Her zaman insanların otuzlu yaşlarına geldiklerinde annlerine çok fazla ihtiyaç duymadıklarını düşünürdüm. Ama biliyor musun hiç de öyle değil. Gerçekten ihtiyac duyuyorsun
Çok güzel bir konu seçmiş ama anlatım şekli yüzünden güzelim konuya yazık etmiş bence. Geçmiş ve günümüz şeklinde anlatmış ama 7 yıl önce 4 yıl önce, 18 ay önce şeklinde Finn ile tanışması, en yakın arkadaşı Hannah ile nasıl bir geçmişleri olduğunu vurgulamak adına Hannah'nin doğumuna kadar geriye dönük anlatmış. Kısa bir bölüm günümüz, kalanı geçmiş şeklinde ilerlemiş.
Evlenmek için kiliseye geldiği sırada Finn'in gelmediğini öğrenerek yıkılan Gemma büyük bir inkarla araştırma yapmaya başlar. Hiç ipucu yok. Terk mi edildi, kaçırıldı mı, öldü mü kaldı mı? Bu soruların cevaplarını ararken sürekli geçmişe dönerek hem konuyu dağıttı hem de uzattı. Günümüz anlatımı doğal olarak gizem barındırıyor. Fakat kitabın geneline yayamamış. Günümüz kısmı güzel ama çok az yer vermiş, o yüzden illa okuyun kaçırmayın diyemem. Anlatım tarzı sorun değil derseniz tavsiye ederim. Ben konu odaklı ilerleyen ana temadan çok sapmayan kitapları sevdiğim için beklentimi karşılamadı.
Kitabın tanıtımını okuyunca çok hoşuma gitti kesin beğenirim dedim ama kitabı hiç beğenemedim. Kitapta geçmişte Gemma ve Finnin tanışmaları ile ilgili yerler var ve bu bölümler insanı sıkacak kadar çok ve bu yüzden kitap akıcı da değildi. Ayrıca ben Gemma ve Finnin arasındaki ilişkiyi de beğenmedim.
Avuçlarının Arasına Bir Kalp Bıraktım kitabından sonra Altı Günde aradığımı maalesef bulamadım.
Kurgu o kadar kopuk ki okurken darma duman oldum. Dram ve aşk diye başladığım kitap gereksiz garip bir gizemin içine soktu beni.
Kitabı okuyorsun gitmiyor, bırakıyorsun bitmiyor. Tam bir gitmemezlik
Gemma, düğün günü damat bey'in kiliseye