Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Claude Addas

9.0/10
19 Kişi
77
Okunma
12
Beğeni
2.544
Görüntülenme

Claude Addas Sözleri ve Alıntıları

Claude Addas sözleri ve alıntılarını, Claude Addas kitap alıntılarını, Claude Addas en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hakk, kalbinin aynasında tecelli ettiğinde, aynan ancak kendi istidadı muvâzenesinde ve tabiatı mucibince aksettirir.
Şeyh - i EkberKitabı okudu
Varlık” (vücûd) ve “mahiyet” iki ayrı kavramdır: “ At” kavramı atın varlık ya da yokluğunu zorunlu olarak içer­mez. Ancak “varolanlar” (mevcûdat) onların mahiyetine eklenen bir “varlık” sayesinde varoluyor da değildir. Eğer mahiyet varlığı içermeseydi hiçbir şey olamaz, hiçbir şeye eklenemez ya da hiçbir ekleme kabul edemezdi. Eğer ma­hiyet varlığı içeriyorsa, öyleyse varlık ona ayrıca eklenmekte değildir. Ve eğer zihnimizde onu varlıktan ayıracak olur­sak, mahiyet tekrar hiçbir şey haline gelecektir. O halde varlık hiçbir sûrette mahiyetin bir arâzı olarak, hatta me­sela beyazlık ya da kürevîlik gibi muhtemel arazlarından daha farklı bir arâz olarak bile kabul edilemez. Hiçbir şey varlığın öncesinde ya da haricinde olamaz ve vücûd keli­mesi Allah için de, bir ahşap parçası için de aynı mânâda­ dır. Bir şeyi o hangi şeyse işte o şey kılan “mahiyet”, varlı­ğın bir taayyün ya da hatta kendi-kendini-taayyününden ibarettir. Onun tamamen olumsuzlamaya dayalı gerçek­liği, bir sınırlanmışlıktan ibarettir.
Reklam
Her ilâhi isim hem Zât'a hem de taşıdığı ve talep ettiği hususî mânâya delâlet etmektedir.
Sayfa 97 - nefes
Söyle bana, ey dost, seni nereye götürmemi istiyorsun? [...] -Resul'ün şehrine gitmeliyim, nurlu makamı ve kibrit-i ahmer'i bulmaya. ibn Arabi, Kitabu'l-İsra
GELENEK YAYINCILIK / lbn 'Arabi ou la quete du soufre rouge - 3.Baskı - Mart 2004
İbn Arabi “ Alem hayaldir” dedikten sonra, “Bütün varlık haktır” ya da “Varlıkta hiçbir hayal yok­tur” da demekten kaçınmaz. Fütûhât’ ın pek çok parça­sında âlemin bu iki zıt veçhesine işaret edildiğini görebi­liriz: “ Âlem ne saf varlık ne de saf yokluktur. O tamamen sihirdir. Seni Hak olduğuna inandırır, fakat Hak değil­dir. Seni halk olduğuna inandırır, fakat halk değildir. Bir veçheden kabul ettiğini bir veçheden reddetmektedir.” “Âlemdeki hakikatler hakkında ne onların Hak olduğunu ne de Hak’ tan başka olduklarını söyleyebiliriz.”“Şayet (âlem hakkında) haktır dersen, isabet etmişsindir. Şayet vehimdir dersen, yine isabet etmemiş olmazsın.” “İdrak ettiğimiz her şey Allah’ ın mümkinlerin aynlarındaki vü­ cûdudur. Hüviyet itibarıyla, bu onun vücûdudur. Sûretlerin kesreti itibarıyla, bu mümkinlerin aynlarıdır. (...) Var­lığının birliğine nispetle, (...) bu Hak’ tır, çünkü O Ahad ve Vâhid’dir. Sûretlerinin kesretine nispetle, bu âlemdir.”Bu metinlere bakıldığında, Şeyh-i Ekber’in metafizik öğre­ tisini isimlendirmek için kullanılagelmiş “vahdet-i vücûd” tâbirinin, bu öğretiyi ifade etme yeteneğine sahip olduğu hükmüne varabiliriz.
Reklam
Sultan Selim’in, irfanı hiç de basit olmayan ve üstelik pek çoklarının gözünde mahkum da edilmiş bir şeyhe gösterdiği bu derin hürmetin sebebini sormalıyız. Hiç şüphesiz, Sultan’ın “metafizik”le belli bir seviyenin ötesinde meşgul olabilmesi mümkün değildi. İbn Arabi’ye göstereceği hürmetin siyasî herhangi bir faydası da olamazdı. İbn Arabi’ye atfedilse de gayrimevsukiyeti gayet açık olan bir metinde Osmanlı hanedanının zaferlerinin, bilhassa da Şam fethinin bir kehânet üslubuyla anlatıldığı doğrudur; ama bu metnin Şam’ın fethinden sonra, “post eventum” kaleme alınmış olduğu son derece âşikârdır ve Sultan Selim onu okumuş olamaz, yani İbn Arabi’ye Osmanlı’nın muzafferiyetini haber vermiş biri olduğu için hürmet ediyor da değildir. Ve sebebini buralarda aramanın mânâsız olacağı bu hürmet, sırf şahsî ve istisnaî bir tercih olarak kalmamış, Selim’in halefleri tarafından tevarüs edilmiştir.
Sayfa 8 - nefes
Alem bir hayaldir, gerçek bir varlığı yoktur. Sen onun Allah’tan ayrı, kendi başına varolan bir şey olduğunu zannedersin. Halbuki o hiçbir şey değildir.
Sayfa 87 - nefes
Hadîs-i kudsîde “Ben kulumun zannı üzereyim.” denmiştir. Hadîsi şerh eden İbn Arabi’ye göre, tıpkı suyun ancak kabının rengini alması gibi, tecellîlerin de onları kabul eden mazhara göre belirlenir.
Sayfa 102 - nefes
Şeyh-i Ekber, aynı zamanda, tasavvufun teşkilatlanması neticesinde belli bir mânevi yoksunlaşmanın kaçınılmaz hâle geleceğini de bilmektedir. Onun gözünde Hakka tâlip olmak, İlâhî huzuru bizzat kendi sırrında arayacak bir ruhun sessiz macerasından ibaret.
Sayfa 78 - nefes
184 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.