Firdevs Güneş Gönderileri
Firdevs Güneş kitaplarını, Firdevs Güneş sözleri ve alıntılarını, Firdevs Güneş yazarlarını, Firdevs Güneş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Araştırmalar çocukların doğum öncesinden itibaren kelime tanımaya başladıklarını belirtmektedir.
Bitişik eğik yazı parmak ve el kasları ile bilek ve kol kasları için uygundur.
Bitişik eğik yazı öğretimi ile resim ve müzik derslerinin öğretimleri arasında ilişki bulunmaktadır.
Çocuk, bu ipuçlarından hareketle kelimeyi resim gibi tanımaktadır. Bu okuma öncesi bir durumdur. Örneğin üç yaşındakı bir çocuk şişenin üzerindeki "süt" kelimesini tanıyarak ailesini şaşırtabilir. Bu bildiğimiz anlamda okuma değildir. Çocuk "süt" kelimesini harflerin yazılış biçiminden, renklerinden, kelimenin genel görüntüsünden vb. tanıyabilmektedir. Harflere dayalı bir taruma söz konusu değildir. Çocuğun bu şekilde tanıdığı kelime sayısı çok değil, sık gördüğü birkaç kelimeyle sınırlıdır.
Sesleri ve kelimeleri öğrenmek büyük bir hazineyi keşfetmek demektir.
Çünkü bebek doğrusunu sizinle öğreniyor.
Bazı yetişkinler bebekle konuşurken bebek sesiyle konuşurlar. Bebek diliyle konuşulmamalıdır.
Bebeğe
Etrafında neler olup bitiği hakkında onunla konuşulma hıdır. Örneğin çorabı çıkarılıyorsa "Neden çıkarılıyor? Ne yapmak isteriyor?", eğer banyo yaptırılacaksa "Niye banyo yapıyor?" bebeğe bu aşamalar anlatılmalıdır. Onunla doğrudan ve yüz yüze konuşulmalıdır.
Bebek dili sürekli geliştirmeye çalışıyorsa anlama becerilerini de geliştiriyor demektir.
Bu yüzden ülkemizde zihinsel olarak gelişmiş insanlar azdır.
Zihinsel becerilerin kalbi düşünme ve sorgulamadır.
Hâlâ bu tür eğitim almış ya da hiç eğitim almamış papağanlar mevcut
Davranışçı dil yaklaşımı konuşmanın daha çok fiziksel süreçleri üze rinde durmuştur. Bu nedenle güzel konuşmaya ağırlık verilmiş ve uzun yıllar öğrencilere ses, ses tonu, vurgu, telaffuz vb. çalışmalar yaptırılmıştır. Vurgu ve telaffuzu iyi yapan öğrencilerin güzel konuşacakları düşünülmüştür. Bu çalışmalarda konuşmanın zihinsel süreçleriyle ve kendini ifade etme yönüyle fazla ilgilenilmemiştir. Böylece öğrenciler, bir taraftan güzel konusşanları taklit etmeye, bir taraftan da onların konuşmalarını ezberlemeye başlamışlardır. Zamanla başkalarının konuşmalarını tekrarlayan ancak kendi zihnindekileri ifade edemeyen, kısaca zihninde yapılandırdıklarını değil ezberlediklerini aktaran bireyler yetiştirilmiştir.