Zaman senin dışında kolundaki ya da meydandaki saatte değil,senin içinde, seninle birlikte hayat yolculuğunu sürdüren bir kavramdır.Herkesin bir zamanı var ve herkes onu yaşar.Bunun adı da hayattır.
Yazarımız Zerrin Dağcı'nın kendi ifadesi ile evvel zamanının hikayesi, keyifle çocukluğuna tanıklık edip dedesi, anneannesi kuzenleri ile yaşadıklarına eşlik ediyorsunuz.Okurken kendi çocukluğum, dedem, babaannem, yaşadığım ilçe arka planda bana eşlik etti.
Bu kitap hakkında söyleyecek çok şeyim var.Ümran’a o kadar hayran kaldım ki.Cesareti,özgüveni o kadar güzeldi ki.20.yy’ın başında bir kadının mücadeleci olması bu kadar zorken o kadar mücadeleci olması.Gerçek bir hayat hikayesiymiş.Ümran kendini aldatan kocası Hakkı’yla yaşadıklarına bile iyi ki yaşamışım diyebilmiş.Hakkı ve Şefika’ya diyecek hiçbir şeyim yok.Özellikle Hakkı…Hala böyle insanlar var maalesef.Çok güzel bir kitaptı…Ümran’ı o kadar sevdim ki…
Zerrin Dağcı'nın Rüyalarda Aşk ve Hüzün kitabını zevkle okudum. Yaşanmış bir hikaye olması da ayrı etkiliyor. Ümra' nın rüyasında görüp aşık olduğu adama gerçekte rastlayıp göz göze gelmesiyle başlıyor her şey. Sonrasında delicesine birbirini seven iki insan, evlilik, selanik yolculuğu güzel jestlerle devam ediyor ilişkileri. Güzel giden bu ilişkide bir de kayın valide rolü var. Oğlunun mutluluğu derken oğlunu nasıl mutsuzluğa erdiriyor bir bakın derim. Hakkının yanlış karaları kendisini de Ümran'ıda yıpratıyor. Ama Ümran her şeyin üstesinden geliyor. 1900 lü yıllarda bu kadar cesur ve dik başlı bir olan Ümrana hayran kaldım. Aşk bazen zehirli oklarıyla mahvederken insanı, bazen ilaç olan oklarıyla çiçekler açtırır. Aşkın iki oklarınıda tadan Ümranın hikayesini bir okuyun derim. Sözlerimi Can Yücelin Sevgi Duvarı şiiriyle bitireyim:
"Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi"