılarını, Can Ceylan kitap alıntılarını, Can Ceylan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir Aktarım Yöntemi Olarak Şerh
.....Tefsir ilminin gelişmesi ve en önemli İslâmî bilim dalı hâline gelmesi, çeviri uygulamalarını da etkilemiştir. Kaynak metin edebî açıdan değil de, eğitim amaçlı ele alınarak çevrilmekteydi. Bu yüzden, metnin gerekli görüldüğü kadar açıklamasının yapıldığı ve bu açıklama yapılırken mümkün olduğu kadar çok kaynağın kullanıldığı bir metot olan şerh metodu tercih edilir olmuştur. Bu dönemde metinlerin çevrilmesinde izlenen metot hakkında Dimitri Gutas şunları söylemektedir: "Bazı metinler bilinçli olarak birebir çevrilmiyordu; çünkü çevrilmelerinin amacı belirli bir görüşün savunulmasında kullanılacak teorik destek arayışıydı. Bu nedenle, tıpkı Yunanca eserler çevrilirken özellikle Abbasi toplumundaki tartışmalara bilgi ve argüman sağlayacak olanların seçilmesi gibi, bu tartışmaların ideolojik ve bilimsel yönelimi de seçilen metinlerin nasıl çevrileceğini belirliyordu".44 Benzer bir şekilde, çalışmamızın çıkış noktasını oluşturan Mesnevî'nin çevrilmesinde amaç, metnin şiir olarak Türkçe'ye kazandırılması değil de, eğitim olduğu için, bire bir (ad verbum) çeviri yapılmamış, fakat (ad sensum) anlamına göre bir çeviri şekli olan şerh metodu uygulanmıştır. --------------------------------------------- 44 Gutas, 2003, s. 143. Yunanca Düşünce Arapça Kültür
Sayfa 33 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Kısaca "Mevlânâ" olarak bilinen Mevlânâ Celâleddin Rûmî, çocuk yaşlarından îtibâren vefat edinceye kadar Konya ve çevresinde yaşamıştır. O zamanlarda Anadolu, Türkler arasında "diyâr-ı rûm" olarak anıldığı için, ismine 'Anadolulu' anlamına gelen "Rûmî" sıfatı eklenmiştir. Celâleddin Rûmî ismine, "Mevlânâ" lâkabının eklenmesi ise, O'nun çok sevilmesinden ve çok saygı görmesinden kaynaklanmaktadır. Bir tasavvuf terimi olan 'Mevlânâ', "efendimiz, büyüğümüz" anlamına gelir. Genel olarak bir tarikatın önde gelenlerine hitap ederken kullanılır. Daha sonraki zamanlarda ise "Mevlânâ" sıfatı, Mevlânâ Celâleddin Rûmî'ye has bir isim olmuştur. Günümüzde "Mevlânâ" denince, akla Mevlânâ Celâleddin Rûmî gelmektedir. Aynı şekilde "mesnevi" bir edebî tür iken, Hz. Mevlânâ'nın Mesnevi adlı eseri de, bir edebî tür olmaktan çok, bir eser ismi olacak kadar tanınmış ve kabûl görmüştür.
Sayfa 23 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Reklam
Bir Aktarım Yöntemi Olarak Şerh
Şerhin bir çeviri şekli olarak kullanılmasının kökleri, târihte bilinen ilk çevirmenlerden olan Cicero'nun çeviri yaklaşımına dayanmaktadır. Cicero'nun kelimesi-kelimesine (ad verbum) ve anlamına göre (ad sensum) çevirilerinden bahsettiğini ve genellikle anlamına göre (ad sensum) çeviriler yaptığı bilinmektedir. Cicero bu çevirileri hakkında, "Ben bu metinleri, bir çevirmen olarak değil, bir hatip olarak tercüme ettim" demektedir. Benzer bir yaklaşımı Mercimek Ahmet'in Kabusnâme çevirisinde görmekteyiz. Mercimek Ahmet, çeviri şeklini anlatırken, hiçbir lafzı atlayıp geçmediğini ama bâzı anlaşılması zor yerlerde kendince açıklamalar yapma ihtiyâcı duyduğunu ve şerh ettiğini söylemektedir. Akşit Göktürk, bu yaklaşımı şöyle özetlemektedir: "Hieronymus (M.S. 348-420), ilkçağın bir başka ünlü çevirmeni olan Cicero'nun (M.Ö. 106-43) izinden giderek temelde iki çeviri tutumundan söz eder: verbum e verbu, sözcüğü sözcüğüne çeviri; sensum exprimere de sensu, anlamın çevirisi. Yalnız, Cicero kendi çevirilerinin hemen hepsinde bu tutumlardan ikincisini, anlamın özgürce aktarımını benimsemiştir".
Sayfa 31 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Hz. Mevlânâ, şimdilerde bile bâzı dinî çevrelerde ters karşılanan bir uygulamayla, günlük tasavvuf hayâtı içine mûsikîyi katmış ve Mevlevi âyinlerinde müziğe büyük önem vermiştir. Bu uygulama, Anadolu'da ve Anadolu etrafındaki coğrafyada var olan müzik geleneklerinin, Türk-İslam kültürüyle kaynaşmasının önemli bir göstergesidir. Hz. Mevlânâ'nın, "kuru ve şekilci ibâdet anlayışına karşı çıkan tavrı"21, O'nun, din anlayışını ve ruhsuz ibâdet anlayışını eleştiren entelektüel bir yönüne işâretlir. Ancak O'nun bu tavrı, halka hitap etmesini ya da halkın çeşitli toplumsal katmanlarıyla olan ilişkisini etkilememiş; bilginler, devlet adamları ve yöneticilerin yanı sıra esnaf, zanaatkâr ve kırsal kesimler de Hz. Mevlânâ'nın muhatap çevresini oluşturmuştur
Sayfa 25 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Hz. Mevlânâ'nın Fikrî ve Bilimsel Altyapısı Hz. Mevlânâ'nın günümüzdeki popülerliği ve bilinirliği herkesin dikkatini çekmektedir. Ancak bu bilinirlik sâdece günümüze has bir özellik değildir. Hz. Mevlânâ, daha hayattayken özellikle tasavvuf! ortamlarda tanınmış ve bu özelliği vefatından sonra da devam etmiştir. Bu özelliğin sebebi olarak, Mevlevîlik tarikatının yaygınlığının yanı sıra, en önemli eseri olan Mesnevî'nin her dönemde okunur ve şerh edilir olmasını gösterebiliriz. Bu çalışmada, Hz. Mevlânâ'nın doğum yeri ve târihi, doğum yeri olan Belh'ten ayrılması ve ayrılışının sebepleri gibi Hz. Mevlânâ ile ilgili kitapların hemen hepsinde yer alan biyografik bilgiler vermek yerine, Hz. Mevlânâ'nın ilmî altyapısından yola çıkarak, fikrî yapısının daha iyi anlaşılmasına imkân tanıyacak bilgileri vermeyi uygun gördük. Bunun sebebi, Hz. Mevlânâ'nın eserlerinin gerektiği gibi anlaşılabilmesinin, bu eserleri verirken kullandığı fikrî altyapının bilinmesiyle mümkün olduğunu düşünmemizdir. Hz. Mevlânâ'ya, kendisiyle ilgili yüzeysel bilgilerinden edinilecek dar bir bakış açısıyla bakılması, O'nun ilmî ve fikrî altyapısını görmezden gelmek olacağı gibi, eserlerindeki derin mânânın da tam olarak anlaşılmasını engellemektedir. Bu engelleme, Hz. Mevlânâ'nın Mesnevisinin şerh edilmesinin sebeplerini anlamamıza da yansımaktadır.
Sayfa 23 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Bir Aktarım Yöntemi Olarak Şerh
Sâsânî kültürünün Hint'den edindiği bilgi birikimi ile ürettiği telif ve çeviri kitaplar, bölgeyi işgâl eden ve yağma eden Büyük İskender tarafından başta Yunanca olmak üzere birçok dile çevrilmiş ve dört bir yana dağılmıştı. Ancak Yunanca ve diğer dillere çevrilen kaynak dildeki kitaplar, İskender'in emriyle yakılarak yok edilmişti. Daha sonra Sâsânîler, İskender'in yaktırdığı kitapları kendi dillerine yeniden kazandırmak için Yunanca'dan geri tercüme etmişlerdir. Bu faaliyet, Sâsânîler'de çeviri kültürünün yerleşmesini sağlamıştır. Bu Yunanca kitapların, çeviri oldukları için, farklı baskılan bulunabiliyordu. Dolayısıyla Abbâsî dönemindeki çeviri hareketinde, aynı kitabın, örneğin ünlü çevirmen el-Kindî ile başka bir çevirmen tarafından yapılan Arapça çevirilerinde farklılıklar olabiliyordu. Bu farklılıklar daha sonra yapılan gözden geçirmelerde ortaya çıkartılıyor ve metnin üstüne (sayfanın boş kısmına) notlar şeklinde açıklamalar, hatta yorum şeklinde şerhler düşülüyordu. Birçoğu felsefî içerikli olan bu notlar, zaman içinde, kitabın el yazısıyla çoğaltılması sürecinde hedef metnin içine alındı. Yine aynı dönemde, Tefsir ilminin gelişmesi ve en önemli İslâmî bilim dalı hâline gelmesi, çeviri uygulamalarını da etkilemiştir.
Sayfa 33 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Reklam
Hz. Mevlânâ'nın doğum yeri ve âilesiyle birlikte Anadolu'ya göçmeden önce bir süre yaşadığı yer olan Belh şehri, İslâm dünyâsında tasavvufî düşünce ve anlayışın ilk yayılma alanlarından biriydi.17 Hz. Mevlânâ'nın sentezci düşünce dinamiğinin temelinde, farklı eğilim ve tezâhürleri içinde barındıran mistik bir tavır vardır. Bu tavrın altyapısında, almış olduğu bilimsel formasyon ve ulaştığı yüksek akademik kimlik bulunmaktadır.18 Hz. Mevlânâ, eski Yunan felsefesi konusundaki bilgisinin yanında Aristo mantığına karşıt olarak, "zıtların çatışması" konusuna aşağıdaki örnekte olduğu gibi eserlerinde yer vermiştir: Zıtlar, zıtlardan kaçar. Ziyâ parladı mı pislik, pilini pırtısını toplayıp gider. Ağza temiz bir ad gelince de ne pislik kalır, ne gam ne keder. (cilt 3/187-188) Hz. Mevlânâ, Hadis, Fıkıh gibi dinî bilim dallarının yanı sıra, Edebiyat ve Felsefe gibi sosyal bilimlerdeki köklü bilgisi ile devrinin önemli âlimleri arasında yer almaktaydı.
Sayfa 24 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Hz. Mevlânâ'nın tasavvuf anlayışını, hikâyeci anlatım tarzıyla yansıtmasını Celâleddin Çelik, şöyle yorumlamaktadır: "Mevlânâ, düşüncelerini ifâde etmede genellikle gündelik hayatın içinde somutlaşan semboller kullanmış, çeşitli insânî davranış örneklerini, o davranışlarla karakterize ettiği değişik hayvanlarla simgeleştirmiştir. Eserlerindeki 13. yüzyılın gündelik hayâtını çeşitli yönleriyle izlemeye imkân veren dil ve anlatımı, o'nu halktan ve gündelik ilişkiler ile meşgûliyetlerden ayrı kalmayı savunan tasavvuf anlayışından uzak bir yere oturtmaktadır. İçinde yaşadığı toplumun sosyal hayatına aktif bir şekilde katılması ile toplumsal tabakalaşmada alt katmanları oluşturan kesimlere olan ilgisi, o'nu bu konuda farklı kılan özelliklerden biridir. Çeşitli devlet adamlarına gönderdiği mektuplar ve kimi zaman eleştiri konusu yapılan devlet yöneticileri ile ilişkileri de bu anlamda toplumsal sorunlara olan duyarlılığını ifâde etmektedir. Doğal olarak bu eğilimi, dönemindeki tasavvuf akımlarının yaymaya çalıştığının aksine, dünyevî olana ilgisizliği dışlayan bir görüntü ortaya koymaktadır"
Sayfa 25 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Bir Aktarım Yöntemi Olarak Şerh
Çeviri biçimi olarak şerh ile aynı anlama gelen tefsiri tercümenin açıklamasını İsmail Cerrahoğlu şöyle yapmaktadır: "Bu tercümedeki gâye, metindeki mânâ ve gâyelerin güzel bir şekilde ifâde edilmesidir. Bu tercümeyi yapan kimse, cümlenin delâlet ettiği mânâyı diğer dilde de aynı anlamda ifâde edecek bir şekilde anlatmasıdır. Görüldüğü
Sayfa 35 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
Bu çalışmada, şerh çalışmalarıyla yakından ilgili olan çeviri eylemi ile şerhin ortak yönlerine değinilecektir. Bunun sebebi, Türk edebiyatındaki şerh geleneğinin ürünü olarak ortaya çıkan şerhlerin, kaynak dil olarak Türkçe değil de, çoğunlukla Arapça ve Farsça'da yazılmış eserlere yapılmış olmasıdır. Başta Arapça ve Farsça olmak üzere yabancı
Sayfa 16 - RUMİ YAYINLARI ☪ 1. BASKI - TEMMUZ 2010 KONYAKitabı okudu
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.